Kâğıt üzerinde cennet

İnanılmaz işler başarıyoruz. Bu başarılı işlerin ilk sıralarında da kayıt sistemimiz geliyor.

Kâğıt üzerinde adeta mucize yaratıyoruz.

Çalışan sayısı düşüyor, enerji tüketimi düşüyor ama milli gelirimiz artabiliyor.

Sanayi üretim endeksinde sanayi sektörü daralıyor ama GSYH hesabında sanayi üretimi meğerse büyümüş görülebiliyor.

Çalışan sayımız düşüyor ama işsiz sayımız da düşebiliyor. Hatta ekonomimiz daralırken işsizlik oranımız da daralabiliyor.

Ya da raflarda fiyatlar artabiliyor ama enflasyonumuz artmayabiliyor.

Böyle bir mucize dünyanın başka neresinde yaşanabilir?

***

Bakınız yıllardır şu meseleyi dile getiriyorum: 2013 yılında GSYH’nın revize edilme çalışması başlamış ve devletin resmi kayıtları üzerinden hesabın yapılacağı açıklanmıştı. Ama çalışmanın 2017-2018 yılında yetiştirilebileceği söylenirken, birden 2016 sonunda açıklandı.

2015 yılı revize GSYH’sı yüzde 20 civarında artarken, eski yıllara gittikçe revize oranı düşüyor. Örneğin 2002 yılında eski ve yeni seri GSYH arasında sadece yüzde 2 civarı fark kalıyor.

Yani bu mübarek revizyon kâğıt üzerinde AK Parti dönemini adeta parlak bir vaha gösteriyor.

Ve bu sayede meydanlarda “Ekonomi bizim dönemde 3 kat 5 kat büyüdü” diyebiliyoruz.

Şu mucizeyi biri çıkıp anlatabilse ya.

Hatta şu diğer mucizeleri de anlatabilseler ya.

Mesela kurlar yüzde 35 yükseliyor ama birden ülkemizde artan kurların fiyatlara yansıması mucizevi şekilde gerçekleşmiyor.

Mesela kredi genişliyor, para basılıyor, talep şişiriliyor ama bunlar da fiyatlara yansımıyor.

Ya da Türk-İş ‘açlık sınırı’ eylül ayında yüzde 2,68 arttı diye hesaplıyor ama TÜİK’in gıda fiyatları sadece yüzde 0,66 artabiliyor.

Tekstilciler eylül ayında kışlıkları getirir ve zam yapardı ama bu yıl ürün bazında o zamları görmemize rağmen toplamda meğerse giyim fiyatları yüzde -0,03 düşmüş.

***

Hesap sistemleri vasıtası ile bir vaha yaratıyoruz ama gerçek hiç öyle değil. Cennet dediğimiz ekonomik tablo aslında tam tersi yönde.

Bu işin bir itirafı da var. Bakın yerli milli ekonomi yaratıyoruz, bazı sıkıntılar oluyor diyerek aslında faturamıza katlanın deniliyor.

Oysa ortada ekonomide yerli ve milli adına zerre bir adım yok. Onun da tam tersi yapılıyor.

İç borçlanmasını bile Amerikan doları ile yapan bir yönetim var. Köprülerini, yollarını, şehir hastanelerini, havalimanlarını zaten Amerikan dolarına çoktan bağladılar.

Ve ekonomisi yabancılar için sudan ucuz hale gelmiş bir Türkiye var.

Yıkılan ekonomiyi bile yerli ve milli diye pazarlayabiliyorlar.

Ama bu pazarlamanın altında en fazla en çok oy aldıkları alt gelir grubu var. Mesela emekliler gerçek enflasyona göre değil, açıklanan resmi düşük enflasyona göre zam alacaklar. Memurlar da öyle...

Bakalım kim karlı çıkacak?

***

Bugün ülkemizde ciddi sorunlar birikiyor.

Yapısal olarak devlet kurumumuz en büyük yarayı alıyor. Kurumlar ve kurallar çalışmayınca Devlet dediğimiz yapı sallanıyor.

Oysa ülkemizde nasıl bir sorun yaşanıyorsa yönetimin dilinden tam tersi beyanları dinliyoruz. Demokrasi ve özgürlükte dünyaya örneğiz derken haber yapan gazetecileri gözaltına alabiliyoruz.

Herkesi kucaklıyoruz derken eski davalara yeni davalar açıp tutuklamalara gidebiliyoruz.

Ekonomi pik yapıyor derken aslında çok sert finansal dalga yaşanabiliyor.

Kısaca bizde de gerçek ile algı arasında tercihin algı yönünde yapıldığı anlaşılıyor.

Gerçeğin hükmünü yitirdiği bir dünyada yaşadığımız malum. Ama gerçeğe en erken dönen toplumların da bu kısır döngülü çöküşten kurtulacağı bellidir.

Ne zaman ki kâğıt üzerindeki cennet tablolarından uyanır ve gerçek gidişatı görürüz, işte o zaman kurtulabiliriz.

Aksi halde hep beraber kaybetmeye devam ederiz.

KARAR sizindir!

 

YORUMLAR (56)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
56 Yorum