Gül ağacı ne zaman budanır?
Gül ağacı üç şekilde budanır. Sert budama, orta budama ve hafif budama. Sert budama zayıflamış gül ağacını güçlendirir; az sayıda fakat iri ve alımlı güller verir. Ancak sert budamada özenli davranılmazsa, ağaç kuruyabilir. Gül ağacının kurumasından endişe ediliyorsa hafif bir budama yapılır. Bu durumda çok sayıda cılız ve küçük gül elde edilebilir. Fakat ağaç tam olarak güçlendirilmemiş olur.
Kapitalizm aynı zamanda bir krizler sistemidir. Varlık ve teminat fiyatlarında aşırı şişkinlikten sonra oluşan balonlar zamanı geldiğinde patlar ve ortaya kriz çıkar. Kapitalist bir ülke olan Türkiye de geçmişte krizlere girdi ve yine girecek.
Türkiye’nin son büyük krizi 2001 yılında yaşandı. Bu dönemde Türkiye gerçekten sert bir budama yaptı. Ekonomisi sağlığına kavuştu ve güçlendi. Başta bütçe, kamu borcu ve bankacılık sektörü olmak üzere, pek çok alanda uzun yıllar çok iyi güller üretti.
2008 dünya krizinde Amerika, Lehman Brother ve yüzlerce çok küçük bankanın batmasına izin vererek orta sertlikte bir budama yaptı ve yeterince başarılı oldu. Avrupa, hiçbir bankanın ve ülkenin batmasına izin vermeyerek ve gerekli reformları yapmayarak hastalıklı ve zayıf yapısını sürdürüyor.
2001’den sonra da Türkiye irili ufaklı pek çok krizle karşılaştı. Ancak kökler sağlam olduğu için yıkılmadı. 2014 yılında başlayan “orta gelir tuzağı” ve Sayın Erdoğan’ın “patinaj çekiyoruz” kavramları herkesin haberdar olduğu kriz öncesi bir durumu yansıtıyordu.
Er ya da geç, cari açığın finanse edilemeyeceği bir günün geleceği fikri yayılmaya başlıyor ve Türkiye’nin önlenemez bir krize gebe olduğu algısı yayılıyordu.
Sayın Erdoğan da kötüye gidişi görüyor ve bir şeyler yapma ihtiyacı hissediyordu. Bulduğu çözüm ise Başkanlık Sistem oldu. Böylece ayak bağı olan mevzuattan, her çözüme beş mazeret ihdas eden bürokrasiden, her konuyu müzakere etmek isteyen arkadaşlarından ve pek çok konuda yürütmeyi durduran yargıdan kurtulacak ve Türkiye’yi şahlandıracaktı.
2017 yılı başında yetkileri artırılan Kredi Garanti Fonu herkes için adeta mucize bir karardı. Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi, bankaların verdiği kredilere kefil oluyordu. Bankalar bayram etti; hem sorunlu kredilerinin bir kısmını bu kredilere dönüştürdüler hem de hazine kefaletinden dolayı sermaye yeterlilik rasyosu düzeliyordu. Böylece 2017 Türk finans tarihinin en çok kredi verilen yılı oldu. Aynı yıl, Türkiye %7,4’le dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri oldu. İşsizlik azaldı. Kamu borcunun GSYH’ye oranı düştü. Pek çok veri ışıl ışıl ışıldıyordu.
Bu veriler eşliğinde seçime girildi ve Sayın Erdoğan Türkiye’nin ilk seçilmiş başkanı oldu. Gücün tek merkezde toplanmasını öngören Anayasa gereği her iş Cumhurbaşkanına sorulur olmuştu. Yıkılan eski düzen ilaveten tıkandı ve işlemez oldu. Durumun ne kadar kötüleştiğini de Trump’ın tweetleri gösterdi.
Hâlbuki Sayın Cumhurbaşkanımız ne umutlarla işe başlamıştı... Türkiye’yi, tabir caizse uçuracak projelere başlayacaktı. Yetkilerin tek elde toplanmasının sağladığı verimlilikle, bugün ile nihai hedefleri arasındaki boşluğu hızla dolduracaktı. Yüksek bütçe gelirleri ve yabancı sermaye sayesinde yatırımlar çağ atlayacaktı. Olmadı. Olamazdı.
Kapitalist Türkiye krize girme süresini 16 yıla uzatmışsa da, bundan muaf olamaz. Kimse muaf değildir.
2018 başında ekonomi yönetiminin başına defansif bir ekip beklenirken, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde atak ve harcama yanlısı bir yönetim oluşturuldu.
Böylece “olması gerekenin tam tersi” istikamette bir yönelim ve yönetim tarzı oluşturuldu. Sayın Erdoğan’ın müdahalelerinden muzdarip ekonomi yönetimi bir buçuk yıldır yaptıklarıyla, adeta, bütün inandırıcılığını kaybetti. Bu saatten sonra ne yapılırsa yapılsın, bu ekip istenen sonucu alamaz gibi görünüyor.
Yıpranmış gül ağacının budanma vakti çoktan gelmiş, geçiyor. Sahibi farkında değil. Hatta gül ağacından, yine, güzel güller derleyip satarak zengin olabileceğini umuyor.
Gül ağacı ya kış başlamadan kasım ayında ya da kış sonunda bahara girmeden mart ayında budanır.