Kredi pazarında karmaşa ve çatışma

Bugün, kredilerle ilgili şikâyet etmeyen hiç kimse kalmadı artık; hükümet bankaların kredi politikalarından, bankalar hükümetin çelişkili kararlarından ve kredi müşterileri de her iki kesimden şikâyet ediyor.

Hükümetin üretime, ihracata ve istihdama yönelik çağrıları, tamamen “etkisiz bir iyiniyet mesajı”na dönüştü. Çünkü geçmişte başlamış ve ilerleme seviyesi %50’yi aşan bazı yatırımlar hariç neredeyse bütün büyük yatırımlar bıçakla kesilir gibi durmuş durumda.

Çünkü.

Hükümetin bütün “yatırım edebiyatı” anlatılarına rağmen, aslında yatırımları finanse edecek TL bir kredi imkânı mevcut değildir.

Sanıldığının aksine Türkiye’de makine ve teçhizat yatırımları TL kredilerle değil döviz cinsi kredileriyle finanse edilmektedir. Başlıca sebebi de, TL kredilerin vadesinin kısa ve döviz kredilerinin vadesinin uzun olmasıdır.

Küresel faiz oranlarının arttığı ve Türkiye’nin kredi reyting notunun düştüğü bir ortamda, uzun vadeli döviz kredilerinin faizi de astronomik seviyelere ulaştı. Bugünlerde yurtdışından temin edilecek kredilerin yıllık faizi en az %10’dur.

Sanayiciler bu oranlarla borçlanarak yatırım yapmaz.

Öte yandan küresel resesyon (durgunluk) dolaysıyla yatırım yapmanın riskleri çok arttı.

Temmuzda söz konusu risklere değinen yazılar yayınlamıştım.

TARAFLARIN HAYAL KIRIKLIKLARI

Şu anda bankaların yaklaşık olarak 4,0 Trilyon TL mevduatı var. Bunun 900 Milyar TL’si vadesiz hesaplarda ve bankalar bu vadesiz hesaplara faiz ödemez; bakiye 3,1 Trilyon TL’nin ortalama maliyeti de, TCMB kayıtlarına göre, %15,40.

İlaveten bankalar, TCMB’den yaklaşık olarak 1,0 Trilyon TL borçlanmışlar. Bu borçlanmanın faiz oranları da %10,50 faiz oranları baz alınarak oluşuyor.

Özetle hükümetin bir kanadı, bankalara “Sizde beş trilyon TL kaynak var ve ortalama maliyetiniz %12. İlaveten daha önce satın aldığınız “enflasyona endeksli tahviller” sayesinde bu yıl kârınız 450 milyar TL’yi aşacak. (Tahvillerin getirisi %80’nin üzerinde ve mevduatların maliyeti %12) “Bu düzenin devam etmesini istiyorsanız, sanayici ve ihracatçılara ucuz ve bol kredi verin” diyor.

Kim diyor?

Muhtemelen faiz konusunda romantik görüşlere sahip Başkan Erdoğan ve yakın çevresindeki sınırlı bir ekip.

Hazine ve maliye bakanlığının bazı birimleri ve TCMB, kredi musluklarının kontrolsüz bir şekilde açılması halinde enflasyonun kontrolden çıkacağından eminler ve Külliye’den gelen bu talimatları yan yollarda etkisiz kılmaya çalışıyorlar.

Hazine, daha az kredinin gerekçelerini Başkan Erdoğan’a sunarken “seçici kredi” kavramına sığınıyor. “Herkese kredi verirsek, bu krediler tüketime veya dövize gider” diyorlar. “Krediler İmalat, ihracat ve istihdam yaratan sektörlere gitmeli.” diyorlar ve Başkan Erdoğan’ı ikna ediyorlar.

Daha az kredi verilmesini sağlamak için de, ilgili kamu kurumlarından biri olan BDDK’ya, tebliğ üzerine tebliğ ve talimat üzerine talimat yayınlattırıyorlar.

BDDK, Hazine ve Maliye Bakanlığının bu taleplerinden ve Bankaların bu “irrasyonel düzenlemeler “ konusundaki şikâyetlerinden “bunaldı” desek yeridir.

Karmaşalar bu kadarla da sınırlı değil.

Aslında enflasyonu düşürme görevi, kanunla TCMB’ye verilmiş.

İti öldürene sürütürler misali, Hükümet, hem TCMB’ye faizleri indirtti hem de ondan “enflasyonu düşürme başarısı” bekliyorlar; yetmez, aynı anda “döviz kurlarını da kontrol” etmesini istiyorlar.

Fakat TCMB biliyor ki kredi muslukları kontrolsüz olarak açılırsa “Hiper Enflasyon” kaçınılmaz olur.

Aldığı tedbirler kısa vadeli olarak işe yarasa da aslında sistem bozucu etkiler oluşturuyor. Mesela, ihracat gelirlerini ve KKM hesapları için satılmış dövizleri topluyor fakat bu ona yetmiyor ve mümkünse döviz satışlarının da onayını kendi uhdesine almak istiyor.

Yakında her türlü dövizin TCMB’den ancak “özel tahsisat izinleriyle” alınacak bir ortam oluşursa hiç şaşırmam.

TCMB ve BDDK değişik tebliğ ve talimatlarla Bankalara, “kredi verin ama hesaplarında döviz tutan firmalara vermeyin; kredi verin ama ucuza verin eğer pahalıya verirseniz bu size pahalıya mal olur” diyorlar.

BANKALARIN İSYANI

Mealen, “Kredi verin fakat kredi artış oranları %10 geçerse üç tokat yersiniz, %20’yi geçerse nar ağacından yapılmış sopayla dayak yersiniz” diyorlar, vs. vs.

Geçen gün bir bankanın genel müdürü olan bitene alenen isyan etti. “Yeter artık” dedi, “kredi vermemizi mi istiyorsunuz yoksa vermememizi mi istiyorsunuz anlamıyoruz” diye sitemde bulundu.

“İyi müşterilere bile kredi veremiyoruz; versek ceza veririz diyorsunuz, vermesek de… Bu yollar çıkmaz sokak, vazgeçin ve kendinizi toparlayın” dedi.

Bu yıl TL kredi alan her firma, aldığı kredi tutarının en az %60’ı kadar para kazandı. Çünkü enflasyon oranı %85 ve kredi faiz oranı %21; aradaki farkın tamamı kredi alanlara garantili bir kâr oluşturdu.

Aslında son üç ayda ballı börek TL krediler 550 Milyar TL veya %15 civarında artmış durumda; fakat bu kolay ve bol mama kısılırsa, bazı sanayici ve “asalakların ağlaşması isyana” dönüşebilir.

Hükümetin fazla bir seçeneği kalmadı; ya kredi musluklarını açacak ve enflasyon nereye çıkarsa çıksın diyecek ya da “kâğıttan kaplan bu ekonomik düzen” çökecek.

Hükümet üç vakte kadar kredi musluklarını açacak, açmazsa, seçimi “kesinlikle” kaybedecek; bunu biliyorlar ve üç gereğini yapacaklar.

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum