Siz niye seviniyorsunuz?
Daha önce nelerin söylendiği, nasıl muamele edildiği vs hiç önemli değil. Bunlar o kişiyi bağlayan şeylerdir. İlkesellik vs ne derseniz işte...
Bugün değeri olmayan şeyler yani.
Dün Ticaret Bakanlığı Mayıs ayı dış ticaret verilerini açıkladı. Buna göre ihracat 18,93 milyar dolardan 21,65 milyar dolara, ithalat ise 29,59 milyar dolardan 34,31 milyar dolara yükseldi. Böylece dış ticaret açığı sadece -10,66 milyar dolardan -12,66 milyar dolara yükseldi.
İyi ama geçen yıl enerji fiyatları yüksekti ve enerjiye 6,94 milyar dolar ödemiştik. Bu yıl enerji ithalat faturası 5,30 milyar dolara düştü. Net enerji ticaret açığımız -1,5 milyar dolar azalmasına rağmen dış ticaret açığımız -2,0 milyar dolar arttı.
Yılın ilk 5 ayında (Ticaret Bakanlığı verileri);
Dış ticaret açığı -43,34 milyar dolardan -56,10 milyar dolara yükseldi. Yine yılın ilk 5 ayında enerji ticaret açığımız 33,9 milyar dolardan 25,9 milyar dolara geriledi. Yani yılın ilk 5 ayında enerji faturamızda 8,0 milyar dolarlık iyileşme yaşanmasına rağmen dış ticaret açığı 12,8 milyar dolar bozuldu.
Bakın detaylı anlatıyorum çünkü bu rakamlar özellikle fabrikalarda çalışan veya sabit gelirli çalışan mavi yakalı değdiğimiz İŞÇİLERİ ve de küçük ESNAFI vuracak.
Devam edelim...
TÜİK ve Ticaret Bakanlığının mayıs ayı verilerine göre şu anda Türkiye’nin son 12 aylık dış ticaret açığı -122 milyar 306 milyon dolar. Altın ve enerji hariç tutulduğunda da dış açık -36 milyar 390 milyon dolar.
2021 yılı mayıs ayında yıllık olarak dış ticaret açığı -47 milyar 155 milyon dolardı. Altın ve enerji hariç dış ticaret açığı da -5 milyar 893 milyon dolardı...
Ve hikâyemize gelelim...
Bizi bu dış açığa ne sürükledi?
Biliyorsunuz dış açık demek ülkenin döviz ihtiyacı demektir. Yani yurtiçinde dövizi yasaklasanız bile dış açıktan dolayı döviz ihtiyacımız çok yükseldi.
Nitekim bu dış ticaret açığından turizm gibi hizmet gelirlerini de düşünce ortaya -54 milyar 221 milyon dolar CARİ AÇIK çıkıyor. (Mart 2023 itibari ile son 12 aylık)
Ve şimdi asıl nokta.
Türkiye negatif faiz ile hem enflasyonu hem de dış ticaret açığını adeta patlattı. Dün vermiştim: Negatif faiz ile büyüme tüketim çılgınlığı ile geldi. Kendimizin olmayan parayı harcadık ve kendimizin olmayan malları tükettik. Adeta sanal bir cennet yaşadık.
Bence bu seçimde en büyük yanılgı buradaydı. Gerçek olmayan cennet...
Bu faturayı özellikle geçtiğimiz kış Erdoğan’ın özel dış politik ilişkileri sayesinde finanse ettik. Rusya’dan yaklaşık 50 milyar dolar destek sağladık. Körfez Ülkeleri de bu seçim döneminde bize epey destek çıktılar.
Şimdi ne olacak?
Ya birebir ilişkilerle bu sanal cenneti finanse edeceğiz ya da Mehmet Şimşek gelip Londra tefecilerinin merkezi olan eski yuvasından para bulacak.
Ya da....
Evet, asıl kısmı burası.
Ya da Nebati’nin hetorodoks politikaları terk edilip Ortodoks politikalara dönülecek ve böylece sanal cenneti kapatıp gerçeklerle yüzleşeceğiz.
Belki de karma bir politika uygulanır... Bilemiyoruz tabii.
Ama finansal piyasalara bakınca özellikle borsa tarafında Mehmet Şimşek ismi oldukça olumlu karşılanıyor. Finansal piyasalar açısından bunu anlayabiliriz. Ama ya reel sektör?
Evet, mesele reel sektör.
Sürdürülemez ekonomi politikasının faturası ödenmeye başlanacağı zaman (Mehmet Şimşek’in temsil ettiği politika) ciddi bir maliyet ortaya çıkacak.
Hatırlayın 2019 yılını... Yaklaşık olarak 2,3 milyon kişi işini kaybetmişti. Acaba şimdi daha da olumsuz durumdan kurtulmak için nasıl bir fatura ortaya çıkacak?
Elbette bilemeyiz... Ama şu gerçek ki;
1-Ya Erdoğan özel dış politik ilişkilerle bu açığı finanse etmeye devam edecek
2-Ya da reel politikaya geri dönülüp yıllık 50 milyar doları aşan dış açığı kapatacak şekilde kemerler çıkılacak.
Hangi tercihin yapılacağını bilemiyoruz. Bekleyip göreceğiz. Ama ilelebet rekor dış açıkla bu sürecin devam etmeyeceği kesin.
Göreceğiz.