Fiilen büyürken istatistiki olarak küçülme

2013 yılında kişi başına milli gelir 12.600 dolardı. 2013’ten sonra milli gelir “her yıl düşüş” kaydederek, 2020 yılında 8.600 dolara düştü.

2021 yılında 9.500 dolara yükselen milli gelirin bu yıl, 10.500 doları aşabilir.

Keza GSYH de 2013 yılında 960 milyar dolara kadar yükseldikten sonra, 2020 yılına kadar düzenli bir şekilde düşerek 720 milyar dolara kadar düşmüştü.

2021 yılında 815 milyar dolara yükselen GSYH’nin, bu yıl 920 Milyar doları aşacağı tahmin ediliyor.

2013’ten sonraki dokuz yılda Türkiye ekonomisi %50’nin üzerinde büyüdüğü halde, nasıl oluyor da fiilen büyüyen bir ülke istatistiki olarak küçülür?

Parası Dolar veya Euro olan ülkelerde, bir taraftan ekonomi büyürken diğer tarafta kişi başına milli gelir ve GSYH küçülmez.

Yani Türkiye, Euro alanındaki 19 ülkenin oluşturduğu Avrupa Birliği’nin bir üyesi olsaydı, böyle bir çelişki yaşamazdı.

Kişi başına düşen Milli Geliri, büyüme oranı kadar yani %50 civarında büyüyebilir ve 19.000 Dolara yaklaşabilirdi.

Keza GSYH’si de 1.500 Milyar Dolara yönelirdi. (Euro Dolar paritesinin etkileri bazen olumlu bazen de olumsuz olabilir)

Türkiye’nin istatistiki verilerini ikinci bir yoruma tabi tutabiliriz, mesela “Türk Lirası 2013 yılına kadar çok değerlenmişti; son dokuz yılda yaşadığı düzeltmelerle gerçek değerini buldu.”

Bu ifadede hakikat payı varsa da toplamda bu yorum, “aşırı bir yorum” olur.

Ya da büyüme rakamları konusunda şüphelerimizi sunabiliriz fakat bu da, aynı kurumların yaptığı ölçümlerin bir kısmını doğru diğer bir kısmını yanlış kabul etmek olur ki, böyle bir bakış açısı “düzeltici ve doğrulayıcı” olmayı hak etmez.

Peki, bu birbiriyle çelişik iki ölçümü, mutlak ve tartışılmaz bir olgu olarak yazıp tartışmayı sürdürmek ne kadar doğrudur?

Dolarize olmuş ve enflasyonu yüksek ülkelerin, ekonomilerini, Dolar ve Euro’yla ölçmenin, her zaman bu tip çıkmazları ve kısıtları olabilir.

SATIN ALMA GÜCÜ PARİTESİ

Döviz kurlarının gerçekliği ve kavrayışı bulanıklaştırdığı durumlarda baktığım veri “Satınalma Gücü Paritesi (SGP)”dir. Geçmiş yıllara ait verileri irdeleyenler, Türkiye gibi ülkeler için SGP’nin daha kapsayıcı ve açıklayıcı olabileceğini anlarlar.

TÜİK’in SGP tanımı: “Satınalma gücü paritesi (SGP) ayrıntılı olarak tanımlanmış standart bir mal ve hizmet sepetinin farklı ülkelerdeki fiyat oranı olarak tanımlanmaktadır. Böylece ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılıkları giderilmekte ve uluslararası anlamda gerçek fiyat ve hacim karşılaştırmaları yapılabilmektedir.”

TÜİK’ten bilgilenmeye devam edelim.

“Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından açıklanan SGP'ye göre kişi başına gayrisafi yurt içi hâsıla (GSYH) endeksi 2021 yılı sonuçlarına göre 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesi ortalaması 100 iken, bu değer Türkiye için 63 oldu ve AB ortalamasının %37 altında kaldı.”

Eurostat verilerine göre Türkiye’nin 2013 yılı kişi başına “reel GSYH’si 16.100 Euro’dan 2021 yılında 20.300 Euro’ya yükselmiş.

Görülüyor ki SGP göre, gelirdeki büyüme %50 değil fakat eksi de değil; reel büyüme oranı %26‘dır. Sonuçta ekonomide bir küçülme değil büyüme var.

Aynı dönemde 27 AB ülkesinin ortalama reel GSYH’si de 26.000 Euro’dan 32.000 Euro’ya yükselmiştir.

Türkiye’nin verileri bazı Balkan ülkelerinden yüksek bazılarıyla da eşit seviyede gözüküyor.

Sadece Eurostat değil, OECD’de Satınalma gücü paritesi (SGP) çalışmaları yapıyor.

OECD’ye üye ülkelerin 2021 itibarıyla ortalama “reel GSYH”si 48.970 Dolar; Avrupa Para Birliğindeki 19 ülkenin ortalama “reel GSYH”si 50.985 Dolar ve Türkiye’nin de 30.967 Dolar.

Bazı ülkelerin de SGP verilerini görelim.

Hollanda 63.445

Almanya 58,386

İtalya 46.030

Kore 47.242

Japonya 43.032

Türkiye’ye yakın bazı ülkeler.

Romanya 35.234

Yunanistan 31.056

Şili 28.415

Bulgaristan 26.743

Meksika 20.133

Tüm bu rakamları birlikte değerlendirdiğimizde, Türkiye için ne söyleyebiliriz?

Kanaatimce “orta gelir tuzağı” kavramı, “açıklayıcılık ve kapsayıcılık” açısından yeterli bir kavram değildir. Ülkesinin yönelimini değiştirmek isteyenler için “yönlendirici bir içerik” taşımıyor.

Mesela orta gelir tuzağı yerine “Orta Teknolojiler Tuzağı (OTT)” kavramı ve bu kavramı temellendiren ve detaylandıran bileşenler, hep birlikte, gayet başarılı ve gerçekçi bir “durum fotoğrafı” oluşturabilir.

OTT kavramını irdeleyip, anlaşılmasını sağlamak iyi bir başlangıç olacaktır.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum