AYM seçim yasasını iptal eder…
Kanunlar, “kamu yararı” dışında başka bir amaç ve düşüncelerle kabul edilemez. Bunun anlamı, “kamu yararı” düşüncesi olmaksızın, yalnızca özel çıkarlar için veya yalnızca belli kişiler yararına herhangi bir kanun kuralının konulamayacağıdır.
Hukuk devletinin en esaslı unsuru budur.
Peki, yeni seçim yasasında kıdemli hakimleri, seçimleri denetleme görevinden alıkoymada nasıl bir “kamu yararı” olabilir?
Yasa teklifinde bu nedenle “kamu yararını” izah edecek bir gerekçe de yok zaten.
Bundan böyle, 61 yıldır “en kıdemli” hakimlere emanet edilen seçimler, henüz birinci sınıf bile olmayan “birinci sınıfa ayrılmış” hakimlere emanet edilecek.
TBMM’de milletin vekilleri ellerini, seçimleri kıdemli olmayan ve birinci sınıf bile olmamış hakimlere emanet etmek için kaldırdılar.
20 yıl boyunca seçim yasalarından yana bir derdi olmayan iktidar partisi ne oldu da böyle bir değişikliğe ihtiyaç duydu?
Bu sorunun cevabı çok karmaşık değil aksine çok basit ve net; ne olursa olsun iktidardan gitmemek için...
İktidar partisi ve yavru ortağı bu ülke insanının tercihinin artık kendileri olmadığını biliyor ve istenmediklerini bile bile bu ülke insanından meşru sisteme göre aldıkları yetkiyi kötüye kullanıyorlar.
Bunu nasıl yapıyorlar?
‘Hile ve şer’iyeye açık bir sistem kurmak için kanun değişikliği yaparak…
Seçim güvenliğini en tecrübesiz hakimlere vererek, tecrübeli hakimleri saf dışı ederek…
Eski Adalet Bakanı, hatırlayın, “Yaklaşık 4 bin FETÖ’cü hâkim savcı ihraç edildi. 5 binin üzerinde hâkim savcı alındı. Bu hâkim ve savcılar eğitim dahi almadan kürsüye çıktılar” demişti.
Yargıtay Başkanı da geçenlerde hâkim ve savcı kararlarının isabetsizliği nedeni ile isyan ederek, “En büyük sorun, kaliteli hâkim, savcı, avukat yetiştirememek. Herkes meslek içi eğitimden geçirilmeli” dedi.
Partili Cumhurbaşkanı sisteminin, partili kurumlarından olan HSK bu sisteme uygun binlerce hâkim savcı atadı.
Ne zaman?
15 Temmuz tasfiyeleri sonrasında.
Yazılı sınavda 70 puan şartı kaldırıldı.
Hâkim adaylarının eğitildiği Türkiye Adalet Akademisi darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile kapatıldı, tekrar açıldı derken niteliğini kaybetti.
Avukatlıktan hakimliğe geçiş kolaylaştırıldı. Avukatlık mesleğinin üçte ikisi kıdeme esas sayıldığından, yeni hakimlerin çoğu birinci sınıf değil ama birinci sınıfa ayrılan hâkim statüsünü kazandı.
İşte böyle bir durumda seçimlerin yargısal denetiminin en kıdemli hakimlerden alınması için el kaldırdınız milletin vekilleri…
Kıdemli hakimler, seçimleri denetlemesin istiyorsunuz.
Neden? Neden korkuyorsunuz?
Herkes bilir, İlçe Seçim Kurulunun görevi çok önemlidir. Sandık kurullarının işlemlerine olan itirazları karara bağlar, tutanakları birleştirirler. İtirazlar İl Seçim Kuruluna yapılır, verilen karar kesindir.
Elbette nihayetinde olağanüstü itiraz yöntemi ile YSK’ya itirazlar mümkündür ama evveliyatı ilçe ve il seçim kurullarında görülür.
Kıdemli hakimleri istemeyenlerin yaptığı yasa ile artık ilçe ve il seçim kurulu başkanları, birinci sınıfa ayrılmışlar arasından kura ile belirlenecek. Dileyen hâkim de kuraya girmekten imtina edebilecek. Partili sisteme dahil olmak istemeyenler için bir kaçış fırsatı.
Ala ki ne ala… Bizden olmayanlar aradan çekilsin, biz bize kalalım…
Bu sözüm ona “yasa” için bakalım AYM ne yapacak?
Anayasa Mahkemesi şimdiye kadar verdiği kararlarında, kanunların hukuka uygunluğunu denetlerken, “kamu yararını” bir ölçü norm kabul etti ki olması gereken de budur.
Anayasa Mahkemesi’nin bu çok önemli dönemeçte önceden verdiği kararlarında olduğu gibi “kamu yararı” üzerinden incelemesini yapması ve kararını vermesi gerekir.
Ben geleneksel ve anayasal içtihatlara ihanet edilmeyeceğini inanıyorum.
Parlamentonun 102 yıllık yasama yetkisine, böylesine fütursuzca, göstere göstere ihanet edilmesine kamu adına izin verilmemelidir.
Bu ülke insanları bu ihaneti elbet sandıkta değerlendirecektir ancak ülkenin hukukuna ve ahlakına, Türk Milleti adına karar verenler de sahip çıkmalıdır.