Eğer ile meğer evlenmiş çocukları keşke olmuş

Özellikle Batı dünyasında çok satan ve çok okunan popüler tarih kitapları arasında geçmişteki bazı önemli hadiseleri yeni baştan kurgulamaya yönelik eserler epeyce geniş yer kaplar. Amerika daha erken veya daha geç keşfedilseydi tarihin akışı nasıl olurdu?.. Bolşevik Devrimi başarısız olsaydı ne olurdu?.. Böyle konular işleniyor bu çalışmalarda. Doğası gereği uzman olmayan okur kesimine hitap ediyor bu yayınlar ama bunların birçoğunda ilgili alanlardaki saygın uzmanların imzası olabiliyor.

Bizde galiba geçmişte yaşananlardan ders çıkarma konusunda daha ziyade “olmuş ile ölmüşe çare yok” veya “eğer ile meğeri evlendirmişler çocukları keşke olmuş” gibi deyimlerle ifadesini bulan bir anlayış hâkim olduğu için bu türün gelişmesi mümkün olmadı. Çünkü bunun için olaylar arasında sebep sonuç ilişkisi kurmak gerekiyor. Ama geçmişteki başarılarımızı ecdadımızın dindarlığına, dürüstlüğüne, cesaretine dayandırmak; başımıza gelen felaketleri ise Yahudi komplosuna bağlamak veya masonları, dönmeleri sorumlu tutmak bize daha kolay geliyor. Sebep sonuç ilişkisi istiyorsanız bu da sebep sonuç ilişkisi. Sebep sonuç ilişkisinin ille de siyasi, sosyal ve ekonomik alandaki maddi şartlarla ilgili olması gerekmiyor!

Birkaç yıl önce “Atatürk Çanakkale muharebeleri sırasında hayatını kaybetmiş olsaydı tarihin akışı nasıl olurdu” sorusundan yola çıkan bir kitap yayınlanmıştı. Yazarın alternatif senaryosuna göre bu durumda hiçbir şey bugünkü gibi olmuyor, saltanat devam ediyor, laik bir cumhuriyete ve demokrasiye sahip olamıyorduk… Çünkü bizde toplumsal dönüşümler kültürel, siyasi ve iktisadi dinamiklerden bağımsız olarak, nasıl olmuşsa uzaydaki uzak bir gezegenden aramıza düşmüş bazı “büyük adamlar”ın tek başlarına yapıp ettikleri işlerdir. Onun için “alternatif tarih”imiz de ancak böyle oluyor.

Ne demiş Muallim Naci:

“Toplanıp ehl-i hevâ her biri bir saz çalar.
Çelebi, böyle olur bizde de konser dediğin.”

***

Oryantalist bir pozisyonu kendime yakıştırmam ama dilimin ucuna geleni söylemesem olmaz: Başına gelenleri veya başından geçenleri sebep sonuç mekanizması çerçevesinde anlamaya çalışanla başını kuma gömerek realiteyi alt etmeye çalışanın durumu bir olmuyor.

***

Geçenlerde yukarıda bahsettiğim türden bir “dijital kitap” geçti elime, epeyce karıştırdım… Popüler tarih yayıncılığının ünlü markası “all about history” etiketine sahip “dijital kitap” sözünü ettiğim türün adını taşıyor: “What If”. Dünya tarihine ilişkin 10 yeni senaryo bir araya getirilmiş bu yayında. Her bir senaryoyu o sahanın uzmanlarından birine yazdırmışlar. Mesela “Napoleon Waterloo Harbi’ni kazansaydı ne olurdu?” sorusunun cevabı olan senaryoyu Napoleon devri savaşları üzerine sayısız çalışması olan tarih profesörü Alan Forrest ile askeri tarihçi Mark Adkin anlatmış… “Amerikan İç Savaşı’nı köleci eyaletler kazansaydı ne olurdu?” diye o dönemin uzmanlarından tarih profesörü Aaron Sheehan-Dean’e sormuşlar…

16-11/26/kr7almanya.jpg

Benim en fazla ilgimi çeken “I. Dünya Savaşı’nı Almanya kazansaydı ne olurdu?” bölümü oldu… Hatta önce oradan başladım kitabı okumaya. Bizim de kaderimizin belirlendiği savaş olması hasebiyle olsa gerek, öncelikle dikkatimi çeken konu başlığının bu olması şaşırtıcı değil herhalde. Çünkü, biliyorsunuz, bizim okul kitaplarında okutulan resmi tarih yorumumuza göre o savaşta müttefikimiz olan Almanlar yenildiği için biz de yenik kabul edilmiştik. Çünkü muharebeleri kaybetmiş değildik; bütün cephelerde direniyor durumdaydık savaş sona erdiğinde. Ancak Almanların yenilgisinden sonra tek başımıza savaşa devam edecek halimiz de olmayacağına göre aslında yeni nesillere özgüven aşılamayı hedefleyen bu yorum biraz züğürt avuntusu olarak da anlaşılmaya müsait. Nitekim aydınlarımızın çok sevdiği bir hobi olan kendimizle alay etme yarışmalarına çokça malzeme ediliyor şimdilerde. Yani ifratla tefrit arasında gidip geliyoruz. Neyse, bu başka bir mevzu… Kitaba dönelim:

16-11/26/dwefa.jpg

***

Askerî tarihçi Stephen Badsey “I. Dünya Savaşı’nı Almanya kazansaydı ne olurdu?” sorusunun cevabının söz konusu galibiyetin erken mi geç mi kazanıldığına bağlı olarak değişeceğini söylüyor. Her halükârda Avrupa’da bir Alman egemenliğinin kurulacağını ama Hitler dönemindeki gibi Yahudi soykırımı yapılmayacağını, İngiltere’nin işgalinin düşünülmeyeceğini, ABD ile de barışçı bir ilişkinin gelişebileceğini ve Rusya’da komünist devrimin gerçekleşmeyebileceğini tahmin ediyor. I. Dünya Savaşı’nı Alman tarafının kazanması senaryosundan hareket eden Badsey’in yazdıkları arasında savaşın kazanan cephesinde yer alacak olan Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceğinin -ve dolayısıyla Ortadoğu tarihinin- nasıl şekillenebileceğine dair bir yorum ise yer almıyor. Bunu tuhaf karşılayanlar olabilir ama aslında şaşırtıcı değil. Çünkü -İngilizler dışındaki- Avrupalılar ve Amerikalılar için Cihan Harbi’nin önem taşıyan veya en azından ilgi çekici olan yanı bu cephe değil. Bizim için önemli ama biz de galiba bazı tatsız gerçeklerle karşılaşmaktan çekindiğimiz için meselenin sebep sonuç ilişkileri kısmına girmek istemiyoruz. Nasıl olacak?

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum