Üniversite’de Ankara’yı konuşmak

Üniversite ile şehir ilişkisi nasıl kurulabilir? Şehir mi üniversiteye gidecek, üniversite mi şehre? Üniversiteler “kampüs” modasına uyup şehir dışına çıktıktan sonra bu soru daha fazla anlam kazandı. Hadi biz batıda askerî bir tabir olan “campus”u değil, “külliye”yi kullanalım. Ankara Yıldırım Bayezid üniversitesi Çubuk Külliyesi’nden bir davet aldım. Mimarlık öğrencilerine “Ankara’da şehir ve mimari” konusunda konuşmak için. Sağ olsun rektör İbrahim Aydınlı Bey civardan bazı belediye başkanlarını, yüksek bürokratları da davet etmiş. Dinleyici kitlesi farklılaşınca konuşulan mevzu da farklılaştı ister istemez.

Şimdilerde beş milyonu aşkın nüfuslu bir şehir var ortada. Bu büyük şehrin nedense eski, küçük fakat daha fazla bizden Ankara’nın aleyhine alanlar kazandığını, onun kanıyla, canıyla beslendiğini düşünürüm hep...Bu yüzden Ankara’dan konuşmaya başlayınca, bir anlamda bu şehrin dokularına sinmiş bir büyükden, ulu bir zattan bahsetmeyi gerekli görürüm:

Hacı Bayram kendi banlar /Ol şarın minaresinde…

“O şehrin minaresinde Hacı Bayram kendi seslenir, ezan okur....”

Bir şehrin adı pek nâdir olarak bir şahsın adı ile böylesine iç içe girmiş olabilir. Ankara’dan bahsetmek, muhakkak Hacı Bayram Veli’den söz açmayı gerektirir. Hacı Bayram’dan söz edenler ise mutlaka Ankara’dan bahsedeceklerdir. Şehirlerin adlarının yanında bir şahsın adı yazılmak gerekirse, aradan geçen yüzyıllara ve son asırda başkent olarak yaşadığı değişime rağmen bu Ankara’da Hacı Bayram-ı Velî’dir.

Geçmiş yüzyıllarda nüfusu elli-altmış bini pek aşmamış bir şehrin bugününü beş asır öteden bir insanın etkileyebilmesi, üzerinde dikkatle durulması, derinlemesine düşünülmesi gereken bir husustur. Hem de bu insan ne bir devlet başkanı, ne bir muzaffer kumandan ve ne de servet ü sâman sahibi kudretli, azametli bir bir zat olmadığı hâlde....

Kendi el emeği ile geçinen, çiftçilik yapan, elde ettiği mahsulün fazlasını dağıtan, müntesipleriyle beraber Ankara çarşısına sadaka toplamaya çıkan ve elde ettiklerini yine fakir fukaraya aktaran, binlerce “sîne çak eden”, yani “gönül açan” bir geçmiş zaman insanı...

Zaman geçiyor, insanlar da...Acaba öyle mi?

Kendi adını taşıyan marşta her ne kadar “yoktan var edilen ilk şehir” olarak niteleniyorsa da, Ankara mazisi hayli zengin, gerçek mânasıyla köklü bir şehirdir. Ahmet Hamdi Tanpınar, “Anadolu kıtasının kaderinde az çok değişiklik yapan vak’aların çoğu onun etrafında gelişir” der. “Roma kartalı şarka doğru uçuşu için bu kaleyi seçmiş, Bizans-Arap mücadelesinin en kanlı safhaları burada geçmiştir. Selçuklu zamanında Bizans’ın Anadolu içine son savleti burada kırılmıştır. Yıldırım, Timurlenk’le talihinin zehirden acı yüzüyle yine Ankara’da karşılaşır.

Hiç kimse çekebilmez güçdür feleğin yayı..

Günümüzde bir şehri tanımanın güçlükleri, engelleri azımsanamıyacak nisbettedir. En başta süratli ulaşım araçlarının çoğalması şehirlerin tanınmasının, sindire sindire gezilmesinin önüne büyük bir engel koymuştur. Her kolaylığın bir zorluğu vardır!

Sözkonusu olan Ankara ise, bu güçlükleri ikiye, üçe katlamak mecburidir. Oysa Ankara bugünkü siyasî konumu dolayısıyla adından, özelliklerinden, niteliklerinden çokca söz edilen bir şehirdir. Buna rağmen yazılıp çizilenlere, söylenenlere bakarak gerçek bir Ankara tablosu çizilemez.

Ankaralılar, şu anda Ankara’da oturan ve bu şehirli olmaya karar verenler, ev bark sahibi olarak kök salanlar Ankara’yı tanıyorlar mı dersiniz? Bizce bu sorunun cevabı da olumlu değildir. Büyük şehrin hayhuyu ve geçim kaygusu bir yandan, Ankara’yla ilgili kalıplaşmış ve neredeyse resmiyet kazanmış itici malûmat diğer yandan tanımayı güçleştiriyor, neredeyse imkânsızlaştırıyor.

Rektör Bey ve üniversite yöneticileriyle, hocalarıyla sohbetimiz “Ankara’nın üniversitesi olmak” çerçevesinde seyretti. Ankara’ya dokunmak, ona fayda sağlayacak işler yapmak, öğretim kalitesini yükseltmek yanında şehri kültürel ve iktisadi olarak desteklemek…Bütün bunlar geniş ufaklara bakmayı ve tahayyül etmeyi gerektiriyor. Mesele bilindikten sonra çözüme yaklaşılmış demektir.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum