Kılıçdaroğlu’nun adaylığı

Sayın Ahmet Davutoğlu, son bir haftada, muhafazakâr camianın hoşuna gitmeyecek CHP’li bir ortak bir aday belirlenmesi durumunda, endişe edilmemesini çünkü seçilecek kişinin bir CHP’li gibi değil “altı partinin ortak iradesine göre davranacağını” garanti edecek “mekanizmaların” kurulacağını anlatıp güven vermeye çalışıyor. Ben anlattıklarını böyle okudum.

Her zaman olduğu gibi, CHP Kamuoyunun, “sesi gür fakat feraseti kıt bir kesimi” olguyu kavrayamadıkları için ortalığı toza dumana kattılar. Tarih, bu kesimle, müzakere ederek siyasi bir işbirliği sağlamanın imkânsızlığını bize göstermiştir.

Sayın Davutoğlu’nun tercihini ve çabasını saygıyla karşılıyorum fakat benimsemiyorum ve altı partinin liderini, muhtemel stratejileri bir daha düşünmeye davet ediyorum.

“Strateji No:1) Altılı Masa’daki genel başkanlardan biri Cumhurbaşkanı (CB) seçilir ve seçilmiş CB, diğer beş parti başkanını CB Yardımcısı olarak atar. CB, ilaveten, partilerin görüşünü alarak, partilerin gücü nispetinde, dengeli bir bakanlar kurulu da oluşturur.

Bu durumda CB, parlamenter sistemdeki Başbakan gibi, başkan yardımcıları da başbakan yardımcıları gibi işlev görür. Bakanlar da partilerin gücüne göre atanmış partililer, vs.

Muhtemel sakıncalar: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, hükümet dediğimiz kurum aslında, seçilmiş tek bir kişidir. Bu kişi kendisine istediği sayıda yardımcı atayabilir. İsterse bir isterse on beş, engelleyen hiçbir kural yok.

Hem seçilmişlikten gelen ahlaki meşruiyet, hem kanunlar; her bakımdan ve her zaman CB seçilen kişiyi muhatap alır ve tüm hakları ona verir. Diğer partilerin genel başkanları olan Başkan Yardımcıları seçimle değil, atamayla göreve gelecekleri için, kanunlar nezdinde, hiçbir hak ve yetkiye sahip olamayacaklardır.

Bu durumda CB’nin, diğer parti liderlerine bir koalisyon ortağı gibi davranacağına dair vereceği her söz ve vaat edeceği her icraat, halkın tabiriyle, “Seçilmiş CB’nin sütüne kalmış” bir konu olur.

Her kritik konuda, diğer beş genel başkan yardımcısı, kendilerini, seçimi kazanmış “hak sahibi ortak” gibi değil; lütfen imkân tanınan birer “sığınmış ortak” gibi hissedeceklerdir, bu böyledir.

Ortak bir rakibi devirmekte gösterdikleri birlik ve dayanışmayı, hükümetin, mesela, ekonomi ve atama politikalarında sağlayamazlar. Çünkü bazı bakımlardan gerçekten başka dünyaların insanlarıdırlar.

CHS’nin yanlış içeriklerini sürdürmek anlamına gelecek böyle bir hükümet etme tarzı, beş yıl boyunca sürdürülemez; hiç bulaşılmamalıdır.

Strateji No:2) CB, masadaki parti başkanlarından biri olmasın, bir başkası olsun. Seçilecek yeni CB, sanki parlamenter sisteme varmış gibi sembolik bir CB gibi çalışsın.

Seçilecek CB’nin görevi de, “altı genel başkanın bir koalisyon gibi çalışmasını sağlamak ve ihtilaf anında da, bir hakem gibi araya girip partileri uzlaştırmaya çalışmak” olsun.

Acaba, bu kişi kim olabilir, bu kişiye güvenilir mi, bu kişi seçimi kazanabilir mi sorularının muhtemel cevapları bile, siyasette “ürkütücü çıkmaz sokaklar”ı ima ediyor.

Seçilmiş CB, altı genel başkanın bir kısmını takmaz ve aralarında fitne çıkarırsa, ya da, yasaların kendisine tanıdığı hakları, kendi keyfi ve menfaati için kullanmaya kalkarsa onu kim durduracak?

Varsayalım ki altı parti, meclisi feshedecek çoğunluğa sahipler; başkana kızarlarsa, hep birlikte meclisi mi feshedecekler?

Devlet işleri bir şahsın “karakter”ine terk edilebilir mi?

Seçimi kazanıp beş yıl sürecek bir icraat hükümeti kurma senaryolarının hepsinin ihtilaflarla çatlayacağı kesindir.

Çünkü CHS hukukuyla, Parlamenter Sistemi esas alan bir icraat hükümetini çalıştırmak ve başarılı olmak eşyanın tabiatına aykırıdır.

ÖNCE KURUCU MECLİS

Strateji No:3) Seçim kazanılınca, hukuki ve idari saha, CHS’nin olumsuz etkilerinden temizlenirken aynı anda ekonomideki kötüye gidişat tersine çevrilir.

Daha sonra, hazırlığı önceden yapılmış, belki de uzlaşma metni hazır yeni parlamenter sistem anayasası ve seçim kanunları çıkarılarak derhal seçime gidilir.

3 No’lu strateji, iki seçimli bir süreci amaçlıyor. Birinci seçimin sonunda CB ve TBMM bir “kurucu meclis” gibi çalışarak yeni bir düzen kuracak ve “asgari icraat” yapıp ülkeyi hızla ikinci bir seçime götürecek.

Burada sorulabilecek en kritik soru, “ya birinci seçimin sonunda başkanlık kazanılır da mecliste çoğunluk sağlanamazsa, o zaman, anayasa nasıl değiştirilecek?”

Cevabımı tekrar tekrar yazmaktan usanmayacağım: Parlamenter sistem dün de, bugün de ve yarın da AK Parti ve AK Partililerin zararına değil, yararınadır. Hatta Altılı Masa, bugün, ittifak ettiği “Parlamenter Sistem Anayasası”nı AK Parti’ye önerse, bu teklif kabul görecektir, buna eminim.

İkinci seçimle birlikte normalleşecek Türkiye, işbirliğine açık, müzakereci ve daha katılımcı bir topluma dönüşürken; daha fazla akıl, irade ve kapsayıcılık imkânı sunan yeni yönetimler de oluşturabilir.

3 No’lu stratejisinin CB adayının nitelikleri önceki yazılarda analiz edilmişti.”

Not: Bu yazı sekiz ay önce, 12 Mayıs 2022’de bu köşede yayınlandı. Güncelliğinden bir şey kaybetmediği gibi en küçük bir ekleme yapma gereği de duymadım.

YORUMLAR (32)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
32 Yorum