İki cin bir oldu devlet yardımıyla hepimizi çarpma telaşında

İngilizce dilinde “moral hazard” diye bir kavram var. Türkçeye çevirmek aynı tadı vermiyor ama “Ahlaki bozulma tehlikesi” diyebiliriz.

Bu kavramla herhangi bir ahlaksızlık tehlikesi değil, çoğunlukla devlet veya devlet yetkisi kullanan diğer düzenleyici otoritelerin getirdikleri kuralların toplumdaki ahlakı bozma ihtimali anlatılıyor.

Bu “moral hazard” kavramını en çok ekonomi bağlamında işitirsiniz. Çünkü ekonomide her türlü fiyatlamaya yapılan her türlü müdahale potansiyel bir “moral hazard” yaratır.

Örnek vereyim: Türkiye’de epey bir süreden beri devlete ait Türk Şeker Fabrikaları, özel sektöre ait şeker fabrikalarına göre çok daha ucuz fiyattan şeker satıyor.

Türk Şeker’den ucuza şeker alabilenler şeker içeren ürünleri daha ucuza mal edebiliyor, bu da onlara rakiplerine göre daha fazla kazanç elde etme imkanı veriyor.

Devlet şekeri ucuza satıyor ama aslında bundan kazanan sokaktaki insan değil, üretiminde bu şekeri kullanan bazı sanayiciler oluyor. Çünkü şekerleme ürünlerinin nihai fiyatında üreticinin şekeri aldığı fiyata göre bir fark yok; hepsi benzer fiyatlara satılıyor.

Kurnazlık, kestirmecilik veya cinlik peşinde olmak insan doğasının bir parçası maalesef. O yüzden tarih boyunca birileri cinlik peşinde oldu. Devletin neredeyse kurulduğu günden beri en önemli görevinin “adalet” olması bundan. Devlet cinliklere izin veremeli.

Ancak 2018 yılında Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanı olmasıyla birlikte “cinlik yapmak” devletimizin ekonomik davranışlarından biri haline gelince, bu konuda Türkiye yeni bir aşamaya geçti.

Berat Albayrak ve ekibi, normal kurallara uymak yerine bu akıllarına gelen parlak fikirlerle bir sürü şey yaptılar; her seferinde yaptıkları piyasaları daha fazla bozmaktan başka bir işe yaramadı. İşte bu cinliklerin en vahimlerinden biri Merkez Bankası dövizini arka kapıdan satarak doların fiyatını baskı altında tutmaktı.

Aralık ayında “kur korumalı mevduat” tam bu sebeple bir başka cinlik ve “moral hazard” olarak icat edildi; şimdi o yetmemeye başlayınca ve arka kapıdan satmak için dolar bulmak zorlaşınca son bir çare olarak “Dövizini boz, ucuza ev kredisi verelim” cinliği icat edildi.

Buna göre devletimiz, bankadaki dövizini veya altınını bozduracaklara ev satın almaları halinde üst limiti 1 milyon lira olan uzun vadeli ve aylık yüzde 0,89 faizli kredi verecek.

Aylık 0,89 faiz demek, yıllık yüzde 11,2 civarında bir maliyet demek. Oysa şu anda enflasyon yüzde 70; en azından bir yıl daha bu enflasyonda yaşayacağımız dikkate alınacak olursa, burada müthiş bir kazanç imkanı var. Dolayısıyla da bir ahlaki bozulma tehlikesi mevcut, çünkü aramızdan sadece bazıları bu müthiş kazançtan yararlanacak, geri kalanlar ise kendi ceplerinden o kazananlara para aktaracak.

Ama burada tek bir harekette yaratılan “moral hazard”ı sadece potansiyel ev alıcıları için var zannetmeyin. Nitekim Cumhurbaşkanı’nın açıklama yapmasından birkaç saat geçtikten sonra görmeye başladık, bir de ortaya ikinci grup çıktı, onlar da evini satmak isteyenlerdi. Hemen ev fiyatlarına zam yapmaya başladılar.

Gelin hesap yapalım: Devlet 1 milyon lira kredi veriyor. Bu krediyi almak için değeri 2 milyon lira olan ev bulacaksınız ve 1 milyon lira karşılığı döviz veya altın bozacaksınız. Yani bugünkü kurdan 65 bin dolardan biraz fazla.

Peki daha düne kadar 1,8 milyon liradan satışta olan bir evin fiyatının ansızın 2 milyon liraya çıkması, hatta 1,6 milyondan 2 milyona çıkması sadece 65 bin dolar bozduracak alıcıyı etkiler mi?

Bence etkilemez; çünkü aslında yapay olarak artmış fiyatı 130 bin dolar olan bir evi 90-100 bin dolar gibi bir maliyetle almış olacak. Yani nihai maliyet hala gerçek güncel değerinin altında olacak.

10 yıl vadeli 1 milyon liralık kredinin aylık ödemesi 13 bin 595 lira, yani bugün 888 dolar. Döviz kurunun enflasyon kadar artması bu ödemenin her ay dolar cinsinden azalması anlamına gelecek. Tahminimi yazdım, kredi kullananlar 10 yılın sonunda (onlar açısından kötümser ihtimalle) 30 bin dolar civarında ödeme yapmış olacaklar. Üstüne de baştaki 65 bin doları ekleyin, toplam bedel 90-100 bin dolar olacak. (Dolar daha hızlı artarsa daha da düşük olacak toplam bedel.)

Şimdi hükümetimiz ev fiyatını arttıranlara kızıyor ama tabir caizse iki taraf da cin ve herkes devleti çarpmaya çalışıyor.

Esas kızması gerekenler ise bugün bankada 65 bin doları, aylık 13 bin 600 lira taksidi ödeyecek geliri olmayanlar. Çünkü ev sahiplerine de, alıcılara da onların cebinden para konacak sonuçta.

Bütün bunlar da son bağımsız Türk devletinin sayesinde olacak.

YORUMLAR (35)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
35 Yorum