Dış borcu kim alsın? Özel Sektör mü Kamu mu?

2002 yılında Türkiye’nin toplam dış borcu 130 milyar $’dı. Bu borcun 87 milyar $’ı yani %66,7’sı kamuya ve 43 milyar $’ı yani % 33,3’ü de özel sektöre aitti.

O günkü ekonomi yönetimi 1) Kamu, bankalar hariç, dış borç almasın ya da minimum düzeyde alsın; 2) kamu, iç piyasadan da döviz veya dövize endeksli olarak da borçlanmasın ve 3) merkezi yönetim sadece Türk Lirası borçlansın; ilkelerinden hiç sapmadı.

Acaba bu ilkelerden hangi yararlar umuluyordu?

a)Dolarizasyonun azalması,

b)Kamunun dış borç istatistiklerinin iyi gözükmesi,

c)Herhangi bir devalüasyon durumunda, kur artışlarının kamu toplam borcunu arttırmaması,

d)İhtiyacı olanın dış borç alması ve dış borç riskini borçluların yüklenmesi,

e)Dış borçların geri ödenmesinde bir sorun yaşanacaksa, sorun yaşayacak kurumun, kamu değil özel sektör olması ve

f)Kamu sadece TL borçlanacağı için, borçlarını geri ödemek zorunda kalırsa ve hazine müsait değilse TCMB’nin para basma imkânından yararlanılması. vs.

Bu ilkelerin titizlikle uygulandığını gördük: %66,7 olan kamu dış borcu 2018 yılının başında %30’a kadar düştü, özel sektörün borçları da %33,3’ten %70’e yükseldi.

Kamunun 2002 yılsonunda, 87 milyar $ olan dış borcu 140 milyar $’a yükselirken; özel sektör dış borçları 8 kata yakın artarak 43 milyar $’dan 325 milyar $’a kadar yükseldi. Yani karar alıcılar, büyük ölçüde sayısal hedeflerine ulaştı.

Soru: Bu kararlar doğru muydu ve umulan yararlar sağlandı mı?

Türkiye dünyadaki tüm akranları içinde en yüksek dış borç oranına sahip ülkesidir: Dış borç/GSYH = %62,75. Aldığı dış borçlara en yüksek faizi ödeyen ülke de Türkiye’dir.

Avrupa ülkeleri %1 ile ve firmaları da en çok %2,5’la borçlanıyorlarken, Türk firmaları yurt dışından %8’le ve kamu da %6 faizle dolar borçlanınca seviniyorlar.

Yukarıdaki borçlanma stratejisinin sahipleri, bu sonuçlara, muhtemelen şu açıklamayı getireceklerdir: “Bizim bu yaptıklarımız olmasa durum daha kötü olabilirdi”

Bakalım.

a)Dolarizasyon bütün dönem boyunca azalmadı ve arttı, bir süreliğine “Dolarizasyon Oranı” azaldıysa da şimdi yine yükseldi ve yükselmeye devam edecek.

b)Kamunun dış borçlarının düşük olduğu doğru fakat kimse buna bakmıyor, herkes, ülkenin toplam dış borçlarına bakıyor; bu oranımız da akranlarımız arasında en yüksek orandır.

c)Kurlar yükseldiğinde kamunun toplam borçlarının da yükseldiği görünüyor fakat Türkiye’de merkezi yönetimin borçları çok düşük olduğu için bu algıya ihtiyaç yok. Öte yandan yüksek Dolarizasyon ortamında, kamunun borçlanarak bu dövizleri çekmemesi “kolay kredi” yoluyla ithalatı artırabilir. (Bknz. 15 Aralık 2020 tarihli “İç borçlanmanın bir kısmının dövizle yapılması yanlış değil” başlıklı yazımız.)

d) ve e)Kimin dövize ihtiyacı varsa, o, yurt dışından borçlansın ve bunun riskini alsın fikri ilk okuyuşta makul ve ikna edici gelebilir fakat herhangi bir firmanın büyük bir kredisi batınca, eğer sigortalı değilse, o krediye kefil olan banka, bu borçları öder.

Eğer bir banka batarsa, bütün dünya batan bu bankanın ülkesine “batmış ülke” muamelesi yapacağı için, TMSF bu bankayı devralır ve dış borçları öder. Kurnazca fakat yüzeysel bir tedbir. (Bknz: 20 Mayıs 2021 tarihli “Özel sektör dış borçlarının kamu tarafından devralınması” başlıklı yazı)

f)Bir kriz anında Kamu, dış borçlarını ödemek için döviz temin edemeyebilir fakat TL borçlarının tamamını dilerse bir gecede para basarak ödeyebilir, teorik olarak. Fakat bu ilke de tutarlı değil, dünyada şimdiye kadar hiçbir ülke borçlarını son kuruşuna kadar ödemek zorunda kalmadı ve kalmayacak; olacak olan, borçların tekrar tekrar yapılandırılmasıdır.

2003 - 2013 döneminde dünyadaki bir trilyon $ sıcak paranın 250 milyar $’lık kısmı ülkemize gelmiş ve çok büyük paralar kazanmıştı, bu tarihten sonra gelenlerse, zarar ederek çıktılar.

Hiçbir alacaklı, itibarlı bir devletten veya şirketten alacaklarını tahsil etmek istemez.

Alacağını tahsil etmek isteyenin yerine geçmek isteyecek, yani borç verecek yüzlerce alternatif her zaman vardır; yeter ki itibar kaybedilmesin.

Türkiye şartlarında, “optimal borçlanma stratejisi” üzerinde düşünmeye devam edeceğiz.

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum