Kitap ve kriz

Sanat bir kriz işidir. Kriz birçok şeyi fark etmemize, yeniden yorumlamamıza, yeni bakışlar, yeni çözümler ve yeni haller bulmamıza yarar. Tarih boyunca büyük krizler hep büyük eserlere kapı açmıştır. Fakat ekonomik kriz her anlamda daraltan, mahveden bir şey. Bugün sanata da çok kötü vuruyor.

Dergiler bir bir batıyor. Bunun en büyük sebebi Türkiye’nin kağıt üretememesi. Kurdaki ufacık değişmeler karşısında kağıt fiyatlarını dengeleyecek yerli bir üretim olmadığı için fiyatlar uçtukça uçuyor. Yayınevleri yeni kitap basmaya korkuyor, ilk kitapların basımı hızla düşüyor. Devam eden üretimler de mecburen zamlanıyor, bu da okuru etkiliyor.

Kültürün esas takipçileri her zaman gençlerdir. Bunu kitapçılarda dolaşırken de görürsünüz, tiyatro salonlarına girerken de. Gençlerin Türkiye’de ekonomik olarak ne kadar sıkışık olduğunu burada konuşmaya gerek yok, gazetenin ekonomi sayfasındaki istatistikler-değerlendirmeler yeterli. Bu sıkışıklık içinde kültür sanat talebinin düşmesinden bahsediyorum. Birkaç dergi takip eden okur, dergilerini mecburen bire indiriyor, sinemaya gitme sıklığı düşüyor. Bu da berbat bir kısırlığa yol açıyor.

Tüm dergilerin tirajları ciddi oranda düşmüş durumda. Bir avuç dergi okuru var Türkiye’de, onlar da tek bir dergi seçmeye başladıklarında dergilerin varlığını devam ettirmesi çok zor.

Tabii dergilerle birlikte kitapçılar da ciddi sorunlar yaşıyor. Türkiye’nin kültür anlamında en güçlü alanlarından biri olan Üsküdar bile merkezinde büyük bir kitabevi olmayan bir yer artık. Kitapsız bir Üsküdar ne kadar Üsküdar olabilir ki?

Tabii artık Üsküdar’da kitap okunmuyor demiyorum, kitaba ulaşım imkanları, alışveriş yöntemleri değişiyor.

Alışverişte esas olan tekeli kırmaktır. Sokağımdaki iki bakkaldan biri çok iş yapıyorsa, dengelemek için, alışverişimi diğerinden yaparım. Çünkü tekel sömürü doğurur, ben ekmeği bölüşmekten yanayım. Bu yüzden kitap alırken de zincirleri değil mahallemin kitapçısını tercih etmeye çalışıyorum.

Kültür sanatta tekelleşme olduğu anda kısırlık da büyüyor, para karşılığı çok satanlar rafı satın alınmaya başlıyor. Bazı kötü kitaplar öne çıkarken, bazı iyi kitaplar arkada bırakılıyor. Yayıncılar da buralara mahkum kalıyor ve çok kötü oranlarla satış yapmak zorunda kalıyorlar. Tekelleşme büyüdükçe yayıncılar küçülüyor, renkler azalıyor.

Kitapçılar bu zincirlere direnebilmek için renklerini biraz değiştirdiler, kitap kafeye döndüler. Başta tuttu bu ama tüketime alıştığımız için onu da hemen tüketip vazgeçmeye başladık. Oysa bence buralar çok güzel sivil kültür-sanat alanlarıdır. Muhitin okur-yazarları için güzel bir buluşma noktasıdır. Her edebiyat çevresi için böyle mekanlar olmuştur tarih boyunca, bunların artması da berekettir.

Ya da bereketti. Çünkü artık onlar da hızla kapanıyor. Pendik’te, ilçemde, çok güzel programlara ev sahipliği yapan Fihrist Kitabevi de kapanma sürecine girdiği için kendimi suçlu hissediyorum. İlçemde bir kitapçı batmamalıydı, herkes kendi sokağını süpürürse ve kendi kitapçısını tutarsa bu tekeli aşarız.

Pendiklilere buradan açık davette bulunalım. Fihrist, 29 Şubat’ta kapanıyor, kapanana kadar tutabildiğimiz kadar tutalım. Çayları orada içelim, kitapları oradan alalım. Ben öyle yapacağım.

Denk gelirsek çay ısmarlarım.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum