Genç Ataklar

“Forma şansı bulmak isteyen genç yıldız çıktığı ilk maçta şov yaptı.”

Bu habere doğru hızla ilerliyoruz. Hayır liglerin açılmasından bahsetmiyorum. Seçimlerin yaklaşmasından mı bahsediyorum? Belki biraz ondan ama asla sadece ondan değil.

Türkiye’de gençler forma şansı bulamıyor. Seçilme yaşının 18’e düşmesi de beklediğimiz sosyal değişikliği yapmaya yetmedi. Gençlere bakışla çocuklara bakış fazlasıyla paralellik gösteriyor. Gençlerin talepleri tartışılmıyor, fikirleri yeterince değer görmüyor.

Bir gencin kendini hür hissettiği, düşüncelerini rahatça ifade edebildiği ve bu düşüncelere karşılık bulabildiği bir ülke… Çok mu uzak duruyor böyle söyleyine?
O zaman İbrahim Tenekeci’den pas alalım:

“Yürürsen yakındır, bakarsan uzak”

Çok baktık, artık oraya doğru yürüme zamanı. Gençleri çocuklardan ayrı ele almak ve onları devamlı suçlamamak lazım. Uzun uzun dinlemek lazım.

Bugün artık teknolojinin hızlı gelişimi sayesinde gençler gündelik hayattaki birçok şeyi yaşlılardan daha iyi biliyorlar. Bu da yüzlerce yıldır süregelen kuşak çatışmasını farklı bir boyuta sürüklüyor. Özellikle koronavirüs günlerinde teknoloji kullanımının hızla büyüdüğü bu dönemde milyonlarca genç, aile büyüklerine “teknoloji eğitimi” verdi. Hatta bunu çocuklar bile yaptı. 12 yaşında bir torun, 65 yaşındaki dedesine Zoom görüşmesi yapmayı öğretiyor. Bu, tahmin ettiğimizden daha fazla şeyi değiştirir.

Bugün dünyada gençler her geçen gün daha da etken konuma geliyor. Yaşlılar bunu fark etmedikçe de kendi edilgenlikleri büyüyor. Gençlerin devamlı bilmediğini, aldatıldığını, kandırıldığını söyleyip dururken gençleri dinlemedikleri için, onların neyi ne kadar bildiğini bile ölçemiyorlar. Bilginin tanımından bilgiye ulaşma yöntemlerine kadar, artık her şeyin değiştiğinin de pek farkında görünmüyorlar.

Defansta tek bir adam bile bırakmamışlar, tam saha baskı yapıyorlar gençlere. Hem hiç dinlemiyorlar hem de sürekli “siz bilmediğiniz için şöyle düşünüyorsunuz” diye paketliyorlar. Adam adama da değil üstelik, alan hakimiyeti odaklı bir baskıyı andırıyor bu yaptıkları.

Gençler atağa çıktığı anda da gol yiyorlar tabii. Gençler çok hızlı, çok canlı, çok renkli, çok güzel.

Bu kuşak çatışmasını bir futbol maçına benzetmek ne kadar doğru peki?
Bence bu, farkında olmasak da hızla büyüyen ve göremediğimiz büyük bir kavga. Türkiye’de yıllarca taşra-şehir meselesi tartışıldı, sanayileşmenin en büyük çatışması buydu. Bugün de sanallaşmanın en büyük çatışması tüm dünya genelinde genç-yaşlı çatışması. Fakat buna inatla eski gözlerle baktığımız için meselenin nereye gittiğini pek göremiyoruz. Kavganın daha barışçıl, daha dostça olanına, yani bir futbola, benzetmek bence iyimser bir bakış. Bu kavga böyle arka planda büyürse başka örneklerle de anlatmak gerekebilir.

Bu kavgayı makul bir zemine çekmenin tek yolu gençlere forma şansı vermektir. 22 yaşında, ulusal yayın yapan bir gazetede köşe yazabiliyorum, bu büyük bir forma imkanı. 20’li yaşlarda başka köşe yazarları da sayabilseydim ülkemizin gençlere yeterince forma şansı verdiğini söyler ve teşekkür ederdim. Şimdi yalnızca gazetem Karar’a teşekkür edebiliyorum.

18 yaşında milletvekili olunabiliyor ama düşüncelerin ifade edilebildiği bir köşe bulunamıyor. Bu ne yaman çelişki.

Biz görünür olmak istiyoruz artık. Çünkü başka türlü sesimizi duyuramıyoruz. 18 yaşında gençlerin önce hayatını karartacak derecede büyük anlamlar yüklenen, sonra da “çocuk oyuncağına” çevrilen üniversite sınavları konusunda yöneticilerin adil kararlar almasını başka türlü sağlayamıyoruz. Sosyal medyadaki güzel ricalar, talepler karşılık bulmuyor. Bu talepler satın alınan medyaya da asla ulaşmıyor. Bu ricalar karşılık bulmadığında ve nihayetinde binlerce genç tonu sertleştirip “sandıkta görüşürüz” dediğinde bir cevap alınabiliyor. O da önce büyük bir kibirle, 18 yaşındaki gençlere “18 yıldır görüşüyoruz!” şeklinde oluyor; doğru düzgün izahatlar ondan sonra geliyor. Elbette izahat da başka siyasetçilerin bu itiraza sahip çıkmasıyla oluyor. Tümüyle sivil bir sesin iktidar üzerinde bir karşılığının olması hayalden bile ötede artık. Ne yazık.

Bugün gençlerin neden iktidardan hızla uzaklaştığının tartışıldığı alanlara bakalım. O alanlarda bile gençler yok. Meselenin tam da bu olduğunun farkında değil kimse. En azından iktidarla açılan mesafenin sebebini gençlere sorabilirdiniz, geç kaldınız.

2002 yılında doğan gençlerin çoğu, 2002 yılında doğan iktidar partisine muhalif bir tutum sergiliyor, bunu görmemek için kör olmak lazım. Buna bakmamak için ne olmak lazım, onu bilmiyorum. Cevabı her ne ise iktidar onun içinde boğuluyor demektir.

Gençlere alan veren, gençleri dinleyen, gençlerle tartışan kazanır.

Yeni bir tren kalkıyor, ya genç kalırsınız ya geç kalırsınız.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum