Bu felaketten çıkarılacak medeniyet dersi

İnsanoğlu tarih boyunca karşı karşıya geldiği büyük felaketlere hep terbiye edici bir fonksiyon hamletmiş.

Savaşların, kıtlıkların, salgın hastalıkların yol açtığı korkunç büyüklükteki kayıplar insanlara ders olsun diye beklenmiş.

Yaşanan ortak felaketler dayanışmanın, yardımlaşmanın, “hepimizin aynı gemide olduğu” bilincinin gelişmesine vesile olsun, ortak acılarımız “daha iyi insan olmak” yolunda bizi olgunlaştırsın diye bir ümit beslenmiş.

Belki de bireysel acıları hafifletmek, kitlesel ıstırapların şiddetini azaltmak için başvurulan bir teselli kaynağı bu.

İnsanların böyle zamanlarda teselli pencerelerine ihtiyacı olduğu muhakkak ama yaşanan ortak acıların beşeriyeti terbiye etmediğini, olgunlaştırmadığını, bunlardan hiç ders çıkarılmadığını söylemek de yanlış olur.

Binlerce yıldır hem tabiat kanunlarının birer birer keşfedilmesi yoluyla maddi bilgi dağarcığımız kümülatif olarak gelişti hem de diğer insanlarla ilişkilerimizin normlarını belirleyen ahlaki yaklaşımlarımız giderek olgunlaştı. Savaşlar, kıtlıklar, salgın hastalıklar gibi büyük felaketlerin yol açtığı kitlesel acıların ve yıkımların da ahlaki olgunlaşmamızda payı olduğu ispat edilemese de inkâr da edilemez herhalde.

***

Tamam, ne sömürü ortadan kalktı ne insanın bencil doğası tamamen değişti ne de kavgalar ve çatışmalar tarihe karıştı. Ama tarih öncesi devirlerden bugüne kadarki gelişim eğrisine bakarsanız, onbinlerce yıl önce hayvan sürülerini avlar gibi birbirlerini avlamaya çıkan atalarımızın aksine biz binlerce, bazen milyonlarca insan koca şehirlerde kendi oluşturduğumuz kurallar çerçevesinde bir arada yaşamayı beceriyoruz. Şiddet yine var, sömürü var, haksızlıklar var ama Hobbes’un cangılında yaşıyor da değiliz.

Dolayısıyla, vaktiyle bütün dünyayı kasıp kavurmuş olan Kara Veba salgını gibi büyük felaketlerle bugün karşımıza çıkmış bulunan Koronavirüs felaketinin mukayesesini yapmak doğru değil. Çünkü maddi şartlar çok farklı. 14. yüzyılda Avrupa nüfusunun yarısının ölümüne yol açan Kara Veba o devrin insanlarının tamamen meçhulüydü. Kaynağı bile bilinemiyordu.

En bilimsel zihniyetliler bile gökyüzünde Merkür, Satürn ve Jüpiter gezegenleri aynı hizaya geldiği için salgının meydana geldiğini düşünüyorlardı. Bu tür felaketlerin “günahların çoğalmış olması dolayısıyla ilahi bir azap olduğu” düşüncesi zaten ilk akla gelen açıklamadır her zaman. Bugün bile taraftarı çoktur bütün dünyada.

***

Bahse konu devirlerde Kara Veba gibi felaketlerin bizim coğrafyamızı fazla etkilememiş olmasının İslam dünyasında hijyene -dinî ve kültürel saiklerle- daha fazla dikkat edilmesine bağlayan görüşler var biliyorsunuz. Bunun doğru olma ihtimali de yüksek görünüyor. Ancak bunu bugün Avrupalıları aşağılamak için gündeme getirmek çocukça bir tutum.

İnsanlığın gelişiminin topyekûn değil daima parça parça gerçekleştiğini unutmamak lazım. Bugün insan nüfusunun bir kısmı ileriye gider, başka bir gün öbür kısmı diğerlerini geride bırakabilir.

Beşeriyetin en büyük medeniyet hamlelerinden biri olan Roma Barışı’nın sona erdiği 5. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar devam eden ve tarihçilerin ortaçağ adını verdikleri dönem boyunca Avrupa’nın medeni karakterinin İslam dünyasına veya Uzakdoğu kültürlerine kıyasla epeyce geride olduğu doğru. Ancak sözünü ettiğimiz felaketlerin yaşandığı zaman diliminden itibaren -bir görüşe göre bunların da kısmi etkisi sonucunda- Avrupa’nın aradaki mesafeyi önce kapattığı, sonra da diğer kültür coğrafyalarını geride bırakacak şekilde bir ilerleme gösterdiği de doğru.

Biz kendi kendimizi avutmak için “Avrupalı elini yıkamayı bilmezken bizim ecdadımız her tarafta hamamlar, çeşmeler yapıyordu” diye övünüyoruz ama bugün Koronavirüs aşısının bulunması için batı dünyasının üniversitelerinden haber bekliyoruz. Yaşanan felaketten bir ders çıkarmak istiyorsak işe bu “küçük detay”dan başlayabiliriz belki.

Medeniyetin bir bayrak yarışı olduğunu unutmadan… Sözgelimi atalarımızın gittikleri her yere götürdükleri “Türk hamamı”nın aslında Pax Romana’nın yıkılmasından sonra “barbarlaşan” Avrupa’nın unuttuğu “Roma hamamı”nın bizim elimizde geliştirilmiş daha mütekamil bir örneği olduğunu hatırlayarak…

YORUMLAR (55)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
55 Yorum