“Devlet Bahçeli ‘pozitif muğlak’ bir strateji yürütüyor!”

AK Parti’nin kurucu isimlerinden ve siyasetin duayenlerinden önemli bir ismin yorumu bu.

Devlet Bahçeli’nin ‘başkanlık’ ve ‘idam’ tartışmalarını gündeme getirmesini ve bu iki konuya dair son günlerde yürüttüğü siyasi hamleleri “pozitif muğlaklık” olarak yorumluyor:

“Sayın Bahçeli’nin yaptığı bu siyasete bir kavram da buldum. Yaptığı şey tam olarak “pozitif muğlaklık”! Yani gerek “başkanlık sistemi” gerekse “idam” tartışmalarına dair söyledikleri “pozitif yaklaşım” gibi görünse de tamamen “muğlak” şeyler. Örneğin, “başkanlık sistemine” dair söylediklerine baktığınızda “başkanlık sistemini” savunduğunu düşündürtüyor. Ancak şöyle bakın, “başkanlık sistemi” geldiği zaman sistem ancak iki partiye izin veriyor. Peki, MHP kendisini siyaset dışı bırakacak bir sisteme neden “evet” desin ve neden bu sistemin Meclis’e gelmesine, referanduma gitmesine izin versin? Bütün bunlar AK Parti olarak, hükümet olarak sormamız gereken ve cevaplanması gereken sorulardır. Hakeza “idam” konusu da böyle. Koalisyonda olduğu dönemde ‘en iyi formülü bularak devleti bir krizden çıkartmayı’ başaran Bahçeli’nin bugün ‘gelsin idam destekleyelim’ demesinin arka planına bakmamız lazım. 2011 seçimlerinde AK Parti olarak biz meydanlarda MHP’yi sıkıştırmıştık ‘elinde fırsat vardı, niye APO’yu asmadın’ diye. Devlet Bahçeli bugün ‘hadi getirin idamı destek verelim’ diyerek bizi sıkıştırmaya çalışıyor. Bir sonraki seçimlerde meydanlarda ‘destek vereyim dedim, elinizde imkanlar vardı, niye getiremediniz’ diyerek siyasi üstünlük sağlayacaktır. Bütün bunlara baktığımızda sanırım MHP lideri Devlet Bahçeli güttüğü “pozitif muğlaklık” stratejisi ile hükümetimizi ve partimizi bir mindere doğru çekmeye çalışıyor.”

Günü ve vakti geldiğinde kendisi çıkıp bu kavramın kendisine ait olduğunu ve satırlardaki kişinin kendisi olduğunu açıklayacaktır elbette.

Şunu söylemeliyim ki, Ankara’da bu endişeyi taşıyanların sayısı pek azımsanacak gibi değil. Haklı olabilirler mi? Bilmiyorum. Siyaset dediğimiz şey bu mudur? Hep ‘alt etmeye’ yönelik midir? Hep mi kuşku ile bakmak gerekir? Bilmiyorum.

Ben yine de kulağımı MHP Genel Merkeze uzattım. Ve sordum:

“Pardon ama bu tarz endişe duyanlar haksız mı? MHP, kendisini siyaset dışına itecek bir sistemi neden savunsun? MHP ne yapmaya çalışıyor?”

İşte MHP Genel Merkezdeki kulisler:

Muhtemelen ABD değil Türk tipi başkanlık modeli olacak!

“Son günlerde yazılanları çizilenleri dikkatle takip ediyoruz. MHP’ye, yani bize haksızlık etmekten yorulmadınız mı? (Sizi kast etmiyorum elbette) MHP neden AK Partiyi ‘duvara çarpacakmış’? Neden MHP’nin ne dediğine, ne söylemek istediğine bakılmıyor. Biz Türkiye’de ‘yasal’ olmayan fiili bir durumun olduğunu söylüyoruz. Ve bu fiili durumun yasal bir zemine kavuşmasını istiyoruz. Çünkü bu fiili durumdan vazgeçilmeyecek. Madem ki böyle, özellikle 15 Temmuz’la birlikte oluşan fiili bir durum söz konusu ve Türkiye olağanüstü bir süreçten geçerken bu fiili durum ayrıca bir krize sebebiyet vermesin diyoruz. Birkaç yıldır da Türkiye’de bir ‘sistem’ tartışması var. MHP olarak bunun netliğe kavuşmasını istiyoruz.

Başkanlık sistemi deyince ABD tipi ‘başkanlık sistemi’ne baktığınızda ortaya çıkan tablo ile bu tür yorumların yapılması, endişelerin olması normal olabilir. Nedir o?

1) ABD modeli başkanlık sistemi iki partiye izin veriyor.

2) ABD modelinde daraltılmış seçim sistemi var.

3) Seçimler iki turlu yapılıyor.

Böyle olduğu zaman akla hemen MHP’nin kendisini sistem dışı bırakacağı düşünülüyor. MHP kendisini sistem dışı bırakacak bir modeli neden savunsun, neden evet desin? Kaldı ki biz ‘revize edilmiş bir parlamenter sistemden yana’ olduğumuzu da söylüyoruz.

AK Parti model üzerinde çalışacak ve önerisini bize getirecek. Bize getirilen öneriye bakacağız ve o zaman daha net bir şekilde ‘şu şudur’ diyebiliriz. Önümüzdeki hafta AK Parti hazırladığı öneriyi bize sunacak.

ABD modeli bir ‘başkanlık’ değil, belki de ‘Türk tipi başkanlık’ modeline bakmamız gerekiyor. Peki, Türkiye’de nasıl bir ‘başkanlık modeli’ olur?

ABD modelindeki gibi iki partiye izin veren bir sistem olmaz, Meclis’in mevcut yapısının korunduğu ikiden fazla partinin Meclis’te olmasına izin veren bir sistem olur.

Seçim sistemi iki turlu olmaz.

Kabine ABD modelindeki gibi dışarıdan atanır.

Meclis sadece yasama ile ilgilenir.

Seçimler dar ve daraltılmış bölge sistemi ile yapılamaz.

Yüzde 10 baraj sistemi yeniden revize edilebilir.

Yani ABD modelinde Türkiye’ye özgü doğru oynamalar yapılırsa Türkiye’ye özgü bir model ortaya çıkabilir. Böyle bir sistemde MHP nasıl sistem dışında kalabilir. Sistemin tam da göbeğinde olur. Ayrıca bu da hem fiili durumu yasal zemine kavuşturur hem de Türkiye’deki sistem krizini sonlandırır. Adı ‘başkanlık’ olmuş başka bir şey olmuş ne fark eder?

Evet, MHP bir siyaset tarzı, bir strateji güdüyor ancak bu AK Parti’yi duvara çarpacak bir strateji değil. Ortada devleti yakından ilgilendiren, milletin bütünlüğünü ilgilendiren temel bir meselede katakulliler yapmak MHP’nin tarzına ve siyaset anlayışına uymaz. Bizim siyaset anlayışımız bu değildir. Ortada bir sistem krizi var, biz bu krizi çözmek istiyoruz. Tüm bunlar ihtimaller dahilindedir. Paket önümüze geldiğinde daha net konuşabiliriz.”

Sanırım hem MHP’nin dediği gibi parlamenter sistem korunmuş olacak hem AK Parti’nin istediği gibi başkanlık sistemi gelecek hem de Erdoğan’ın önerdiği gibi ‘Türk tipi’ olacak...

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum