Bu ülkenin KARAR ihtiyacı
Cuma günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile yapılan toplantından bazı notları bu köşede ele aldım.
Bu ülkede daha iyi şartlarda çalışmak ve daha iyi şartlarda emekli olarak insanca yaşamanın yollarını sorguladım. Gelen yorumlar açıkçası yazıyı bir kaç adım daha ileriye taşıdı. Elbette bazı yorumlar, konuya bakış açımı tam verememekten kaynaklanan eleştirilerdi.
Yorum ve maillerin sayısı ve uzunluğu sayfalarca yer alacak şekildeydi.
Aslında bir önceki yazıya baktığımda da aynı durum söz konusu. “Dolar tehditle düşer mi?” başlıklı yazıya daha fazla yorum ve mail gelmişti.
“Cebimize para konmasın, yolumuz açılsın yeter” başlıklı yazıya bile 30 yorum ve mail gelmiş. Oysa bu cümle Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanına aitti. Teşvikler konusunda kısa ve maliyetsiz, net çözüm önerisiydi.
Dolar yazıyoruz... sayısız okur yorumu ve maili...
İş dünyası yazıyoruz... sayısız okur yorumu ve maili...
Enerji politikası yazıyoruz ...sayısız okur yorumu ve maili...
İnanın bu yorum ve maillerin çok büyük kısmı, yazıları bir adım daha ileri taşıyor. Katılım ve katkı o kadar fazla ki...
Net olarak ifade edeyim: KARAR’daki okur kalitesi, bilgi düzeyi ve katılımı o kadar fazla ki. Bu okur kümesi bizi zaten bir seviyede tutmaya mecbur ediyor.
Okurların nerede ise tamamına yakını önyargısız, çözüm odaklı ve ülke merkezli düşüncelerden geliyor. Parti ayrımı olsa bile yorumlarda siyaset ve önyargılı particilik izine pek rastlanmıyor. Herkes bir çözüm peşinde, herkes bir çıkış yolu arıyor. Bir ortak akıl var; bir çözüm arayışı var.
***
Mesela, Ankara dolardaki yükselişe fazla dikkat çekmediği dönemlerde bu okurlar inanılmaz şekilde gelen tehlikeyi yorumları ile ifade ettiler. Bizler “doların yükselişinden daha tehlikeli durum parasal sıkışıklıktır” dediğimizde, bir çok esnaf ve işyeri sahibi sıkıntılarını yorum ve mailler ile aktardı.
“İşsizlik artıyor, tehlikeli bir durum var” dediğimizde de sayısız sorun ve çözüm yolları yine okurlardan geldi. Bakınız, o yorumların ve eleştirilerin (küfür-hakaret içermeyen) hepsi yazıların altında duruyor. Hatta sizlere önerim (ki ben kesinlikle hepsini okuyorum) yazıları okur yorumları ile beraber ele alın. İnanın daha bütünleştirici sonuçlar oluşuyor.
Bugüne kadar yazı yazdığım ve ekonomi alanında yazı yazan bir çok yerden biliyorum: KARAR Gazetesi ve Karar.com internet sitesindeki hem okur sayısı hem de okur kalitesini hiçbir yerde görmedim. Bir ekonomi yazısının binler ve hatta çoğu kez onbinler tarafından okunması pek rastlanır bir şey değildir.
Burada bir not düşmem lazım: Bu okur sayısı ve kalitesi sadece bana-bize ait bir başarı değil...Bu okur sayısı ve kalitesi ülkenin bir ihtiyacından kaynaklanıyor. Sorunlarını dile getiren kimse olmadığı için bu yoğun ilgi KARAR’da buluşuyor.
Aslında ben bu tabloyu 17-25 Aralık sürecinde de yaşadım. O günlerde her gün 3 veya 4 TV kanalı canlı yayın için ya davet ederdi ya da olduğum yere gelirdi. O günlerde de şu cümleyi kurardım: “İnanılmaz bilgiler verdiğim için bunlar olmuyor... O günlerde, bugün ekranlardan düşmeyen ve yüksek mevkilere yükselen bir çok kişi politik korunma refleksi ile durumun netleşmesini bekliyordu. Bir çok kimse 17-25 Aralık sürecinde kendini riske atmak istememişti ve TV kanalları ekrana çıkacak ve durumu olduğu gibi anlatacak kimse bulamıyordu. Mesele bu kadar basitti...
Tıpkı bugün KARAR’da yaşananlar gibi.
KARAR bir karşılığın merkezi haline geldi. Toplumun ekonomik sorunlarının dile getirilmesinde de; çözüm yollarının önerilmesinde de bir karar yeri oldu.
Yeni yapılan köprü ve otoyolların ne kadar önemli ve muhteşem olduğunu yazarken, bu tür yarı kamusal hizmetlerin kar odaklı olamayacağını belirttik. Bu nedenle bu tür hizmetlerin düşük fiyatlı uygulanması gereğini sadece Karar ele aldı. Tam ve yarı kamusal malların yüksek fiyatlarının kat be kat maliyet artışı ile topluma daha yüksek maliyet oluşturacağını hep ifade ettik. Bu nedenle YİD (Yap-İşlet-Devret) modelinin bu şekilde uygulanması halinde uzun dönem maliyetlerinin toplum tarafından karşılanmasının sıkıntılarını ilk günden ele aldık. Ki sonuçta eski köprüler bile 2 yılda yüzde 100 fiyat artışı yaşamış oldu.
***
Gelelim son yazıda ele aldığımız çalışma hayatı ve emeklilik sorununa. Elbette okuyucu yorumları doğruydu. İnsan gibi bir çalışma hayatı olmadığı için erken emeklilik bir çıkış yolu oldu. Kamuda ve emeklilikte uygulanan “asgari maaş sistemi” aslında büyük haksızlıklarında merkezi. Açıkçası toplumun büyük bir kesimi hem çalışırken, hem de emekli olduğunda asgari maaşa mahkum durumda.
Bu zincirin kırılması lazım. Hatırlarsanız defalarca özel sektörde orta kesim maaşların reel olarak 15 yıldır eridiğini yazdım. Oysa, aynı dönemde asgari maaşlar yüzde 40’dan fazla reel artmıştı. Okumanın önemi kaybolarak değer yaratma zinciri de maalesef koptu.
Bugün 5 yıl prim ödeyerek asgari çalışan kadar emekli maaşı alan 50’li yaşlarda bir çok insan var. Yine bugün prim ödeme günü dolmuş ama daha çok çalıştığı zaman emekli maaşı düşen insanlar da var.
İnsan ister istemez soruyor: Neden çok çalışalım? Çalıştıkça maaşın düştüğü Türkiye’de oluyormuş...