Hayat nedir?

Başlıktaki soruyu sormak 20’li yaşlarımın sonlarına kadar aklıma gelmemişti. Baktığımızda hayatın ne olduğunu şıp diye anlarız. Etrafımızda yaşayan şeyler var, bir de yaşamayan şeyler.

Derken 20’li yaşlarımın sonlarında, bize kuantum mekaniğini armağan eden büyük fizikçilerden biri olan Erwin Schrödinger’in tam da bu adı taşıyan (What is Life?) bir minik kitabını gördüm, aldım ve okumaya başladım. (Kitabın pdf versiyonunu isterseniz http://strangebeautiful.com/other-texts/schrodinger-what-is-life-mind-matter-auto-sketches.pdf adresinden okuyabilir, indirebilirsiniz, kitap İngilizce.)

Ancak kitabı okumaya başlamamla aklıma geldi, örneğin bu yazıyı yazmak için kullandığım bilgisayar ve bilgisayarın üzerinde durduğu masa da atomlardan oluşuyor; ben de öyle. Nasıl oluyor da ben “canlı” oluyorum da, bilgisayarla masa “cansız” oluyor? Üstelik masayı oluşturan tahta kısımlar yakın zaman öncesine kadar “canlı”ydı; artık değil.

Nedir hayatı hayat olmayandan ayıran, canlıyı cansızdan?

Schrödinger’in sözünü ettiğim kitabı, onun 1953 yılında İrlanda Dublin’de verdiği bir seminerde yaptığı konuşmaların derlenip toparlanmış halinden meydana geliyor. Bugün biyokimya, biyogenetik, moleküler biyoloji gibi alanlarda çalışan dünya çapındaki bilimcilerin hangisine sorsanız, Schrödinger’in bu kitabından nasıl etkilendiğini size anlatır, pek çoğu için bu alanlarda çalışmalarının sebebi Schrödinger’in kitabıdır zaten.

Bu yazıyı yazmak için oturduğumda Britannica ansiklopedisinin “life” (hayat) maddesinde gördüm, “hayat”la ilgili ve hepsi “yaşam bilimleri” grubunda yer alan bilimin pek çok dalı var. Ansiklopedideki madde metninin bir yerinde, “Bilimciler, teknisyenler ve hayatla ilgili bilim dallarında çalışan diğerleri kolayca canlı ile cansızı ayırt edebiliyor olsalar da, hiçbiri kesin ve hayatla ilgili her unsuru birden içeren tam bir tanım yapamıyor” deniyor.

Ansiklopedi daha sonra 6 ayrı kategoride (metabolik, fizyonomik, biyo kimyasal, genetik, termodinamik ve çoğalma) yapılan tanımları sıralamış ama gerçekte bunların hiçbiri tanım değil; hepsi kendi baktığı açıdan hayatın ne olduğunu sonuçları itibarıyla anlatan şeyler.

Örneğin “metabolik” tanımlar biyo kimyacılar ve bazı biyologlar arasında çok popüler ve bu tanıma göre yaşayan bir organizmayı veya tek bir hücreyi onun çevresiyle yaptığı metabolik değiş tokuş belirliyor. Hücreler enerji tüketirler, bunun için “beslenmeleri” gerekir vs. Ancak ansiklopedi de söylemiş, mesela yanan bir mumun alevi de öyledir; “hayatta kalabilmek” için çevresiyle ilişki kurar; çevresinden oksijeni alır ve ortaya karbondioksit ve su çıkarır. Mumun alevi de mi yaşıyor şimdi?

Fizyolojik tanıma göre hayat, beslenen, beslendiğini metabolize eden, dışkılayan, nefes alan, hareket eden, büyüyen, çoğalabilen ve dış uyarımlara cevap verebilen şey. Fakat bu özelliklerin pek çoğu bazı makineler için de geçerli; örneğin otomobiliniz çiftleşip çoğalmak dışında burada sıralanan bütün özelliklere sahip. Benzinle besleniyor, motorunda onu metabolize ediyor, dışarıdan oksijen alıyor, hareket ediyor vs.

Neyse bu tanım meselesini daha uzatmayacağım; çünkü dediğim gibi üzerinde uzlaşmaya varılmış bir tanımı yok hayatın.

Ama zaten meselemiz sadece tanımlamak da değil. Meselemiz, ne oluyor da aynı atomlar bazen “canlı” bazen de “cansız” nesneleri ortaya çıkarıyor? Kendisi bizim anladığımız anlamda “canlı” olmayan atomlar nasıl ortaya “hayat”ı çıkarabiliyorlar?

“Yumurtaya can veren yüce Allah…” diye başlayan çok sayıda yorum geleceğini tahmin ediyorum bu yazının altına ama ne olur yazmazdan önce bir düşünün: Sizin bir anda aklınıza gelen bu cevap hepsi de doktoralı binlerce bilimcinin aklına sahiden gelmemiş olabilir mi, sizin akıl ettiğiniz bir şeyi onlar edememiş olabilir mi?

Sonunda cevap, “Allah onlara nefes üfledi, onlar canlı oldular” cümlesi olacaksa bile, bu cümleye bilimciler kendi akıllarıyla ve bilimsel yöntemleriyle erişmek istiyorlar. Kutsal kitaplarda yazanları peşinen delil kabul etmiyorlar.

Başlangıçta “hayat”ın belli atomlara ve moleküllere özgü olduğunu düşünüyorduk ama hayatın ne olduğu hakkında araştırmalarımız derinleştikçe gördük ki, “hayat”ı oluşturan atomların ve moleküllerin sayısı bizim başta saydıklarımızdan çok daha fazla.

Burada belki küçük bir izaha ihtiyaç var: Moleküller, birden fazla atomun bir araya gelip birbirleriyle elektron alışverişiyle meydana gelen şeyler. Örneğin içtiğimiz suyu 2 hidrojen ve bir oksijen atomu bir araya gelerek oluşturuyor. Bir arada olmadıklarında hidrojen de oksijen de oda sıcaklığında gaz halinde bulunan atomlar. Ama bir araya gelip su olduklarında yeniden gaza dönüşmeleri için sıcaklığın 100 derece olması gerekiyor. Yani, oksijen ve hidrojen bir araya gelip oksijene de hidrojene de benzemeyen üçüncü bir materyali yaratıyorlar.

Oksijenle hidrojeni bir araya getirip “su” yapan şey, fizik kanunları. Aynı kanunlar mesela kan hücrelerimizi oluşturan atom ve moleküller için de geçerli. Peki ne oluyor da, bazı moleküller hayatı ortaya çıkarırken bazıları çıkarmıyor?

Bu sorunun cevabını aramaya haftaya da devam edelim.

YORUMLAR (78)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
78 Yorum