AK Parti’nin matematik başarısı
Şimdi Merkez Bankası “Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi Gelişmeleri” raporundan ilk cümleyi olduğu gibi veriyorum:
“Resmi Rezerv Varlıkları, bir önceki aya göre yüzde 1,0 artarak 124,3 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde alt kalemler itibarıyla, döviz varlıkları bir önceki aya göre yüzde 4,3 azalarak 58,7 milyar ABD doları, altın cinsinden rezerv varlıkları yüzde 7,0 artarak 58,2 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir.”
Bu cümleye göre brüt rezervler 1 milyar dolar arttı ama bu artış altın cinsi rezerv varlıklarındaki 7,0 milyar dolarlık yükselişten geldi. Döviz rezervi ise yüzde 4,3 azalarak 58,7 milyar dolara geldi. Yani döviz rezervinde -2,6 milyar dolar düşüş oldu.
Nitekim yine Merkez Bankası “Ödemeler Dengesi” verilerine bakıyoruz.
Cari açık -5.285
Gelen para 3.230
Kaynağı belirsiz çıkan para -327
Rezervlerdeki azalış -2.392
Ve dönüyoruz Hazine & Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 09 Mayıs tarihli sosyal medya paylaşımına:
“TCMB’nin döviz pozisyonu iyileşiyor, swap hariç net rezervler nisan başından itibaren 26,7 milyar dolar arttı. Programımız çalışıyor, yeniden dengelenmeyle cari açık düşüyor, makro finansal istikrar güçleniyor ve güven artıyor. Azalan dış finansman ihtiyacı ve hızlanan dış kaynak girişiyle rezervlerdeki olumlu seyir devam edecek.”
İris Cibre nisan ayının bütününde swap hariç rezerv artışının 22 milyar dolar olduğunu söyledi. Yani Mehmet Şimşek’in tarih aralığı farkından dolayı küçük bir fark var. Nereden bakarsanız bakın swap hariç rezerv artışı 20 milyar doların üzerinde.
İyi ama bu kadar döviz geldiğine göre bu para neden ödemeler dengesinde yok. Veya neden brüt rezerv artmadığı gibi tam tersine düştü.
Düşünsenize, ülkeye oluk oluk döviz yağdı ama rezervler eksildi… Var mı böyle bir matematik?
Burada mesele geçen hafta Mehmet Ali Verçin’in “Türkiye’yi yağmalamayanın ya aklı yok ya parası” başlıklı yazısında değindiği noktaya geliyor.
1-Bize gelen bir döviz var ama sanıldığı gibi çok değil
2-Bize gelen döviz vurgun dövizcisi, faydası pek yok
***
Şimdi ikinci konuya geçelim.
Nisan ayı işgücü verilerine göre işsizlik oranı yüzde 8,8’den yüzde 8,5’e düştü. Ama atıl işgücü oranı (veya geniş tanımlı işsizlik) yüzde 24,4’den 27,4’e çıktı. Mevsim etkilerinden arındırılmış verilerde de pek fark yok. Orada da işsizlik oranı 8,6’dan 8,5’e düşüyor ama geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 24,1’den 27,2’ye yükseliyor.
Müthiş matematik dimi…
İşsizlik düşüyor mu çıkıyor mu?
Ya da ülkeye döviz geliyor mu yoksa gelmiyor mu?
Hadi çözün…
***
Ama biz asıl gerçeği ifade edelim. Şu ana kadar hala negatif faizdeyiz ve çılgınca tüketim devam ediyor. Yıllık tüketim malı ithalatı 36,0 milyar dolardan 50,9 milyar dolara yükseldi (Nisan 2023-Nisan 2024). Evet cari açık -55,2 milyar dolardan -31,5 milyar dolara düştü ama bu tamamen enerji ve altın kaleminden geliyor. Yapısal iyileşme olmadığı gibi tersine bozulma devam ediyor.
Baz etkisi ile yılın son çeyreğinde pozitif faize döneceğiz. Acaba pozitif faize döndüğümüzde ne olacak?
Mesela işsiz sayısına kaç kişi daha eklenecek?
Şimdilik potansiyel artan işsizlik bu güz ayları geldiğinde ne kadar açığa çıkacak?
Geniş tanımlı işsizlik oranlarında 2019 kemer sıkma dönemini şimdiden geçtiysek vay halimize.
Bekle bizi büyük bunalım…