Yolda kalan bir yerli otomobil hikayesi daha
Devrim arabası...
Yakıt unutulup, yarı yolda kaldığı için milli otomobil marka hikayemiz de yarı yolda kaldı.
Yerli otomobil için yeniden yola çıkmak için Ak Parti dönemine kadar bekledik. Nihayet bu işi adeta namus meselesi haline getiren Fikri Işık oldu.
Sabah yerli otomobilden bahsetti, akşam yerli otomobili anlattı.
Nerede ise her konuşmasının bir yerinde ‘yerli otomobil’ geçti. Kendisi Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı döneminde bu işi prototip aşamasına kadar getirdi. Kamu-Özel ortaklığı ile iş artık son noktaya geliyordu...
Ki, Sayın Bakan bir kabine değişikliği ile görevini devretti. Yine bir başka Ak Parti kabinesinde, başka bir bakanlık görevine geçti. Ve yerli otomobil hikayesi noktalandı...
2015 yılında Saab markasının NEVS firmasından 40 milyon euro ödenerek satın alınan fikri mülkiyet hakları ve resimleri de artık mazide bir hatıra oldu.
Bakan Fikri Işık’ın son açıklamaları, 2016 yılı ilk çeyreğinde yerli ‘babayiğit’in belli olacağı yönündeydi. Ama belli olan şu ki; kendisi yeni bakanlık koltuğunda oturuyor.
Şimdi sormak isterim:
Yerli otomobil işini TÜSİAD’mı sahiplenmedi?
Yoksa Ak Parti Hükümetleri mi?
Peki ya; TOBB ne yapacak? Banka mı kuracak; yerli otomobil mi yapacak? Belki de köyünde evinden tarlasına çalışmaya çıkan çiftçiyi kendi hanesine yazıp, istihdam mı etmiş olacak?
Verisi yayımlanmayan istihdam seferberliği
İŞ-KUR veri yayımlamıyor.
SGK ise gecikerek TÜİK ile veri yayınlıyor.
Kısaca, kimse 17 Ocak’ta başlayan istihdam seferberliğinde ne kadar yeni-gerçek istihdam sağlandığını bilmiyor. 22 Mayıs günü “Bu seferberlik tarlada son buldu” başlıklı yazımda şu noktaları açıkladım:
-Ocak ayından itibaren mevsimsel etki ile Mayıs ayına kadar 1,3-1,7 milyon kişi yeniden işine dönüyor. Mesela sonbaharda hasadını bitiren çiftçi kış aylarında oturuyor ve baharda yeniden tarlasına dönüyor. Mesela kış aylarında evinde oturan turizm çalışanı da yaza doğru yeniden işine dönüyor. Kısaca mevsimsel etki ile bahar aylarında 1,3-1,7 milyon kişi yeniden eski işine dönüyor.-
Şimdi açıklamalar “istihdam seferberliğinde” 1 milyon 170 bin kişinin işe başladığı yönünde. İyi de bizlerin-kamuoyunun görebileceği veriler yayınlanmıyor. Ama laflar havada uçuşuyor...
***
Şimdi size bir hesapla bu işi anlatmak istiyorum. Ocak -Nisan 2016 istihdam rakamlarına bakalım:
Çalışan sayısı: 26.275 bin - 27.638 bin (Çalışan sayısı 1 milyon 363 bin artıyor)
Kayıtlı istihdam: 17.920 bin -18.366 bin (Kayıtlı çalışan sayısı sadece 446 bin kişi artıyor)
Ocak-Nisan arası mevsimsel etki ile tarlaya çıkan (540 bin kişi) ve yeniden eski işine dönenlerin büyük kısmı -kayıt dışı- çalışanlardan oluşuyor.
Şimdi hesabı sürdürelim. Eğer TOBB’un dediği gibi sözler tutulmuş ve 1 milyon 170 bin kişi işe alınmış ise, (yeni ve ek istihdam) TÜİK- Nisan ayı verisi açıklandığında;
1- 2017-Ocak ayında çalışan sayısı 26.672 bin kişi. Buna en az 1,3 milyon mevsimsel etkilerle gelen eski işçilerin işine dönmesini ekleyin. Etti mi 27.970 bin kişi. Bir de TOBB’un “sözümüzü tuttuk” dediği 1.1 milyon ek istihdamı ekleyince rakam çıkıyor 29 milyon çalışana....
Yani, TÜİK 2017-Nisan istihdam rakamlarını açıkladığında Türkiye Cumhuriyeti devletinde çalışan sayısı en az 29 milyon kişi olmalı. Aksi halde -istihdam seferberliği- sözlerinin altı dolmamış olacaktır.
2-Gelelim ikinci meseleye. TOBB üyeleri 1.1 yeni istihdamı herhalde kayıt dışı yapmıyordur. 2017 Ocak ayında 18 milyon kayıtlı çalışan var. Buna mevsimsel etkiler ile eski işine dönen yaklaşık 450 bin kayıtlı çalışanı ekleyince, rakam çıkıyor 18,4 milyona. Şimdi buna TOBB kampanyasının 1.1 milyonunu daha ekleyin... O vakit Nisan ayında kayıtlı çalışan sayısı da en az 19.5 milyon kişi olmalıdır.
Bekleyeceğiz ve göreceğiz...
Sorun faiz değillll
Defalarca ama defalarca anlatıyorum.
Ekonomide nerede ise her canlandırma adımımız “faiz-kredi” düzeni üzerinden yapılıyor. Faize karşı isek, neden başka enstrüman bulmuyoruz.
Ak Parti iktidara geldiğinde faiz piyasası ekonomimizde %10-13 aralığındaydı.
Şimdiler her yer faizle doldu. Faiz piyasasının ekonomideki ağırlığı %70’i geçti.
Kim faizci acaba?
Ama benim için sorun daha başka.
Her doğal denge gibi, faizin de bir doğal dengesi var. Ekonomide asıl sorunumuz asla ve asla faiz değildir. Bunu çok ama çok net söylüyorum. Reel faizin en düşük olduğu son 5-6 yılda sanayi sektörümüz-üretim gücümüz tarihin en düşük büyümesini gösteriyor.
Ekonomide sorunu faize bağlamak aslında gerçek sorunlardan kaçmaktan başka bir şey değildir. Çünkü gerçek sorunlar ağır maliyetli ve bedel isteyen reformlardan geçiyor.
Mesela düşük faiz ile artan emlak fiyatları ve şişen kiralar acaba esnafı ve fabrika arazisi bulamayan sanayiciyi nasıl etkiliyor? Asıl büyük rant, düşük faiz ile emlak sektöründen kazanılmıyor mu? Gerçek... lütfen gerçeklere dönelim.