Muhalefetsiz iktidar olmak

Her iktidarın, hatta her idarenin muhalefete ihtiyacı vardır!

Muhalefeti olan parti ancak gerçek iktidar olabilir, hatta iktidarından emin olabilir.

Dünyaya bakalım: Bir zamanlar Tunus’da Zeynel Bin Ali, Mısır’da Hüsnü Mübarek ve Libya’da Muammer Kaddafi vardı. Bunların ortak özelliği muhalefeti sevmemeleri ve muhalefet istememeleri idi. Bu ‘Arap’ kardeşlerimiz nedense muhalefetten nefret ederlerdi. Yine Zeynel’in ve Hüsnü’nün öyle veya böyle muhalif partileri vardı. Ya Muammer’in?

Muammer Kaddafi’nin muhalif partisi olmadığını herkes biliyor. Biliyor da, Libya’da iktidar partisi de yoktu, bunu pek fazla bilen yok! Kaddafi, kendisinden başka kurum tanımıyordu!

***

Bizim Türkîler bu konuda daha dikkatli gidiyorlar. Mesela “Cenab-ı Heydar Aliyev”in oğlu babasının izinden gidiyor. Onun kendi muhalefeti var. İktidar partisi ile muhalefet partisinin nihai adresi aynı yani!

Türkiye son 17 yıldır iktidar sıkıntısı çekmiyor. AK Parti seçimlerden reylerini artırarak çıkıyor ve sivil iktidar alanını sürekli genişletiyor. Bu elbette istikrar açısından çok iyi. Fakat siyasî istikrar her şey midir?

Meşhur formül: İktidar insanı bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar!
Lâfı eğip bükmeden söyleyelim: Bugünkü iktidarın en büyük sıkıntısı, muhalefetsizliği.

Hemen koro halinde “işte CHP, işte İP, HDP; hatta Saadet diyenler çıkacaktır.

CHP’nin muhalefet olamayacağı geçen 17 yılda defalarca görüldü. Her seçimde oy kaybına uğruyor. Bu seçimde de kayıp garanti. Kılıçdaroğlu’nun ufuksuz muhalefeti vatandaşı ikna etmiyor.

İyi Parti iyi de, bunların fikri zikri nedir? İlk seçimde CHP’ye rampa etmek neyin nesi? Hele bayan liderin erkeksi salvoları? Dayanılır gibi değil!
HDP’nin müessir muhalefet yapabilmesi için terör örgütleri ile rabıtasını ve etnikçilik barajını aşması gerekiyor. Bu da imkânsıza yakın bir şey. Saadet Partisi gerçek muhalefet tirenini genel seçimlerde kurduğu ittifakla kaçırdı.

***

Peki Türkiye’de muhalefet edilecek bir şey yok mu gerçekten? Her şey dört dörtlük veya güllük gülistanlık mı?

Elbette zaaflar, açıklar var; uzun süren iktidarın meydana getirdiği yorgunluk, bıkkınlık var. Ama bunu ortaya koyup muhalefet sıfatını kazanacak bir kurum yok.

Yönetimin yumuşak karnı ne hariciye ne dahiliye ve ne de iktisadiyat. Herkesin bildiğini fâş edelim: Maneviyat, eğitim ve kültür.

“Bu parti muhafazakâr bir parti, maneviyat bunlardan sorulur. Bunlar kültürle yatar eğitimle kalkarlar…” diyebilirsiniz.

Türkiye’nin maddesini sağ-muhafazakâr iktidarlar ayağa kaldırdı. 1950’de seçimi kazanan Demokrat Parti’den beri bu böyle. Adalet Partisi, Selamet Partisi, Anavatan Partisi, Refah Partisi çizgisini bugünkü iktidar temsil ediyor.

Maddî gelişmeyi dengeleyebilecek bir manevî-kültürel gelişme sağlanamadı. Daha doğrusu bunun için bir şey yapılmadı/yapılamadı. Son dönemeçteyiz: Aile çöküş sürecinde, mahalle diye bir şey kalmadı, kültürel anlamda şehir çöktü; insanımız hızla yalnızlaşıyor. Dinî hayat sığlaşmaya devam ediyor. Maarif seksen-doksan yıllık bayat muhtevayı temcid pilavı gibi çocuklarımıza yediriyor.

Öyle bir devirdeyiz ki, siyasî muhalefet veya siyaseten muhalefet bahsettiğimiz mevzularda çözüme yardımcı olmaz. Hatta bu konularda muhalefet kelimesini kullanmak da doğru olmayabilir. Siyasî muhalefet zıtlıktan güç alır, bu zamanda zıtlaşmadan kaçınan bir hakikat talebi yükseltilmeli.

Siyaset sokağında adalet, liyakat, hakkaniyet, ehliyet beklentisi büyüyor. Siyasetin bunlara karşı çözümü rakamları konuşturmaktan ibaret!
Maneviyatın istatistiği olmaz!

YORUMLAR (57)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
57 Yorum