Boğazda tıkanan yağ sektörü
Gündem yağ fiyatları ve Boğaziçi Üniversitesi direnci. Birisi yağ fiyatlarındaki artışı gösteriyor, diğeri eğitim kalitesi açısından yönetim şeklinin değişimini.
Yüksek Öğretim Kurumu yani YÖK...
Bildim bileli her siyasi parti askeri darbe girişimi ürünü olan YÖK’ü kaldıracağız vaadinde bulunuyor. Yine bildim bileli gelen hiçbir iktidar YÖK’ü kaldırmayı düşünmedi.
Ülke yönetimi açısından sorunları yönetmek üstün yetenek olsa gerek. Sorunları yönetmeyi başaran ülke yönetimi açısından da önde gelir.
Ekonomi bu açıdan önemli bir göstergedir.
Kısa vadeli yönetim mi gösteriyorsunuz, yoksa uzun vadeli kalkınma ve büyüme mi?
Mesela iki yönetici örneğini sıkça veririm. Biri Filipinler diğeri de Güney Kore. Her ikisi de askeri darbe ile iktidara gelen liderler.
Filipinler baskıcı diktatör yönetiminde kurumsal kayıpla içten içe çökerken, Güney Kore tam tersi bir açılım sağlamıştır.
Eğitime ve ekonomik kalkınmaya yaptığı yatırımın şimdi de meyvelerini yemektedir.
Filipinler’de Marcos darbe yaptığında ülke bölgede Japonya sonrasında en güçlü ülkeydi. Oysa şimdilerde Filipinler ekonomisi hakkında söze bile gerek yok.
1960 yılında kişi başına gelirde Filipinler 254 dolar ile 158 dolarlık Güney Kore vatandaşlarından yüzde 65 daha zengindi. Oysa şimdi 1 Filipinli vatandaş 1 Güney Koreli vatandaşın gelirinin 1/10’unu ancak alabiliyor.
Farkı görüyor musunuz?
***
Henüz lise döneminde siyah-beyaz TRT ekranlarını izlerdim. Haberlerde dikkatimi çeken olaylardan biri de Güney Kore öğrencilerinin polisle çatışmasıydı.
Oysa “ülkemiz ne güzel” derdim kendi kendime. Bakın bizde disiplin vardı ve asker adeta kuş uçurtmuyordu. Üniversitelerimiz ise tertemiz ve askeri disipline yakın eğitim sürüyordu. Kıyısından, kenarından bir öğrenci haberini gazetelerde gördüğümde adeta korkardım.
Okumak varken neden eylem yaparlardı ki bu öğrenciler...
Fazla uzatmayacağım. Lise çağında bir öğrenci olarak TRT ekranlarında resmi siyasi söylemin kurbanı olduğumu elbette sonradan anladım.
Meğer Güney Kore, aslında eğitim ile artan gelişmenin baskıcı yönetim darlığını çekiyormuş. Ekonomik gelişme ve refah artışı artık fikri hürriyeti daha ön plana çıkartıyordu. Elbette bunları sonraki dönemlerde öğrenecektim.
***
Eğitim bir ülkenin kalkınmasında en temel yatırımdır.
Türkiye, eğitim sisteminde geçmişte de çok iyi olsaydı, bugün bu halde olmazdı. İyi ama sorun sadece sistemde mi?
Bugün dünyada çok ciddi başarılar elde eden bizim insanlarımızla gurur duyuyoruz. Aynı insanların ülkemizde bir başarılarından bahsedemezken, yurtdışında çok gurur verici sonuçları görebiliyoruz.
Temek ki iş sadece eğitim ile de bitmiyor.
Ülkede bir iklim gerekiyor.
İşte bizim asıl ve temel sorunlarımızdan bir tanesi de bu iklimdir.
Mesela “bilgi ekonomisi” bir iklim politikasını ifade eder.
İyi ama bugün ülkemizde iyimser bir iklimi bırakın, görüntüler 80 darbesi sonrası istenen ortamı gösteriyor.
Polisler öğrencileri tuttuğu gibi getirirken;
Aynı zaman diliminde zabıta ve müfettişler de pazarcı ve esnafı denetliyor.
Bir tarafta yağ baskınları
Diğer tarafta öğrenci göz altıları.
***
Kısaca ortadaki tablo pek iç açıcı değil. Yeni yasalar yapsak ne olacak, yapmasak ne olacak?
Yasaları uygulayacak zihniyeti asıl yeniden değiştirmek gerekiyor. Eğitimden başlamak üzere bu gençlerin ülkeye bağlılığını sağlamamız gerekiyor.
Ülkeye bağlılık dini ve milliyetçi söylemlerle maalesef gelişime açık bağlılık olmayacaktır. Bizler insanlarımızı müreffeh bir Türkiye geleceğine bağlamamız gerekiyor.
İşte o noktada da aklımıza bilim ve ekonomik kalkınmadan başka bir şey gelmiyor.
Umarım geleceği aydınlık bir ülke hayaline yeniden kavuşarak, umutlu bir yarınlar için yaşamayı hayata geçirebiliriz.