40 yıl sonra elektrik kesintileri
Bu ülkede ne zaman elektrik sorunu yaşanmaya başlar, işte o zaman beni bir tedirginlik alır.
Yakın tarihte hatırladığım iki elektrik kesintisi dönemi var. İlki 40 yıl önceye ait. 80 öncesi yaşanan elektrik sıkıntısı sonrası 12 Eylül askeri darbesi geldi. ikinci kesinti dönemi ise 2000 öncesine ait. Yani Post-modern darbe dedikleri 28 Şubat sürecinde de yine elektrik kesintileri yaşanıyordu.
Bu ülkenin karanlıkta kalmaması gerekiyor. Karanlıkta kaldığımız an; bir daha aydınlığa çıkmakta çok zorlanıyoruz.
Son günlerde her nasıl oluyorsa yeniden elektrik kesintileri başladı. Kamuoyuna açıklanan bilgilere bakıldığında “büyüme düştüğü için elektrikte üretim fazlası var, doğalgaz santralleri bu yüzden çalıştırılmıyor” deniliyor.
Karar Gazetesi olarak yaptığımız çalışmada ise durum tam tersi çıktı. Doğalgaz sorunu nedeniyle santrallerin çalışmadığı ortaya çıktı.
Acaba neden kamuoyuna yanlış bilgi verildi? Veya neden gerçekler kamuoyundan saklanmaya başlandı? Sorun nerede?
***
Bu ülkede elektrikte kurulu güce bakıldığında karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor (EPDK):
2011: 52.911 MW
2012: 57.059 MW
2013: 64.007 MW
2014: 69.520 MW
2015: 73.147 MW
2016: 77.667 MW (Ekim 2016)
Kurulu güce bakıldığında son 5 yılda (2011-Ekim 2016) kurulu gücün nerede ise yarı yarıya arttığını görüyoruz. Yani elektrik santrali kurmakta hiçbir sıkıntımız olmamış.
Elektrik üretim fabrikalarını kurduk ama nasıl işletiyoruz? Yani, elektrikte kurulu gücü ne kadar kullanmışız? Gelin üretim rakamlarına bakalım:
2011: 229.395 GWh
2012: 239.497 GWh
2013: 242.121 GWh
2014: 251.962 GWh
2015: 259.690 GWh
2011-2015 arasında kurulu güç 20.236 MW artışla 73.147 MW’a ulaşıyor. Elektrik santrallerinde kurulu gücümüzü yüzde 38,2 artırıyoruz ama aynı dönemde üretim artışı sadece yüzde 13,2’de kalıyor. 4 yılda elektrik üretim artışı sadece 30.295 GWh oluyor. Yani yıllık üretim artış oranı yüzde 3,30’de kalıyor.
Burada bir not ekleyelim: Türkiye’de elektrik tüketiminin büyüme oranının yaklaşık olarak iki katı olduğu hesaplanıyor. EPDK verilerine göre 2011-2015 arasında yıllık elektrik üretim-tüketim artışı yüzde 3,30’de kalıyor. Ama TUIK’in yeniden değerlendirdiği büyüme verilerine göre 2011-2015 yılları arasında büyüme oranı yıllık ortalama yüzde 6,7’ye geliyor. Kısaca TUIK yıllık yüzde 6,70 oranında ekonomi büyüdü derken, EPDK yıllık elektrik tüketim artışının sadece yüzde 3,30’da kaldığını söylüyor. Yani, TUIK’in yeniden değerlendirdiği büyüme oranı ila elektrik tüketimi arasında çok büyük bir zıtlık söz konusu.
Neyse şimdi konumuza yeniden dönelim.
***
Santralleri yapmışız ama çalıştıramamışız. Peki neden?
2011 yılında üretimin yüzde 43,8’ini doğalgaz santrallerinden karşılıyorduk. Ekim 2016 itibari ile bu oran yüzde 36,51’e geriledi.
2011’de ithal kömürlü elektrik üretimin payı yüzde sadece yüzde 12,3 ediyordu. Şimdi ithal kömürlü santrallerin üretim payı yüzde 19,52.
Kısaca 2011’de ithalata dayalı ithal kömür ve doğalgaz santrallerinden elektrik üretiminin yüzde 56,1’ini karşılıyorduk. Bugün ise bu oran yüzde 56,0. Anlayacağınız, ithalata bağlı elektrik üretimin payında sadece ve sadece 0,1 puanlık bir düzelme yaşanmış.
***
Gelelim bir başka meseleye. 2011-2015 arasında elektriği nerede kullandık? (2015 yılı)
Sanayi: %40,87
Ticarethane: %29,63
Mesken: %24,76
Sulama ve aydınlatma:%4,75
Kullanım tablosuna göre elektrik tüketimi en yüksek oranda üretimi ve ticari hayatımızı etkiliyor. Yani, ekonominin kalbinde elektrik-enerji yer alıyor.
Bu alanda TUIK’in yayınladığı “Arz ve Kullanım Tabloları, Girdi-Çıktı Tabloları 2012” çalışmasına bakabiliriz.
Bu tablolardan iki veriye bakmamız yeterlidir.
1-) İmalat sanayi yüzde 30,0 pay ile en yüksek üretim sektörünü oluşturuyor.
2-) Ekonomik faaliyetlere göre girdiçıktı oranı 0,83 ila birinci sırada enerji sektörü geliyor.
Gelin konuyu sonuca bağlayalım: 4 yıl önce 2015 yılı için kötü senaryoda dahi 291.790 GWh elektrik tüketimi olur tahmininde bulunan Türkiye, 259.690 GWh elektrik talebinde bile zorlanıyorsa...
“İyi ki ekonomimiz beklendiğinden az büyüyor” diye sevinebiliriz. Yoksa hepimiz yeniden karanlığa gömülme riski ile karşı karşıya olacaktık.