Emperyalizm olmadan olmazmış!

Avrupa Birliği, yeni diplomatlar yetiştirmek için bir Diplomasi Akademisi kurdu. Akademinin 13 Ekim’deki açılışında, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell konuştu ve AB’yi bir bahçeye, AB dışındaki dünyanın çoğunu da ormana benzetti.

Bu konuşmadan sonra hem AB Parlamentosu’nda hem de başka yerlerde kıyamet koptu. Borrel’e verilen karşılık şu iddiaya dayanıyordu: Avrupa Birliği bugünkü bahçe konumunu, bugünkü refahı asırlar süren sömürgeciliğine, kısaca emperyalizmine borçludur.

BAHÇE VE ORMAN

Kim haklı dersiniz?
Bir kere Borrel haklı. Gerçekten AB, ABD, Japonya ve Güney Kore gibi “Birinci dünya ülkeleri”ne kıyasla, dünyanın birçok yeri bahçeden çok ormana benziyor.

Saniyen, Borrel’i tenkit edenler de haklı. Gerçekten AB ve ABD’nin, bugünkü refahının geçmişinde; sömürdükleri, köleleştirdikleri, katlettikleri ülkelerin, halkların canı, teri ve kanı var.

Yalnız, bir noktayı gözden kaçırmayalım. Sömürgeci ülkelerin, emperyalizmleri sayesinde zenginleştiği doğrudur. Fakat onlar, emperyalist oldukları için güçlenmedi. Güçlü oldukları için emperyalistlik edebildiler. Başlangıçtaki güçlerinin arkasında endüstri ve bilim devrimi ve keşif atılımları vardır. Tıpkı faiz sebep, enflasyon sonuç olmadığı gibi; emperyalizm sebep, güç sonuç değildir. Edepsiz güç sebep, emperyalizm sonuçtur. Gücün sebebi de teknoloji, keşifler, matbaa ve bilimdir. Bunların doğup gelişmesine uygun koşullardır.

ORMANDAN BETER CANGIL VAR

Kim ormanda, kim bahçede dersiniz? Almanya’nın vatandaşlık ve göç kurallarına bakınız; anlarsınız. Bir Alman vatandaşı, Alman vatandaşı olmayan eşini Almanya’ya getirmek ve onu da vatandaş yapmak isterse hangi şartlara uymalı? 2007 tarihli Alman Göç Yasası’na göre Almanca bilme zorunluğu var. Ayrıca vize alacak eşin, 900 saat “uyum kursu” görmesi şart. Öyle ya dağdan/ ormandan bahçeye/ şehre iniyorlar. Fakat göçmen, başka bir AB ülkesinden veya Avustralya, İsrail, Japonya, Kore Cumhuriyeti, Yeni Zelanda veya ABD vatandaşıysa bu sınırlamalar yok.

Gördünüz mü nereler orman, nereler bahçe? Bu, Borrel’den çok önce…

Borrel’e kıymayın, çok daha beteri var. Bakınız, 2000’li yılların başında Borrel’inkine benzer bir unvan taşıyan, Avrupa Birliği Konseyi Dışişleri ve Siyasî- Askeri İşler Genel Direktörü Sir Robert Cooper, The Guardian’ın The Observer gazetesinin 7 Nisan 2002 tarihli yazısında ne diyor?(https://bit.ly/3UckW6g ) : “…Uluslararası düzen güç kullanılarak yaratılır, güç ile korunur ve güç tehdidi ile desteklenir… Bunun hukukî mi hukuksuz mu olduğu tartışması- hiç olmazsa dünya tarihi­nin bu safhasında- ancak akademiktir… Postmodern dünyanın önündeki sınav, çifte standarda alışma imtihanıdır. Kendi aramızda, kanunlar ve iş birliği içinde açık güvenlik temelinde hareket ede­riz. Fakat postmodern Avrupa kıtasının dışındaki, eski moda devletlerle iş görürken daha eski bir dönemin metotlarına dönmek zorundayız: Güç kullanmak, ilk önce saldırmak, aldatmak... Kendi içimizde kanuna uyarız, fakat cangılda iş görürken, biz de cangılın kanunlarını kullanmalıyız.”

Aynı makalede Cooper, dünyanın hâlihazır durumuna “Yeni Liberal Emperyalizm” diyor. Eskisi, malum, 18. asırdan 20. asrın ortasına kadar uzanan ve İngiltere’nin başı çektiği klasik emperyalizm. Observer Worldview da bu makaleye atıf yaparken “Niçin hâlâ imparatorluklara ihtiyacımız var?” başlığını kullanmış. (https://bit.ly/3h2Bqjj ) Cooper o tarihte, tıpkı bugünün Borrel’i gibi resmî bir ağız ve “Emperyalizm olmazsa kaos olur.” diyor. Sir Cooper, İngiliz Başbakanı Tony Blair’in danışmanlığını ve Afganistan özel temsilciliğini de yapmış.

GÜÇ KADAR GÜÇLÜSÜ YOK

Peki biz? Yirmi yılda, Cooper’in cangılından çıkıp Borrel’in ormanına evrilmişiz. Aferin bize! Aslında, Avrupa’da bir yumuşama hissediliyor, değil mi?!

Şaka bir yana, Cooper’in, Borrel’in çifte standartlarını, Avrupa Birliği’ne giriş müzakereleri sırasında açıkça görmedik mi? Hangi Avrupa lideriydi, “Şimdi erteleyin, sonra unutun!” diye fısıldıyordu?

Hatırladınız mı? Bizden kurtulmanın bir yolu da hiçbir aday ülkeden istenmeyen şeylerin bizden talep edilmesiydi...

Peki, biz ne yapmalıyız? Hiçbir şey güç kadar güçlü değildir. Güçlerin temelinde de ekonomik güç vardır. Güçlü olmaktan başka çaremiz yoktur. Güçlü Türkiye bir çekim merkezi olacaktır. İçerisi için de dışarısı için de.

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum