AK Partililer hariç kim olsa daha iyi yönetir ekonomiyi
Ekonomi yönetimi, bakırı altına çevirmeye çalışan hayalperest simyacılara benziyor.
Faiz sebep enflasyon neticedir önermesiyle, bakırın altına dönüştürülebileceği önermesi neredeyse eşit derecede imkânsız iddialardır.
Fakat faiz oranlarının indirilmesiyle bakırın altına dönüşmemesi, sihirli kimyacıları kızdırmışa benziyor.
Ekibin diğer üyeleri bakırın altına dönüşmesi için her gün, deney tüpüne yeni metaller ekleyerek, bakırın, altına dönebileceğine dair tahkiyelerle baş kimyageri teskin etmeye çalışıyorlar.
Ben de oturmuş onlara bunun mümkün olmadığını, aslında şimdiye kadar hiç kimsenin bakırı altına dönüştüremediğini, hatta bakırın altına dönüştürülmesine gerek olmadığını; bakırın iyi işlenmesi halinde ekonomiye katkı sunabileceğini anlatıp tavsiyelerde bulunuyorum.
Bazı arkadaşlarım da bu ekonomi yönetimine tavsiyede bulunmak ile su üstüne yazı yazmanın aynı şey olduğunu söyleyip beni, vazgeçirmeye çalışıyorlar; hatta bazıları tavsiyelerim işe yarayabilir tedirginliğiyle, benim danışman değil eleştirmen olduğumu hatırlatıp uyarıyorlar.
Arkadaşlarım boşuna endişeleniyor.
AK PARTİ SEÇİM KAZANAMAZ Kİ…
Çünkü AK Parti “umduğu miktarda başarılı olsa” bile seçimi kazanamaz, bundan eminim.
Bu kanaatim Cumhur ittifakının kurulduğu günlerde oluştu.
MHP ile aynı safta olmak istemeyen AK Partililer ile AK Partiyle birlikte olmak istemeyen ülkücülerin Cumhur İttifakından kopabileceğini, izlenimlerimle, algılamıştım.
Yani Cumhur İttifakı sosyolojisinin alabileceği maksimum oy oranı, kurulduğu gün %50’nin altına düşmüştü.
O günden sonra da oyları, tek bir gün bile %50’ye yaklaşmadı.
Eleştiri yoğunluğu yüksek olsa da, yazılarımdaki öneri yoğunluğu, AK Parti’nin, ekonomiyi, haleflerine kazasız belasız bir şekilde teslim etmesi dileğini taşıyor.
Çünkü halefleri kim olsa farketmez, ekonomiyi, AK Partili siyasetçilerden daha iyi yönetirler, eminim.
AK Partili siyasiler bugün bile bir adım geri çekilirse, yürekten AK Partili olan, mevcut bürokratlar bile ekonomiyi iyi yönetir.
Ak Parti’de kendini, hala partinin önde geleni olarak gören tanıdıklarım bile, partiyi yöneten zihniyetin onlara, bir seçim mağlubiyetine mal olacağının bilincindedirler.
Bir kısmı çaresizlik içinde kaderlerine razı, bekliyorlar; bir kısmı da mucize…
NEHİRLER TERSİNE AKAR MI?
Bir siyasi lider kurmaylarına, hükümete ve bürokrasiye, enflasyonu düşürün talimatı verebilir, hakkıdır.
Hatta enflasyonu düşürürken büyümenin de %5’in altına düşmemesini istiyorum, diyebilir.
Enflasyonla mücadele edildiği ve büyümenin temin edilmeye çalışıldığı bu talimata ilaveten, işsizliğin de azaltmasını şart koşabilir.
Yetmedi, aynı dönemde cari açığın da fazlaya dönüşmesini isteyebilir.
Bütün bu tedbirler uygulanırken alt yapı yatırımları da sürsün isteyebilir.
Çelişik ve tutarsız da olsa siyasi liderler, kendi ekiplerinden, programlarını gerçekleştirmelerini isteyebilir, yapılanları denetleyebilir ve hesap sorabilir. Performansını beğenmedikleriyle yollarını ayırabilir vs.
Fakat siyasi liderler işi yapacak teknik ekibe, işi nasıl yapacaklarını dayatmamalıdırlar.
Açıkça ifade edelim, “derhal faizleri indirerek başarılı olun” denmemelidir.
Ekonomi yönetiminin yarattığı en önemli sorun, hükümet ve bürokrasiye işlerini “nasıl” yapacaklarının dayatılmasıdır; yoksa iletilen talimatların niteliğinin çelişik olması bile sorun değil.
2021 yılında Türkiye muhtemelen %11 büyüdü. İki milyonun üzerinde kişi iş buldu.
Fabrikaların çoğuna yurtiçi ve yurtdışından gelmiş ve en az üç aya yetecek kadar sipariş var.
Cari açık azaldı. Bütçe gelirleri olağanüstü miktarda arttı ve bütçe açığı azaldı. Hazineden para fışkırıyor, dense yeridir.
2021’de eşya üreten, taşıyan ve ticaretini yapan şirketler son beş yılda kazandıkları paradan daha fazlasını kazandı, nakitleri arttı, borçları azaldı.
Bu iyileşme, önümüzdeki yıllarda yatırımların ve/veya kurumlar vergisinin olağanüstü miktarda artacağı anlamına geliyor.
Üstelik bunlar, faizlerin yüksek olduğu bir dönemde oldu.
Pek çok şey iyi gidiyorken bile, hâlâ bakırı altına çevirmeye çalışıyorlar.