Seçim kazanmak

Günlük siyasetle başımız hoş değildir. Günlük siyasete takılmak asıl meseleleri ıskalamaya yol açabilir.

Seçimi kabul eden bir sistem değişmeyi kurala bağlar. Türkiye gerçek anlamda 1950’den beri seçimli bir siyasî sistemle yürüyor. Arada kesintiler/darbeler olmasına rağmen sistemin devamı önemli. Bu devam içinde değişim, çatışmaları hafifletiyor, büyük yarılmaları, kırılmaları önlüyor.

1950’den beri uzun iktidar dönemleri çok fazla değil. Demokrat Parti’nin 10 yıllık iktidarı kesintiye maruz kaldı. Kalmasaydı da muhtemelen iktidar değişecekti. 1980 sonrası Turgut Özal’ın Anavatan Partisi iktidarı on yılı bulamadı. 1990’lı yıllar koalisyonların meydana getirdiği otoritesizlikle malûldü. Türkiye’nin arkaplan güçlerinin müdahaleleri iktidar meselesini karmaşıklaştırdı. 28 Şubat müdahalesi bu karmaşaya âmiyane tabiriyle, tüy dikti.

***

Türkiye bu karmaşadan 2002 seçimleri ile çıkmaya başladı. İstikrar yeni bir adres buldu. İktidar alanının seçilmiş siyasi otorite tarafından kontrolü uzun bir süreç sonucu sağlandı. Bu geçiş sırasında bir lider ve bir partinin hâkimiyeti işleri kolaylaştırdı. Mevcut iktidar partisi erken bir genel seçim olmayacaksa, 20’nci yılını görecek. Bu gerçek seçimli sistemlerde kolay elde edilebilecek bir rekor değildir.

Merkezî siyasette bir sıkıntı yok. Mahalli siyasetin yeni bir biçim alması da gerçek anlamda sözkonusu değil. Hâlâ iktidar partisinin ağırlığı mahalli idarelerde de hissediliyor. Hatta bazı şehirlerde başkanlıklar kaybedilmiş olmakla birlikte şehir meclislerinde hâkimiyet iktidar partisinde.

Tek anlaşmazlık konusu İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı. Bu da tekrarlanması kararlaştırılan seçimle çözülecek, demek ki mesele yok.

***

Sükûnetle bakılırsa, seçimin tekrarlanması dahi halk iradesinin tecellisinin kabulü anlamına geliyor. Bu durumda bu iradenin tecellisini kolaylaştıracak, hadi “belirleyecek” diyelim, çalışmalar yapmak önem taşıyor. Bunun yapılacağı da ortada. Taraflar zamana karşı yarışıp bütün güçleriyle sonuç almaya çalışacaklar.

Sonuç tek taraflı bir haberleşme ve iletişim sistemi ile alınabilir mi?

İlk sorumuz bu ve cevabı şüphesiz “hayır”dır. İletişim kanallarında çokluktan yoksun bir sistem halkın güvenin hissine zedeler. Son yıllarda böyle bir gidişi görmemek, gerekli dikkatten mahrum olmak demektir.

İkinci soru, üstten, tepeden, baskıcı, zorlayıcı mesajlarla; rakibi karalayıcı, belden aşağı vurucu, diyet talep edici üslûpla sonuç alınabilir mi?

Korkunun etkili olduğu yerler/zamanlar vardır elbette. Korku, baskı, tehdit dili bir yere kadar ve geçici süre başarılı olabilir. Geniş kitleler üzerinde asıl sonuç alıcı üslup gönül dilini bulmaktır. Muktedirlerin kullanacağı dil bu olmalıdır. Muktedirlikten yoksun yapılar böyle bir dile mecbur kalabilir. “Önümüzdeki seçimi kim kazanacak?” sorusunun cevabı buradadır.

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum