2019 yılı ‘beka’ dönemeci

16 Nisan’ın ardından kısa bir süre seçim atmosferinden çıkmıştı ülke. Bugünlerde yeniden büyük ölçüde seçim konusuna endekslendi gündem. Aslında sandık gününe daha çok var; 2019 sonbaharı epeyce uzakta.

Ama hem yerel yönetimler hem de Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminin yapılacağı 2019 yılı siyasetin hemen bütün aktörleri bakımından bir “beka” dönemeci. Çünkü son referandumun getirmiş olduğu yeni yönetim sisteminin gereği olarak siyasi aktörler için sonuç her halükârda “ya hep ya hiç” olacak. Tabiri caizse, seçimi kazanan her şeyi kazanmış, kaybeden her şeyi kaybetmiş olacak.

Bu yüzden sandığa yönelik hazırlıkların bu kadar erken başlamış olmasına şaşırmamak lazım.

***

Bu süreçte de her zaman olduğu gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan “oyun kurucu” rolünde. Erdoğan önce kendi stratejik hedefleri doğrultusunda bir hamle yapıyor, sonra diğer aktörler bu hamlenin anlamını çözmeye ve mümkün olursa bir karşı hamle geliştirmeye çalışıyorlar. Buna mukabil -çok nadiren de olsa- muhalefetten sadır olabilecek herhangi bir hamle derhal karşılık buluyor. Mesela, muhtemelen CHP liderine “halk adamı” imajı vermek için tasarlanan “atlet fanilalı Kılıçdaroğlu” fotoğrafına Erdoğan hiç vakit geçirmeden tepki verdi; Atatürk’ün böyle fotoğrafı var mı diye sordu. CHP’nin ise herhalde parlak bir fikir olarak görüp gündeme getirdiği bu konuda bir sonraki hamlenin hesabını yapmamış olduğu görülüyor.

Hasılı kelam, muhalefetin zaafı iktidara ekstra güç sağlıyor. Ülkenin iç konjonktürünün muhalefete getirdiği zorluklar ve iktidara verdiği fırsatlar ayrı bir konu…

Ancak AK Parti’nin 2019’un eşiğinde “sandık garantisi”ne sahip olduğunu söylemek de mümkün değil.

Çünkü 16 Nisan’da iktidar çıtası eskisinden daha yükseğe çıktı. Üstelik yüzde 50’nin üzerinde oy alamayan taraf yalnızca seçimi kaybetmiş olmayacak, siyasi iddiasını da kaybedecek. Yani bu çıta aynı zamanda “beka” çıtası.

***

Söz konusu çıtanın aşılmasında zorluğa yol açabilecek bazı faktörler ortada. Biri teknik bir konu ve takvimle ilgili: Sandık takvimi erkene alınmadığı takdirde 2019’da önce yerel seçim sonra da cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi yapılacak. AK Parti’nin yerel seçim oyları her zaman genel seçim oyunun epeyce altında kalıyor. Dolayısıyla yerel oylar artık “doğal seçim barajı” haline gelen yüzde ellinin bir miktar altında bile çıksa genel seçimde psikolojik-moral bir dezavantaj oluşturabilecek iktidar açısından.
Bundan çok daha önemli bir sorun ise “temsil” konusuyla ilgili…

Ne demek istediğimi şöyle izah edeyim: İktidar partisi ve lideri bugün itibarıyla ülkedeki her iki kişiden birinin desteğine sahip. Bu büyük bir başarı elbette. Ama aynı zamanda sürdürülmesi kolay olmayan bir pozisyon. Çünkü AK Parti’nin oy bloğunu dağılmadan muhafaza etmesi birçok değişkene bağlı bir konu.

Daha önce de gördük, kırılgan bir seçmen profili var iktidar partisinin. 7 Haziran seçimlerinde oluşan yüksek fire, 16 Nisan’da MHP desteğine rağmen yüzde ellinin çok az üstünde gerçekleşen seçim başarısı gibi örnekler iktidar partisi yönetiminin rehavetten korkup meseleye dört elle sarılmasının gerekçeleri.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “racon” çıkışı gayet anlamlı. Zira bugün AK Parti adına konuşan ve daha da önemlisi AK Parti’yi “temsil” eder görünen bazı kişi ve grupların yüzde ellilik seçmen bloğunun -hiç değilse tamamının- beklentilerini karşılayabilecek bir profil oluşturduklarını söylemek zor.

AK Parti için yüzde ellilik bloğun dağılmadan, gevşemeden bir arada tutulması her şeyden daha önemli. Dolayısıyla iktidar cephesinin bugünden sonra atacağı siyasi adımların her hâlükârda bu alanda bir konsolidasyona odaklı olmasını beklemek mantıklı görünüyor.

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum