Bana nasıl eleştirdiğini söyle…

Varsayalım ki, Türkiye’nin döviz sıkışıklığı had safhaya ulaştı ve kamu, Türkiye’nin bütün döviz rezervlerini tek elden yönetmek zorunda kaldı.

Bu durumda kamu ne yapar?

Türkiye’nin ithalatını ve döviz gerektiren her tür harcamasını planlamak zorunda kalır.

Mesela ilaç ithalatına öncelik tanıyabilir, ardından gıda ürünleri, sonra da ham petrol ve doğal gaz ithalatı gelebilir, imkân kalırsa da bazı ara mallar vs.

Böyle bir durumda muhaliflerin ne yapması beklenir?

Türkiye’yi kıt dövizlere mahkûm eden politikaları eleştirmeleri ve varsa kendi çözüm önerilerini sunmaları beklenir.

Fakat size garanti ederim ki, muhalifler, Türkiye ekonomisini bu hale düşüren politikaları değil, döviz tahsisatını planlayan yöntemlere itiraz edeceklerdir.

Önce ilaç değil hamur mayası ithal edelim. Yurtdışı seyahatleri tamamen kısıtlayalım ve sadece bilimsel amaçlı yurt dışına çıkışlara tahsisat yapalım vs. gibi yüzeysel eleştiri ve öneriler.

Şükür ki Türkiye, henüz döviz rezervleri yönetimini tamamen kamulaştırmış değil fakat bu yolda ilerliyor.

İhracat dövizlerinin, zorunlu olarak TCMB’ye devredilmesi ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) açan kişilerin dövizlerinin TCMB’ye aktarılması bu yola girildiğinin göstergeleridir.

TCMB bu kanallardan topladığı dövizleri biriktirmek için değil bankalara satmak için alıyor. Fakat satarken gözü kapalı olarak satmıyor ve bankaların bu dövizleri hangi ithalatçılara kullandırdığını da izliyor. Yakında bu izlemeler müdahalelere dönüşürse hiç şaşırmamak gerekir.

Türkiye’nin Arjantinleşme konusunu, şimdilik, bir kenara bırakıyorum.

Bu yazı aslında, muhaliflerin yüzeyselliğini eleştirmek için kaleme alındı.

Soru: Acaba muhalefet partilerinin ekonomiye ilişkin eleştirileri niçin bu kadar cılız?

Niçin Türkiye’deki bütün siyasi veya akademik muhalifler, “hükümete haddini bildirmek” için KKM’yi kullanıyor?

Muhtemelen “madem hükümet birilerine Hazine’den bir kaynak aktarıyor, o zaman burada muhakkak bir kamu zararı vardır” diye düşünüyorlar.

Tıpkı, yukarıda anlattığım, Türkiye’yi yetmiş sente muhtaç eden politikaları eleştirmek yerine, ithalat önceliklerini planlayanları, “mutlaka birilerine kayıracaklar” kanaatiyle eleştirmek gibi.

Böyle yapacaklarını, Türkiye’yi KKM’ye mecbur eden politikalar eleştireceklerine, KKM ürününü eleştirmelerinden anlıyoruz.

Hâlbuki Kamu, bir taraftan Hazine marifetiyle TL KKM’ye 85 Milyar TL kaynak aktarırken; öte taraftan, bir başka kamu kurumu TCMB, döviz bozdurarak açılan KKM hesaplarından aynı ölçüde para kazanıyor.

Dönem sonunda TCMB, kazançlarını, Hazine’ye aktaracağı için de kamunun, toplamda bir zararı olmuyor.

Açalım?

Biz iktisatçılar niçin TCMB gösterge faiz oranlarını enflasyonla ilişkilendirmeye çalışırız?

Çünkü faiz oranları, TL mevduat sahiplerine cazip gelmezse; TL birikimlerin, ya dövize gidip kurları yükselteceğine ya da mal alımlarına yönelip yüksek enflasyona sebep olacaklarına inanırız.

Keza, eğer kredi faiz oranları, enflasyon oranının çok altında kalırsa; bu defa, temin edilen kredilerin döviz veya mal alımına yöneleceğine ve yüksek enflasyon riski oluşturacağına inanırız.

İşte, KKM, faiz oranını beğenmediği için dövize ve mala giderek enflasyon artışına sebebiyet verebilecek serseri paraları emen ve bu sayede, enflasyon artış hızını frenleyen bir üründür.

Sonuçta, KKM ürünü ve alınan makro ihtiyati tedbirler sayesinde enflasyon, bu yıl %200’lere gitmeyecek.

Yazıyı rakamlara boğmak istemiyorum fakat bilinmesini isterim ki, KKM birilerini zenginleştiremez paralarının değerini de tamamen koruyamaz, belki kısmen korur.

Günlerdir muhalif iktisatçı ve partileri eleştiren yazılar yazıyorum.

Çünkü ekonomi konusunda hiç ama hiç umut vermiyorlar.

Doğrusu muhalefet partileri ne vaat ederlerse, etsinler, Hükümetin orta ve orta-üst sınıflara vaat ettiği ekonomik çıkarlar karşısında sönük kalacakları da bir başka hakikat.

Peki, hükümetin bu ekonomik krizden en çok etkilenen yoksul kesimlere daha fazla imkân vadetmesi gerekmiyor mu?

Hayır.

Çünkü.

Çünkü yoksullar ve yoksullaştırılan zümreler, hala, Ak Parti’nin en büyük destekçileridir ve öyle kalacaklar; ister inanın ister inanmayın.

Altılı Masa’nın “doğru siyasetten daha doğru bir siyasi seçeneği ve imkânı” yoktur.

YORUMLAR (26)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
26 Yorum