Elektrik fiyatları bir türlü düşmüyor
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre, 2016 yılı Nisan ayında elektrikte ‘ağırlıklı ortalama PTF (Piyasa Takas Fiyatı) TL/MWh 121,14 liraydı. Oysa elektrik fiyatı bu yılın Nisan ayı ortalama PTF fiyatı 147,99 liraya yükselmiş durumda. Aylık bazda elektrik fiyatı yüzde 22,2 yükselmiş görülüyor.
2017 Ocak-Nisan dönemi ortalama elektrik fiyatı ise tam 165,45 lira olarak karşımıza çıkıyor. Ortalama YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması) fiyatı ise 292,95 lira olarak görülüyor. Yani yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektriğe ödediğimiz birim fiyat farkı da nerede ise iki katı gösteriyor. Zaten YEKDEM kapsamında ödenen tutar Nisan 2017’de 1 milyar 597 milyon lira iken, Ocak-Nisan döneminde de 5 milyar 209 milyon lira olmuş.
YEKDEM kapsamında ne tür elektrik üretim kaynaklarına ödeme yapıyoruz? Bence en kritik konu bu olsa gerek. Yine EPDK verilerinden inceleyelim: Nisan 2017 dönemi:
YEKDEM kapsamında elektrik üretimi toplamda geçen yıla göre %17,06 artıyor. Fakat 5 milyon 899 bin MWh YEKDEM kapsamındaki elektrik üretiminin 4 milyon 165 bin MWh’i hidrolik kaynaklı. Yani rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, jeortermal kaynaklı enerji değil. Burada kritik soru şu: Hidrolik (Baraj) kaynaklı elektrik üretimi toplamda (Nisan ayı) elektrik üretiminin %25,14’ünü karşılıyor. Akarsu kaynaklı hidrolik elektrik üretimi de %9,22 pay alıyor. (Bahar aylarında hidrolik elektrik üretimi barajların doluluğu nedeniyle en yükseğe çıkıyor). Acaba hangi hidrolikler YEKDEM kapsamına alınıyor? Hangi hidrolikler YEKDEM kapsamı dışında üretime devam ediyor?
Bakınız toplam elektrik üretiminin %34,36’si hidrolik kaynaklı iken (26 milyon 954 bin MWh üretim) bunun bir kısmı YEKDEM kapsamında fiyatlanıyor. Ve ödenen 5 milyar 209 milyon lira toplam elektrik fiyatının tavan tarifeye ulaşmasına yol açıyor.
EPİAŞ verilerine göre, geçen yıl Temmuz ayında GÖP (Gün Öncesi Piyasa) ortalama fiyatı 135,38 kuruş olmuş. Bu yılın Temmuz ayının daha ilk günlerinde ise GÖP fiyat ortalaması 172,10 kuruş olarak görülüyor. Nereden baksanız %27 oranında artış var. Dün Anadolu Ajansının haberine göre haftalık elektrik fiyatı gün öncesi spot piyasada geçen haftaya göre yüzde 13,34 artışla 161,87 lira oldu.
Kısaca elektrik sektöründe sorun bitmediği gibi, artmaya devam ediyor. Hem de dünyada enerji fiyatları düşmeye devam ederken.
ALMAN MESELESİ
16 Nisan referandum sürecinde Hollanda ve Almanya ile ciddi sorunlar yaşadık. Siyasi sorunların ekonomiyi etkileme gücünü bir yıl önce ise Rusya örneğinde gördük. Akkuyu Nükleer Santralinin stratejik ve öncelikli yatırım kapsamına alınması ile bir eşik geçildi ve Türk Akımı projesine start verildi.
Geçen yılın ilk 5 ayında ülkemize sadece 138 bin Rus turist gelirken, bu yılın aynı döneminde 928 bin turist geldi. Ama bu kez benzer sorun Avrupa ile yaşanıyor.
2015 yılında 1 milyon 553 bin Alman turist gelirken, 2016 yılında 1 milyon 157 bin Alman geldi. Oysa bu yılın ilk 5 ayında gelen Alman turist sayısı 864 bine düştü. Ülkemize Rusların ardından en fazla ciddi harcama yapan turist Almanya’dan geliyordu.
Burada kritik soru şu: Alman turistler daha Nisan ayında yüzde 6,0 artıştaydı. Oysa Mayıs ayında Alman turistler çok sert kayıpla (%30,95) ülkemize gelmekten vazgeçti. Turizmin ilk büyük ayı olan Mayısta Alman turist sayısı %30,95 azalırken, İngiliz turist sayısında %14,22 azalış oldu. Hollandalılar zaten Nisan ayında da gelmedi ve Mayısta %36,23 kayıpla sorun devam etti.
Fakat ben burada bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Almanya ile yaşanan sorunda sadece turizm sektörü sorun yaşamıyor. Tıpkı Rusya meselesinde olduğu gibi yine ana sorun tekstil-giyim sektöründe oluşuyor.
Ülkemizin istihdam ve katma değer açısından en kritik sektörlerinin başında yer alan tekstil-giyim sektöründe Almanya kaynaklı bir daralma yaşanıyor. Geçen yıla göre, Haziran ayında 2 milyar 240 milyon dolardan, 2 milyar 043 milyon dolara gerileyen bir ihracat söz konusu. Yılın ilk 6 ayında ise tekstil-giyim ihracatımız 12,7 milyar dolardan 12,2 milyar dolara geriledi.
Kur artışına geçmiş yıllarda en sert ve ilk tepkiyi tekstil giyim ihracatı verirdi. Galiba bu sefer iş tutmuyor. Sektörde çok önemli açılımlar olmasına rağmen bir türlü istenen başarı gelmiyor. Şu günlerde tekstil-giyim ihracatımız aylık bazda çok rahat 3 milyar doları aşacak ve 6 aylık bazda da 20 milyar dolara yaklaşacak bir güce sahiptir. Ama bu güç bir türlü harekete geçmiyor ve sektör geriliyor.
Yeniden ifade etmek istiyorum: Sorun büyümeden ve zaman geçmeden sektörün sorunlarına acil eğilmek gerekiyor. Zamanla kapanan kepenkler, artan iflaslar kur ne kadar artarsa artsın ihracatı kımıldatmıyor.
Lütfen tekstil-giyim sektörüne eğilelim.
Not: 09 Haziranda “Tekstil-giyim ne oluyor?” başlığında sektöre ilk dikkati çekmiştim. Rakamlar sorunun arttığını gösteriyor.