İsveç belki Finlandiya asla

Türkiye ve Rusya en az dört cephede birbirleriyle savaşıyor: Suriye, Libya, Azerbaycan ve Ukrayna.

Ukrayna, Türkiye’nin stratejik müttefiki, ortak silah üretme projeleri var; savaş başlamadan önce ve sonra Türkiye Ukrayna’ya silah yardımı yaptı. Kindar Rusya bunu unutmayacak.

Karabağ cephesi, geçici olarak da olsa istikrara kavuşmuş görünüyor; fakat Türkiye, Azerbaycan’ı desteklemek konusunda geri dönüşsüz bir yola girmiş durumda ve Rusya, Ermenistan’la aynı savunma paktının içinde askeri bir müttefik.

Suriye ve Libya’da taraflar, birbirlerine karşı cephe oluşturdukları halde, birbirlerine alenen kurşun sıkmıyorlar; Türkiye kızınca Rusya’nın vekillerine ve Rusya kızınca da Türkiye’nin vekillerine kurşun sıkıyor.

Rusya, 2015 yılında Türkiye’nin düşürdüğü Rus savaş uçağındaki pilotun intikamını almaya yemin etmişti.

Rusya savaş uçağı ve pilotun intikamını almak için bilerek, isteyerek ve planlayarak, Suriye’de 34 Türk askerini şehit etti ve 32’sini de yaraladı.

Türkiye dillendiremezse de, bunun intikam amaçlı bir saldırı olduğundan emin; konuyu kayıtlarına, bu kuvvetli ihtimali, üçüncü tarafların görüşü olarak belirtip rafa kaldırdı.

Rus Ordusu intikamın alınmasıyla rahatladı. Rus devleti, Türkiye’nin bu intikam saldırısını, doğru anlaması ve sineye çekmesinden gayet memnun; Türkiye’nin bu konudaki hoşnutsuzluğunu gelince, doğrusu hiç umursamıyor.

Çünkü Rusya, Türkiye’nin bu intikam saldırısına cevap veremeyecek kadar zayıf olduğunu ve intikam sırasının Türklere geçtiğine dair Türkiye’nin, bir imada bile bulunamayacağını düşünüyor.

Taraflar, diplomasinin dolaylı ve muğlak lisanını kullanarak mesajlaştılar ve ihtilaflı konular, gelecekte gereği yapılsın diye dosyalara eklendi.

Türkiye, Rusya’yla girdiği bu mücadelede NATO ve Batılı ülkeler tarafından hiç desteklenmedi, hatta Batılı ülkeler, Türkiye’nin kayıtsız şartsız Batılı ülke ve kurumlara sığınması için Rusya’nın Türkiye’yi sıkıştırmasından hiç rahatsız olmadılar, belki de memnun oldular.

Tüm bunlara ilaveten Türkiye, müttefikleri tarafından ambargolara, tecritlere ve hatta dolaylı saldırılara maruz kaldı.

Şimdi sorumuzu soralım: Kim daha çok Rus tehdidini altında, İsveç ve Finlandiya mı yoksa Türkiye mi?

ÖNCE TÜRKİYE NATO’YA GİRMELİDİR

Bütün bu tehditlere rağmen NATO müttefikleri Türkiye’ye hava savunma sistemleri satmadı. Açık bir şekilde Türkiye’nin, kendi imkânlarıyla, kendi hava sahasını korumasını istemediler, acaba niçin?

Doğrusu bu sorunun cevabı nitelikli komplo teorileri göz ardı edilerek verilemez.

Yetmedi S400 bahane edilerek F35 uçak projesinden çıkarıldı. Her şeyi sineye çeken Türkiye’ye, daha geri bir teknoloji olan F16’ları verip vermeyecekleri de belli değil.

Aynı dönemde Almanya, Fransa ve diğer bazı NATO üyelerinin Türkiye’ye ambargo uygularken, Rus silah sanayine hesapsız miktarda malzeme sattığını bugünlerde öğreniyoruz.

IŞID’ın Amerika’nın göz yummasıyla, YPG’ninse teşvik edilerek kurulduğunu, sonra da desteklendiğini dünyada bilmeyen yok.

Tarihi boyunca hiç bir NATO üyesi Türkiye benzeri bir muameleye maruz kalmış mıdır, bilmiyorum.

Türk Hükümetin “güvenliğim tehdit altında beni de NATO’ya alın” ifadesi ironiden daha fazlasını ima etmiyor mu?

PKK’lılar ya da FETÖ’cülerin sadece İsveç ve Finlandiya’daki değil, tüm Avrupa’daki yıkıcı faaliyetleri bile yukarıda saydığım konuların yanında, solda sıfır kalır.

Eğer Türkiye’nin, gerçekten, “NATO’ya girmesi” isteniyorsa, gerçek bir NATO üyesi olması gerekli, zorunlu ve faydalı görülüyorlarsa; her şeyden önce, bütün anlaşmazlık konuları, bir liste halinde aynı anda ele alınmalı ve toplu bir müzakereyle çözüme kavuşturulmalıdır.

Mevzu, Finlandiya ve İsveç ikilisinin, teröristlikle suçlanan 50-100 kişilik bir grubu sınır dışı etmesi ve Türkiye’ye üç beş kalem silah ihraç etmesiyle çözülebilecek bir konunun çok ötesindedir.

Toparlayalım: İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği olsun ya da olmasın Türkiye F35 projesine geri dönebilmeli, istediği F16’ları alabilmeli, uygulanan açık veya örtük diğer bütün ambargo ve ablukalar da kalkmalıdır. Türkiye’nin Avrupa Birliğine girişi ile diğer üyelerin NATO’ya üyeliği eşanlı olmalıdır, vs. Böyle bir gündemde, müttefik ülkeler zaten teröre bulaşmış örgüt mensuplarını barındırmazlar.

Konu, Türkiye’nin müttefiklerinden kaynaklanan güvenlik açıklarının kapatılması ve yine müttefiklerden kaynaklanan savunma silahlarının temin edilmesi konularını içeren ve aşan stratejik bir konumlanma problemidir.

OTOMATİK OLARAK SAVAŞA GİRMEK

Soru: İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya katılması Türkiye’nin güvenliğini artırır mı yoksa tam tersine azaltarak tehlikeye düşürür mü?

F35 projesine geri dönmek dâhil, çözülmesini önerdiğim onlarca konunun tamamı çözülse ve bütün ambargolar sona erse bile, Türkiye, bu iki ülkenin NATO’ya girmesine, uzun vadeli doğrular ve çıkarlar adına, prensipte, izin vermemelidir fakat dış politikanın karşılıklı tavizler alanı olduğu da bir gerçektir.

Eğer bugün Türkiye, Rusya’yla Ukrayna yüzünden “resmen” bir savaşta değilse, bu, Ukrayna’nın NATO üyesi olmamasındandır.

“Rusların tarih boyunca, düşmanlarına mesajlarını, her zaman ‘şiddetle veya tehditle’ vermeyi tercih ettikleri”ne dair iddialar yüzde yüz doğru mudur, bilmiyorum. Fakat diplomatik anlatı üslubunu bir kenara koyup bu iddiayı doğru kabul ettiğimizde ne yapılmalıdır?

Bir saniyeliğine de Ukrayna diye bir ülkenin varolmadığını varsayalım, bu durumda Rusya’nın, NATO’ya mesaj vermek için saldırabileceği üç batı ülkesi kalır: Moldova, Finlandiya ve İsveç.

Rusya, güney sınırları boyunca uzanan Türki halklar için NATO’nun, parmağını bile kıpırdatmayacağını kesin olarak bildiği için onlara, batılı düşmanlarına mesaj vermek amacıyla saldırma zahmetine girmez.
Peki, eğer Moldova, İsveç ve Finlandiya da NATO üyesi olursa ve Rusya yine şiddet yoluyla NATO’ya bir mesaj vermek isterse acaba hangi NATO ülkesine saldırır?

Bugünkü verilere göre NATO’nun savunmak için çekimser davranacağı, hatta Rusya tarafından hırpalanmasına göz yumacağı ülke kim olabilir?

Bildiniz.

Dünyadaki herkes bu sorunun cevabını bilir.

İsveç ve Finlandiya halklarını anlıyor, saygı duyuyor, güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasını diliyor ve umut ediyorum fakat NATO’ya katılmalarını uygun bulmuyorum.

Zaten NATO’nun %90’ı demek olan Amerika ve İngiltere, ikili anlaşmalarla İsveç ve Finlandiya’yı savunacaklarını taahhüt ettiler. Rusya’nın bu iki ülkeye saldırması durumunda Amerika ve İngiltere’nin sözlerini tutma ihtimalleri, tutmama ihtimalinden daha yüksektir.

Fakat böyle bir senaryoda Türkiye, otomatik olarak Rusya’yla savaşa girmiş sayılmaz.

Soru: Acaba Amerika ve İngiltere, bu üyeliklere ve diğer pek çok konuya olumsuz yaklaşan ve “söz dinlemeyen” Türkiye’yi cezalandırma yoluna gider mi?

Mesela Türkiye’yi umursamayan hatta dışarıda bırakan “yeni bir doğu sınırı” çizme kararı alabilir mi?
Türkiye’yi F35 projesinden atanlar, NATO’dan da atma hazırlığı yapıyor olabilirler mi?

Ya da Türkiye’yi, hem NATO sınırlarının dışında tutmak hem de Rusya’yı yıpratma ve budama mücadelesinde, tıpkı Ukrayna gibi “bir yem olarak kullanmayı” planlıyor olabilir mi?

Hayır, kesinlikle bu fikirlere katılmıyorum.

Türkiye’de NATO ve müttefikler eleştirilebilir, ben de bu yazıda bunu yaptım, ya da NATO’ya kızılabilir; keza, NATO’da da Türkiye’ye kızılabilir ve Türkiye’ye söylenmedik söz bırakılmayabilir fakat bunlar zaten olması gereken durumlardır. Bu tartışmalar, her zaman ittifakların çözülmesine değil güçlenmesine yol açmıştır. Herkes, Fransız Devlet Başkanı Macron’un “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” ifadesini hatırlatırım.

Pek çok Avrupa ülkesinin, yukarıda sıraladığım fikirleri savunduğuna, yani bu iki ülkenin üyeliğine çekimser kaldığına da eminim.

Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine itirazlarını işaret edip “İsveç ve Finlandiya’nın kısa sürede aday olabileceğini sanmıyoruz” diyorlar.

Bu ifade Türkiye’ye “lütfen İsveç ve Finlandiya’nın üye olmasına izin verme” anlamına gelen dolaylı ve utangaç bir ricadır.

Belki de el altından Türkiye’yi bu konuda cesaretlendiriyorlardır.

Görüldüğü gibi, Türkiye’nin yarayışlı bir müttefik olması için her zaman uyumlu olması gerekmiyor.

Yani heyecan yapmaya gerek yok, NATO üyelerinin Türkiye’nin isteklerini hemen yerine getirmeyecekleri kesindir yani konu büyük ölçüde zamana yayılmıştır hatta konu kapanmıştır diyebiliriz.

Biz sessizce dağılalım, diplomatlar görüşmelere devam edebilir.

YORUMLAR (41)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
41 Yorum