Cayma hakkı!
Eski seri milli gelir hesabına göre, Türkiye’nin çok büyük oranda tasarruf açığı vardı. Sonra TÜİK milli gelir hesabında değişime gitti. Çok az büyüdüğümüz son yıllarda, aslında çok ciddi büyümüş olduğumuzu anladık. Ama asıl büyük sürpriz, Türkiye’nin tasarruf açığının olmadığının anlaşılması oldu.
Eski seri GSYH hesabına dayanarak en büyük reformun, herkesi zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BE) olduğu açıklandı.
Her nedense sonradan yasanın yürürlüğe girişinde kademeli adımlar öngörüldü. İlk adımda 1000 çalışan üstü yerler sisteme alındı. Ardından 500 çalışanlı işyerleri sisteme girmiş olacak.
***
Geçen hafta Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Sn. Mehmet Şimşek zorunlu BES sisteminden cayma oranının yüzde 26 olduğunu açıkladı. Bu oran çok yüksek bir orandı. Hatta bu hafta itibari ile cayma oranının yüzde 35’e ulaştığı söyleniyor.
Acaba neden....
***
Devlet, zorunlu BES ile sisteme katılanların hesabına peşin bin lira para yatırıyor. Yine aynı devletimiz, her BES’li vatandaşın hesabına yüzde 25 ek katkı sağlıyor. Yani vatandaş hesaba 100 lira yatırınca, devlet de 25 lira yatırıyor.
Kafadan yüzde 25 getiri var.
İyi de, neden bu kadar yüksek getiriye rağmen yüzde 35 cayma oranı oldu?
***
Aslında ben biliyorum...
Hem de çok iyi biliyorum. Bakın örnekler vererek size açıklayacağım.
Önce bir noktayı daha açıklayalım. Neden ikinci bir emeklilik sistemi (fonu) gerekli oldu? Gelin buraya da bakalım:
Devletimiz eskiden emeklilik maaş bağlama oranını yüzde 65 olarak belirlemişti. Yani, çalışırken 1000 lira maaş alan kişi, emekli olunca 650 lira maaş alıyordu. Sonradan yapılan reformla, emeklilikte maaş bağlama oranını yüzde 35’e düşürüldü. Devlet dedi ki; “çalışırken 1000 lira alan kişiye ben emekli maaşı olarak ancak 350 lira veririm.”
Anlayacağınız devletimiz çok çalışma ve çok prim ödeyerek emeklilikte de rahat etme devrini kapattı.
Özetle; “gidin bir emeklilik sigorta şirketine, onlar sizin yaşlılığınızı rahata erdirsin” dedi.
Gelin şimdi şu emeklilik fonlarına ve fon yönetim mantığına bakalım. Ve neden insanlar hazineden milyarlarca lira destek verilmesine rağmen bu sisteme güvenmiyor, anlayalım...
***
Şimdi paranızı borsada değerlendirmek istediğinizi hayal edin. Hem hisse senedi, hem de borçlanma kağıtları üzerinden, borsanın profesyonel yöneticileri paranızı yönetiyor kabul edin. Bakalım paranız ne kazanmış oluyor?
2003 yılında genel fiyat düzeyini 100 kabul ettiğimizde, fiyatlar bugün 300’e çıkmış oluyor. Borsanın profesyonel yatırım ortaklıkları ise, 2003 yılında 6 bin olan endekslerini bugün 26 bine çıkarmış durumdalar. Profesyonel yatırım ortaklıkçıları genel fiyat artışlarından sadece bir kat daha fazla kazandırmışlar.
Oysa yatırım ortaklıklarının faaliyet gösterdiği borsa endeksi, 2003 yılındaki 10 bin seviyesinden bugün 90 bin seviyesine dayanmış durumda. Bu durumda profesyonel yönetim anlayışı ile yatırım ortaklıkları, borsa genelinin çok fazla gerisinde kalmış durumdalar.
***
Aynı anlayışı gayrimenkulcüler için de söyleyebiliriz. 2003 yılından bugüne gayrimenkul yatırım ortaklıkları sadece 4,5 kat yükseliş yaşamış.
Merkez Bankası ‘konut fiyat endeksine’ göre, 2010 yılından 2016 yılına konut fiyatları yüzde 125 artış gösterdi. Aynı dönemde ülkemizde genel fiyatlar ise yüzde 60 artış gösterdi. Anlayacağınız son 7 yılda ucuz para konut fiyatlarını adeta uçurmuş.
Peki bu ortamda borsada gayrimenkulcüler ne kazandırdı? Ben GYO endeksi üzerinden söyleyeyim; sadece %50.
Hem de borsa endeksinin 50 bin seviyelerinden yüzde 80’e varan yükselişle 90 bin endekse geldiği bir dönemde.
Kısaca en basit borsa ortamında bile yüzde 80 para kazanılacağı bir ortamda, gayrimenkulcülerin getirisi yüzde 50’de kalmış.
En basit bir konut sahibinin bile yüzde 125 kazandığı bir ortamda, uzman GYO şirketleri yüzde 50’yi yeterli görmüş.
Hatta GYO şirketlerinin faaliyet gösterdiği İstanbul’da konut fiyatları yüzde 180 artarken bile, GYO şirketleri yüzde 50 getiride kala kalmışlar.
Şimdi siz bu finansal yatırım ortamında, paranızı ve emekliliğinizi nasıl güvenle bu sistemde tutabilirsiniz? Kime güvenerek, bu kadar uzun vadeli getirisiz yatırımlara razı olabilirsiniz?
***
Bu konuyu sadece yatırım ortamı açısından işlemek istemedim. Ben bir büyük reform yaparken, sistemin tüm parçalarının çok yakından izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde görüntüde yapılan reformların nasıl bir yerlere kaynak aktarımı haline dönüşebileceğini hesap etmemiz gerekiyor.
Bugün, ülkemizde sigorta fiyatları aldı başını gitti. Sektörün önemli bir bölümü yabancılaşmış durumda.
Gıda fiyatlarının yüzde 40 artış gösterdiği dönemde sigorta fiyatları yüzde 167 artış göstermiştir. Buna rağmen biz çiftçilere sert çıkarken, sigortacılara yeni kaynak aktarmayı büyük reform olarak sunabiliyoruz.
İyi ki cayma hakkı varmış...