Mali disiplin!
Henüz daha “Kim ne verirse 5 lira fazlası benden” dönemi başlamamıştı. Bütçe 2015 yılı ilk 11 ayında 5,4 milyar ve 2016 yılı aynı döneminde 2,1 milyar açık vermişti.
Geçen yıl 26,5 milyar açık, oldu mu bul yıl 54,5 milyar açık.
Ama bütçe disiplininden bahsediyoruz.
Eğer devletin bütçesinden ekonominin çarklarını döndürecek harcamalar görsek hiç mesele değil diyeceğiz. Oysa bütçe savurgan harcamalar nedeniyle açık veriyor.
Bu bütçe verisi yatırımların bile durdurulduğu bütçe verisidir. Bütçe disiplini adına yeni kamu yatırımlarını bile durdurduk ama sonuç ortada.
Net olarak söyleyeyim: Bundan sonra bütçemiz çok kolay disipline edilemez. Hazine garantili ama kullanılmayan yatırım ödemelerine çoktan başladık bile. Muhtemelen geçilmeyen köprüler ve yolların daha çok parasını daha çok ödeyeceğiz.
Kullanılmayan havalimanlarından gitmeyen yolcularının parasını ödeyeceğiz. Hasta garantisi nedeniyle şehir hastanelerine gitmeyen hastaların parasını ödeyeceğiz.
Emeklilere dini bayram ikramiyelerini ödeyeceğiz.
Memurlara ek gösterge farklarını ödeyeceğiz.
Yani ödeyeceğimiz fatura epey büyük.
İşimiz epey zor.
Geçen yıl bütçede 546 milyar TL olan faiz dışı harcamamız, bu yıl 673 milyar liraya çıktı. Bir yılda faiz hariç ek 127 milyar lira daha harcıyoruz ama yetmiyor yinede.
İyi de bu parayı nerden almışız?
Geçen yıl ilk 11 ayda 575 milyar TL olan gelirler, bu yıl 691 milyar liraya çıkmış. 554 milyar lira olan vergi gelirleri bile 666 milyar liraya yükselmiş.
Özel tüketim vergilerinin, ithalat vergilerinin düştüğü bu ortamda devlet nereden para toplamış?
Kurumlardan...
Geçen yıl 52,3 milyar olan kurumlar vergisi bu yıl 77,4 milyar liraya fırlamış. Asıl şaşırtıcı bilgi ise şu:
Kasım ayında kurumların geçici vergisi geçen yıl 11,9 milyar lira iken, bu yıl 23,4 milyar liraya çıkmış.
Sahi bu kurumlar kim? Kurumların battığı, fabrikaların yandığı bu ortamda iki kat vergi ödeyebilen bu kurumlar kim?
Neden onca konkordato ilan edildi? Karşılıksız çıkan çek sayısı neden patladı?
Bu işte bir terslik yok mu?
İŞSİZLİK VERİLERİ
Dün açıklanan bir başka veride işgücü verileriydi. Mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre;
İşgücü piyasası 34 bin kişi azalmış
Çalışan sayısı ise 81 bin kişi azalmış; yani işsizler ordusuna katılmış.
Ama işsiz sayısı 45 bin kişi artmış. Yani son bir ayda işini kaybeden 81 bin kişinin tamamı bile işsizler ordusuna yazılmamış.
Hatta İŞ-Kur kayıtlarında eylül ayında 381 bin yeni kayıtlı işsiz oluşurken, bu sayı TÜİK verilerinde bile işsiz olarak listeye girememiş.
Hesaplama yöntemi böyle bir şey.
İşsiz sayılman için belirlenmiş kriterler de çok önemli. Öyle işini kaybettin diye hemen işsiz sayılmayabilirsin.
Bakın tam bu yazıyı yazarken ekrandan geçen haber şu:
“Kahramanmaraş’ta Toplum Yararına Çalışma Programı (TYÇP) kapsamında bin kişinin alınacağı işe girmek için İŞKUR önünde uzun kuyruklar oluştu.”
Bu işleri biliyorsunuz... Seçim dönemini kapsayan 6 aylık bir iş. Şu sıralar 80 binin üzerinde zaten bir istihdam yapıldı. Bu işçilerin maaşını devlet ödemiyor. Bu işlerin maaşı işsiz kalınca maaş alacağı hayaliyle işsizlik fonuna para yatıran işçiler ödüyor.
Dayanışma diye buna denir.
Çalışanlar, çalışmayan işsizler işe girsin diye onların maaşını ödüyor.
Toplum yararına elbette....
SANAYİ İÇİN KUR YETMEDİ
Ekim ayında takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi yüzde 5,7 azaldı. Geçen ay azalma yüzde 2,4 düzeyindeydi. Oysa bu yıla yüzde 12,0’lik artışla başlamıştık.
Vergi indirimlerine rağmen beyaz eşya satışları hala yurtiçinde geçen yılın aynı ayına göre ekside. Zaten perakende endeksinde ve GSYH verilerinde toplumun dayanıklı tüketim harcamasını kıstığını görüyoruz.
Kısaca uzun süreli harcamalarda epey kısıntıya gittik. Gıda ve giyim bize yetiyor.
Görüyoruz ki, yeme ve giyinme haricinde pek harcama niyetimiz yok. Acaba gelecek kaygısı mı, yoksa gelir yetersizliği mi?
Bence ikisi de etkili.
Ve bu sonuç sanayinin çarklarının iyi bir şekilde dönmesini zorluyor. İhracat ve kur desteği sanayi için yeterli gelmiyor.
***
İşin özeti mi?
Bütçemiz savurgan ve verimli değil. Bütçemiz çok para topluyor ama harcama kalitesi düşük. Bunu bir an önce değiştirmemiz gerekiyor.
İşsizlik verileri İŞKUR verileri kadar kötü gelmemiş olsa da durum ciddi. İşsiz sayısı hızla 4 milyona doğru gidiyor. Bu atmosferde yeni iş bulmak oldukça zor. İş olmadığı zaman maaş bile bulmak imkansız ise, maaş zammından kim bahsedebilir?
Ucuz işçilik ve kur desteğine rağmen üretim gücümüz hala geriliyor. Onca eğitim yatırımına rağmen, bilim ve teknolojiden yoksun, plansız ve programsız yüksek öğretim sadece işsizliği gizliyor. Teknolojik değerler b ir türlü artmıyor. İhracatta ve üretimde...
Sanırım biz bütün bir sistemi ele almamız gerekiyor. Değer yaratmayan bir kısır döngüde dönüp duruyoruz.