Para ve paracı politika teorileri!
Para politikası nedir? Merkez Bankamızın sayfasındaki açıklaması ile verelim: “Ekonomik büyüme, istihdam artışı ve fiyat istikrarı gibi hedeflere ulaşabilmek için paranın elde edilebilirliğini ve maliyetini (faiz demek istiyor) etkilemeye yönelik olarak alınan kararları ifade etmektedir.”
Para politikasını merkez bankaları yönetir. Bazıları bağımsızdır, bazıları bağımlı... Bazıları da görüntüde bağımsız.
***
Para teorileri ve buna bağlı olarak uygulanan para politikaları zaman içerisinde büyük değişimler yaşamıştır. Klasik teori, Keynesyen teori, Monoterist teori...
Klasik görüşe göre para miktarı paranın değerini belirler. Nasıl ki bol olan malın değeri düşer, kıt olanın ise değeri artar ise; paranın miktarı artınca da mal miktarına göre fiyatlar artacaktır. O nedenle para talebi mal miktarına uyumlu olmalıdır.
Oysa bugün bu görüşün çok ötesinde para politikaları uygulanıyor.
Tarihi parasal genişlemelere rağmen enflasyon olmuyor. Hatta küresel krizlere en büyük müdahale, merkez bankalarının genişleyici para politikaları ile yapılıyor.
Pencereden para dağıtılır gibi parasal genişleme programları uygulanıyor. FED, ECB, BOJ işte bunlar ABD, AB ve Japonya merkez bankalarının kısaltma isimleridir. Ve ortalığı paraya boğan kurumlardır.
***
Acaba sadece rezerv parası olan ülkeler mi para basabilir?
Bugün tartışılan bir konuda budur. TCMB’sı şu kriz ortamında para basabilir mi?
Burada para basmak eski bir kavramdır. Yani fiziki para basmanın yanında asıl önemli olan parasal genişlemedir. Yoksa fiziki para artık o kadar önemli değildir.
Evet, para basmamız gerekiyor mu?
Mesela Mahfi Eğilmez yazısında Türkiye’nin de para basması gerektiğini söylüyor. Uğur Gürses ise İşsizlik fonundaki tahvillerin TCMB’sına verilerek karşılığında nakit kaynak alınabileceğini söylüyor. Yani bir çeşit parasal genişleme modeline işaret ediyor.
***
Şimdi gelin emisyon hacmine bakalım. Yani basılı kâğıt paraya...
Şubat 2018’de 125 milyar lira iken Ağustos 2018’de 185 milyar liraya yükseliyor. Şubat 2019’da ise yeniden 125 milyar lira düzeyine geriliyor. 11 Mart günü 160,5 milyar lira olan emisyon 25 Mart günü 175 milyar liraya çıkmış.
Kısaca mesele emisyon politikasında değil. Aslında Merkez Bankası bankaların ihtiyacını günlük-haftalık repo ihaleleri ile de karşılıyor. Orada da durum şu: Aralık 2019’da bankalardan 10-15 milyar para alan Merkez Bankası, şimdi bankalara 100 milyar lira civarında para veriyor.
Bu arada MB’nin bankaları fonlama faizini de 25 Mart itibari ile 9,27’ye kadar düşürdüğünü belirtmiş olalım.
***
Evet, dünyada ve Türkiye’de merkez bankaları para musluklarının başında. Musluklar epey açık...
Peki, bu paralar nereye gidiyor?
FED özel sektörün dahi borç varlıklarını almaya başladı. ECB zaten alıyordu.
Bizim ülkemizde durum ne olacak? Ya da şöyle soralım: Aslında ekonomi yönetimimiz Merkez Bankasının karını ihtiyatını vs ne varsa Hazineye aktararak parasal genişleme yapmıştı.
O paralar nereye gitti?
İşte bu sorunun cevabı da “Paracı politikayı” oluşturuyor.
Para politikası ile gelen paraları paracı politika ile nerelerde kullanıyoruz?
Geçen yıl Hazine garantili köprülere, otoyollara, şehir hastanelerine, havalimanlarına ne kadar para ödendi?
Ya bu yıl ne ödenecek?
Ya da dün Kanal İstanbul için yapılan ilk ihale...
İşte durumumuz bu.
Para politikası ile paracı politika tercihlerimiz.