Haramın sevabı!

Hiç haramın sevabı olur mu? Mesela FETÖ’cülerden duyardık “daha üst hizmet için alt detaylarda haramlar işlenebilirdi. Hatta bu gibi haramların sevap olduğu bile söylenirdi.”

Onların ulvi davaları adına hapse attıkları, şantaj yaptıkları sayısız insan ve vaka görüldü. Hatta bir gün bütün hayatını FETÖ’ye adamış bir arkadaşım “Bu kadar da olmaz, rüşvet almak için hapse atıp ve sonra rüşvet alındıktan sonra serbest bırakmak olur mu? Acaba Hocamızın bunlardan haberi var mı” demişti.

O yıllarda benimde kafamda çok soru işareti vardı. Kamu ihalelerinden gelen pis kokulara rağmen “Acaba dindar nesiller için yurtlar vs mi yapıyorlar” diye sorardım kendime. Hem kabullenemiyor hem de dava adına çelişkiler yaşıyordum.

2009 yılında Yeni Şafak Gazetesi’nde “Ray da Ray Marmaray” yazımda “Bakın bunlar olmaz” demiştim. Ama ne çare ki meğerse sistem öyleymiş.

***

Antalya Havalimanı ihalesini yeni yeni öğreniyoruz. Celebi Hava Servisi evrak eksikliğinden ihaleden elenmişti. Oysa bütün işi bu olan bir firma çalışanlarının SGK dökümanını mı vermeyecekti?

Dün benzer iki olay daha yazdım. Rakamlar çok ama çok çarpıcı...

İyi ama bunları neden yazıyor neden sorguluyoruz? Gelin biraz buradan gidelim.

***

Devlet yönetiminde kamu kaynaklarının verimli kullanılması esastır. Zaten asıl yönetim becerisi de bu noktada ortaya çıkar.

Milletten vergi toplayıp bu vergileri savurgan kullanırsak fakirlik kaçınılmaz olarak kapımızı çalar.
İşte o fakirliği dün TÜİK açıkladı.

Başkanlık Sistemi gelmeden önce ülkemizde 2017 yılında 9 milyon 690 bin fakir varmış. Şimdi fakirlerin sayısı 11 milyon 163 bin kişiye çıkmış.

Ama daha çarpıcı durum şu: “Sürekli Yoksulluk Oranı” 2019 yılında %12,7’de bulunurken bu oran her yıl hiç kesintisiz artmış.

2019=%12,7
2020=%13,7
2021=%13,8
2022=%14,0

Bakın burada bir başka sorun daha var: Türkiye 2021 ve 2022 yıllarında yüzde 11,4 ve yüzde 5,6 büyüme gösterdi. Ama bu büyüme zenginlerin büyümesi oldu.

Fakirler fakirlikleri ile öylece kala kalmış durumda.

Bu kadar hızlı büyüme oranları fakirlerin sayısında ve oranında bırakın azalmayı, tersine artışa bile yol açmış. Acaba neden? Yoksa Nass... olmasın?

TÜİK “Yoksulluk ve Yaşam Koşulları” verisine bakıyoruz. Kiracı oranı %27,17’ye gelmiş. Önceki yıl bu oran %26,76... Hatta 2012 yılında bu oran %20,9..

Millet evini satıyor veya ev alamıyor. Ama kimler alıyor: Yabancılar...

Bu ekonomi modeli ve Başkanlık Sistemi fakirliği ve yoksulluğu artırırken insanlara evlerini bile sattıracak noktaya gelmiş.

Burada yeniden bir hatırlatma yapayım: Evlilik oranı düşerken boşanma oranı hızla artıyor ve daha da vahimi : Çocuk sayısı radikal şekilde geriliyor.

Evsiz çocuksuz fakir bir ülke haline gelirken siyasetin söylemi nedir: Türkiye Yüzyılı...

Acaba fakirliğe, yoksulluğa dayalı bir ülke nasıl bir gelecek hayali kuracak?

Ya da şöyle soralım: Bunca yoksulluk verisine rağmen nasıl parlak bir gelecek hayali satıyoruz?

Ortada çok büyük bir gerçek dışılık var ve bunu toplum ne derece görüyor?

Haramın sevabı nasıl olmazsa fakirliğin de geleceği olmaz... Bunu anladığımızda Ülkemizi de kurtuluşa taşımız oluruz. Mesele sanırım burada kilitleniyor.

whatsapp-gorsel-2023-05-09-saat-09-36-45-copy.jpg

YORUMLAR (39)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
39 Yorum