Erdoğan Meclis’i feshetti mi, feshetmedi mi?

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, Beştepe’de düzenlediği basın toplantısında “Anayasamızın 116’ıncı maddesinin verdiği yetkiyle” diyerek, seçimlerin 14 Mayıs tarihinde “yenilenmesi” kararı verdiğini duyurdu. Karar aynı gün Resmî Gazete’de de yayımlandı.

Erdoğan seçim tarihini önce çekme sebebini özetle şöyle açıkladı:

18 Haziran üniversite sınav takvimiyle çakışıyordu, ayrıca yüzbinlerce vatandaşımızın hacca gittikleri, dahası okullar tatile girdiği için milyonlarca vatandaşımızın bir kısmının tatile, bir kısmının memleketine gittikleri döneme denk geliyordu.

Erdoğan bu gerekçelerinin tamamında haklı olabilir, çünkü seçim yarışında partilerin yüzde 50 artı 1’e ulaşması gerekiyor. Tek bir seçmenin bile oyu siyasi partiler için altın kıymetinde. Dolayısıyla hele de işlerin bu kadar zora girdiği bir dönemde Erdoğan’ın bütün bu hesapları yapmasından daha doğal ne olabilir?

***

Sorun seçim tarihinin öne alınması değil, seçim tarihin öne alınma şeklidir. Erdoğan’ın muhalefet partileriyle istişare etmeden, TBMM’ye usulen bile sorma ihtiyacı hissetmeden bu kararı vermesidir.

Benim asıl dikkatimi çeken Erdoğan’ın şu sözü oldu, dedi ki:

Alternatif olarak da 14 Mayıs’ı teklif ettik. Demokrasi geçmişimiz bakımından anlamlı bir yıldönümüne tekabül eden bir tarihin hüsnü kabul gördüğünü biliyoruz.

Kime teklif ettiğini, 14 Mayıs tarihinin kimler tarafından hüsnü kabul gördüğünü söylemiyor. Ama Erdoğan’ın konuşmasını dinleyenler, iktidarın muhalefet partilerine bu tarihi teklif ettiğini ve muhalefet partileri tarafından da bu teklifin hüsnü kabul gördüğünü düşünebilir.

Ama öyle değil.

Çünkü muhalefet partilerine teklif edilmedi, görüşleri bile alınmadı.

Zaten Erdoğan’ın böyle bir niyeti de yoktu. Ben başından beri bunu savundum. Erdoğan’ın ‘anayasamızın bana verdiği yetkiye’ dayanarak diyeceğini ve seçimin erken tarihe alınması kararını tamamen kendisinin vereceğine inandım.

Çünkü ortaya çıkan fotoğraf, Erdoğan’ın Anayasa’ya koydurduğu o yetkiyi kullanmak istediğini gösteriyordu.

***

Yanıldığım sadece şu oldu.

AK Partililer dahil Meclis’teki bütün milletvekilleri bir sabah uyandıklarında görevlerinin sona erdiğini, Erdoğan’ın parlamentoyu feshettiğini görecekler, bizlerde ülkenin seçime gittiğini ilk olarak Resmî Gazete’den okuyacağız diye yazmıştım.

Öyle olmadı.

Günler öncesinde 10 Mart tarihinde seçim kararını imzalayacağını açıklayan Erdoğan, 10 Mart günü Beştepe’de düzenlediği basın toplantısıyla “Yarın Resmi Gazete’de yayınlanacak” diyerek kararı imzaladığını açıkladı.

Peki şimdi ne oldu, şu oldu: Böylece artık Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi seçim çıkarı için Meclis’i fesheden lider olarak da tarihe geçmiş bulunuyor.

***

Elbette iktidara göre Erdoğan Meclis’i feshetme değil, seçimleri yenilenmesi kararı verdi.

Aynı zamanda hukukçu olan AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan “Seçim takviminin açıklanması ile Meclis’in feshedileceğine ilişkin iddialar doğru değil, Meclisimiz çalışmalarına devam edecektir. Yapılan işlem Anayasa’nın 116. Maddesi gereği Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinden olan ‘Seçimlerin Yenilenmesi Kararı’ verilmesidir” diyor.

Nitekim Erdoğan açıklamasında “fesih” kavramını kullanmadı “seçimlerinin yenilenmesi” kavramını kullandı.

Ve evet, iktidarın 16 Nisan 2017 referandumunda oylamaya sunduğu kanun metninde de “fesih” kavramı değil, “seçimlerin yenilenmesi” kavramı geçiyor.

Diyelim ki Erdoğan seçimlerin yenilenmesi kararını verdi ve bu kararını da Anayasa’nın 116’ncı maddesine dayandırıyor, yaptığı işlemi de ‘yasal yetkimi kullandım’ diyerek savunuyor.

Peki, dünyanın demokrasiyle yönetilen hangi ülkesinde böyle bir yetki var? Yok…

***

Demokratik başkanlık sistemlerinde kesin kuvvetler ayrılığı olduğu için yürütmenin başı olan cumhurbaşkanı asla Meclis’i feshederek yasama organına müdahale edemez. Böyle bir sistem yok. Hatta kuvvetler ayrılığının “dengeli” olduğu parlamenter sistemlerde belirli şartlarla cumhurbaşkanına böyle bir yetki verilecek olsa bile, cumhurbaşkanı bu kararı almadan başbakanla, meclis başkanıyla, Meclis’teki partilerle istişare etmesi gerekir.

İktidar 16 Nisan 2017 tarihinde oylamaya sunduğu referandum paketinde bilinçli olarak yaptığı kelime oyunu ile “fesih” terimini kullanmadı ama aynı anlama gelen “seçimleri yenilenmesi kararı” terimini kullandı.

Erdoğan istediği zaman seçimleri feshederek ülkeyi seçime götürmek istiyordu.

Ülkemizin saygın anayasacılarından Prof. Dr. Kemal Gözler, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a cevaben kaleme aldığı “Fesih ve ‘seçimlerin yenilenmesi’ farklı kavramlar mıdır?” başlıklı yazısında “seçimleri yenilemenin Meclis’i feshetme işlemi olduğunu” hukuki delileriyle tane tane anlatmıştı. (31 Mart 2017)

Evet tane tane, hukuki delilleriyle anlatmıştı Gözler Hoca. Uzun bir alıntı olacak ama buna değer:

Fesih terimi ile “seçimlerin yenilenmesi” terimi arasında gerek harf, gerekse ses bakımından fark vardır. Ancak bu fark anlam bakımından değil, sadece dilsel işaret bakımındandır. Dilsel işaret bakımından farklı olup tamamen aynı anlama gelen, başka dillerde olduğu gibi Türkçe’de de yığınla kelime vardır. Bu tür kelimelere, herkesin malumu olduğu üzere, “eş anlamlı kelimeler” denir. Örneğin “siyah” ve “kara” kelimeleri yazılış ve söyleniş bakımından birbirinden farklıdır; ama anlam bakımından aynı rengi ifade ederler. Eş anlamlı kelimeler sadece fiziksel alanda değil, hukuk alanında da vardır. Örneğin “kanun” ile “yasa” dilsel olarak farklı, ama hukukî anlam olarak aynı kavramlardır.

Hukuk biliminde kullanılan terimler, dilsel bir işaret olarak değil, bir kavram olarak kullanılır. Bu kavramlar, harf veya sesleri değil, belirli bir kurumu, yetkiyi, işlemi ifade eder. Dolayısıyla iki kavram arasında fark olup olmadığını tartışırken, bu iki kavramın yazılışındaki harflerde veya söylenişindeki seslerde fark olup olmadığına değil, bunların ifade ettiği kurumda, yetkide veya işlemde fark olup olmadığına bakmak gerekir.

İktidar yetkilileri istediği kadar kelime oyunu yapsınlar, ‘Meclis çalışmaya devam edecektir’ açıklamaları yapsınlar.

Ama bu Erdoğan’ın kelime oyunuyla Meclis’i feshettiği gerçeğini değiştirmiyor.

Meclis çalışmaya devam edebilir, bu ise hukuken ayrı bir konu.

Evet, Erdoğan kendi çıkarı için Meclis’i feshetti, seçimleri kendi çıkarına uygun düşen tarihte yapılmasına karar verdi.

Tuhaf değil mi, hem seçimler içim Meclis’i feshediyorlar hem bu ‘Fesih değildir’ diyorlar.

Bir hukukçu olan Bülent Turan da, AK Parti içindeki diğer hukukçu siyasetçiler de seçimleri yenilemenin Meclis’i feshetme işlemi olduğunu gayet iyi biliyorlar. Ama bunu en iyi bilen isim elbette ki anayasa hukukçusu Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’dur.

YORUMLAR (61)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
61 Yorum