Müjde müjde yabancı yatırımcı gelmiş
21 Aralık- 8 Kasım dönemini kapsayan üç haftada, hisse piyasalarına 1.155 milyon dolar ve devlet iç borçlanma senetlerine de (DİBS) 1.140 milyon dolar olmak üzere toplamda Türkiye’ye 2.295 milyon dolar girmiş.
TCMB brüt rezervleri de 141,1 Milyar dolara yükselmiş.
Bu veriler, Ankara’da ve piyasalarda bir bayram havası estirmeye başladı.
Soralım.
Niçin seviniyorsunuz?
Ödenemeyen bir ithalat bedeli mi var?
Cevap: Hayır. Tam tersine son birkaç aydır cari fazla veriliyor.
Çok büyük bir yatırım için yurtdışına bir ödeme mi planlanıyor?
Cevap: Hayır. Tam tersine yatırım harcamaları azalsın diye her şeyi yapıyoruz.
Türkiye’nin ödeyemediği ve acilen ödenmesi gereken büyük bir dış borcu mu var? Gelen bu sıcak parayla ödenemeyen bu borçlar ödenebileceği için mi seviniyorsunuz?
Cevap: Hayır. Tam tersine Türkiye’nin brüt rezervleri 178 milyar dolar (TCMB brüt rezerv + Banka varlıkları + yurtiçi yerleşiklerin yurtdışı para piyasalarındaki varlıkları) brüt rezervi var ve bunun 150 milyar doları hemen bir tıkla ödenebilecek durumda.
Peki, gelen bu sıcak paraları ne yapacaksınız?
Cevap: Rezervlerimizi artıracağız.
Riski ve getiriyi çok seven sıcak para yabancı sermaye sahibi yatırımcılar Türkiye Kurumlarına yıllık %8 ile %12 arasında bir faizle kredi verebilir ve Türk Kurumları da bu krediyi alabilir.
Fakat bu maceracı sıcak para sahipleri çok kısa zamanda yıllık %12’nin de üstünde net para kazanmayı umuyorlar.
Gün gelir de herhangi bir siyasi sebep oluşursa (mesela Biden ile Erdoğan’ın bir konuda uzlaşamamaları gibi) ya da dünyanın başka bir köşesinde daha verimli bir yatırım yapma fırsatı ortaya çıkarsa “derhal” paralarını alıp çıkmalarının garantilenmesini istiyorlar.
İşte ülkelerin rezerv büyüklüğü, derhal ülkeyi terk edebilmenin teminatı olarak işe yarıyor.
Türkiye geçmişte böyle çok gün yaşadı, borsaların art arda günlerce taban yapmasının sebebi sıcak paranın kaçma günleridir, ya da TL’nin yüksek oranlarda değer kaybettiği devalüasyonların da sebebi aynıdır.
Yani bu paranın geldiği güne sevinenler, gideceği gün yaratacağı tahribat ve ardında bırakacağı enkazı göz ardı ediyorlarsa, ülkenin ödeyeceği bedel çok yüksek olur.
SAHNELERİMİZDE YENİ BİR YILDIZ DOĞUYOR
Liyakatın yerle bir edildiği bir dönemde Hafize Gaye Erkan’ın atanmasını tereddütsüz desteklemiştim. Ahmet Hakan’la yaptığı röportaj tereddütler oluşturdu.
Tereddütlerimin çok basit bir gerekçesi var, herkes kendi işini yapmalı. “Şirinlik” yapacağım veya yaranacağım diye siyasilerden rol çalmaya kalkmamalı.
HGE: İstanbul, Manhattan’dan pahalı olur mu? Biz İstanbul’da ev bulamadık. Müthiş pahalı. Annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz.
TCMB her ay konut fiyat endeksleri yayınlar. Dün de yayınladı. Buna göre Türkiye’nin metre kare ortalama konut fiyatı 30.036 TL (1.000 dolar diyelim) ve İstanbul’un ortalama metrekare fiyatı 44.386 (1.500 dolar diyelim) TL’dir. Bağdat Caddesi konutları da 3.000 dolar olsun.
İstanbul Manhattan’dan daha pahalı ifadesi tamamen yanlış. Çünkü Manhattan’da apartmanların ortalama metre kare fiyatı 17.000 dolardan başlar.
Türkiye’nin konut fiyatları bırakın Manhattan’dan ucuz olmayı Avrupa’nın en ucuz fiyatlarıdır. Avrupa’nın ikinci sınıf şehirlerinde bile konut fiyatları İstanbul’dan daha pahalıdır. Londra ve Paris’te İstanbul’a eşdeğer (hedonik) konutların fiyatı, İstanbul’un en az beş katıdır.
Konut sorununu çözmekle ilgili birimlerin Sayın Erkan’ın fikirlerine müracaat etmemeleri tavsiye edilir.
Son üç yıl hariç, Ak Parti’nin ortalamanın üzerinde başarılı olduğu tek alan konut işidir. Bu dönemde 12 milyon yeni konut üretildi. Yani toplumun yarısı (12 milyon * 3,4= 40,8 milyon) son yirmi yılda yapılmış konutlarda oturuyor.
Sayın Erkan’ın, Ak Parti’nin bu çabalarını bir kalemde silmesi “adaletsiz” bir yaklaşım olmuştur.
Sayın Erkan’a, konut sorununun nasıl çözülebileceğine dair 25 ve 27 Temmuz 2023 tarihinde bu köşede yayınlanmış yazılarımı okumasını öneririm.
“Geldiğimizde milli mevduat oranı yüzde 30’un altındaydı.”
Çok yanlış bir ifade. Çünkü milli mevduat oranı diye bir kavramlaştırma yok. Muhtemelen KKM hariç TL mevduatın toplam mevduata oranını kastediyor.
Verilere bakalım.
16 Haziranda bu oran %33,89’muş. Geçen hafta da %39,73 olmuş.
TCMB gösterge faizleri %8,5’ten %40’a çıktığı bir ortamda sadece %5,84’lük artış, övünülecek bir oran değil.
Doğrusu konu övgü yergi bağlamında bakmak doğru değil.
HGE: “Eylül başından bugüne kadar Türk Lirası mevduat 1.5 trilyon arttı. Aynı zamanda KKM 650 milyar TL azaldı.”
Bakalım bu ifade ne kadar doğru?
KKM hariç TL mevduat 1,5 Trilyon değil 1,8 Trilyon artmış. İsteyen alkışlayabilir.
Toplam mevduatlar da 11,3 Trilyondan 14,2 Trilyona yükselmiş. Artış oranı %25,6.
Haziran sonundan Kasım sonuna kadar enflasyon oranındaki artış çok daha yüksek: %33,6.
Yani mevduat artışları enflasyonun altında kaldığı halde övünüyor.
KKM azalış iddialarına bakalım.
16 Haziranda KKM bakiyesi 2.628 Milyar TL ve 8 Aralık haftasında 2.700 milyar TL.
Yani KKM’de azalış yok artış var, yanlış bilgi, yanlış bilgi, yanlış bilgi.
HGE: Şimdi ABD’li fon gelip hesap açmamızı istedi ve ‘dolarları verip kur riskini alıyoruz. 20 milyar dolar bir yıl sizde dursun’ dedi.
….
Hatta bir tanesi beni aradı. ‘Bak rezervlerindeki artışı gördün mü? 1.5 milyar doları benden. SWAP’a girmedim devlet tahvillerine girdim. Bir de 1.5 milyar doğrudan TL aldım doları bozup’ dedi.
Böyle bir ifade bir merkez bankası başkanından çok “bir portföy yöneticisinin” başarısını pazarlamaya yarayan uçuk ifadelere benziyor. Yakışıksız ve üzücü.
HGE: Şimdi hiçbir Merkez Bankası duydunuz mu? Saat 14:00’da PPK kararını açıklıyoruz. 14:01’de hemen reeskont kredilerinde yüzde 25.93’le sabitledik diyoruz. Yatırım taahhütlü avans kredilerinde 300 milyar liralık kredi limiti açtık diyoruz.
İlle de övünecek bir şeyler arıyor. Yıldız Sanatçı “Rockstar” olma arzusu bir türlü bastırılamıyor.
Reeskont Kredileri Sayın Erdem Başçı’nın başkanlığı döneminde ve enerji şirketlerine piyasa dışı kaynak sağlamak amacıyla geliştirilmiş bir üründür ve çok başarılıdır.
Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi’de (YTAK) Sayın Berat Albayrak döneminde gündeme alınmış bir kredi türüdür. Her iki ürün de hem doğru tasarlanmış hem de başarılıdır. Bu iki limitin de artırılması gerektiğine dair bu köşede defalarca yazı yazdım.
Fakat dezenflasyona dönemlerinde faydaları ne kadar yüksek olursa olsun reeskont ve YTAK kredi limitlerinin artırılması kararı TCMB yönetimi tarafından alınamaz ve alınmamalı; hatta TCMB, yasal mevzuat gereği, harcamaları artırıcı böyle bir öneriye sıcak bile bakmamalı.
Çünkü bu konu para politikasını ilgilendirse de, özde, ekonominin genelini ilgilendirdiği için siyasi iradenin isteği ve talimatıyla gerçekleşmesi gerekir.
Sayın Erkan’ın siyasilerden rol çalmaya başlaması hayra alamet değil.
HGE: Şimdi genellikle bunların (Kur Korumalı Mevduat) yüzde 75-80’i yenileniyor. Yüzde 15 üzeri TL’ye geçiyor. Yüzde 5’lik kesim hâlâ anlayamadığım sebeplerden dolayı dövize gidiyor. Çünkü böyle bir faizle dövize geçmesi matematiksel olarak saçma. Burada üç ayda bir yenileme dönemleri geliyor. Ve yüzde 5 için TCMB’nin piyasaya döviz sürmesi gerekiyor.
Demek ki toplumun %75-80’i hala TCMB’ye güvenmiyor.
KKM hesaplarını bozan kesimlerin %75’i daha yüksek faizlerin cazibesine kapılarak TL’ye geçerken %25’i de dövize geçiyor. Bu veriler henüz tam güven sağlanamadığını ispatlıyor TCMB’nin başarısını değil.
“Dövize geçenler için TCMB piyasaya döviz sürüyor” ifadesi de yanlış. TCMB hesaplarında olan KKM döviz hesapları müşteriye yani bankalara aktarılıyor daha sonra da SWAP yoluyla bu dövizler tekrar TCMB’ye dönüyor.
HGE: “İhracatçısınız 100 dolarlık ihracat yaptınız. Bunun 40 dolarını bana (TCMB) satmak zorundasınız. Mevzuat gereği. Ben de dönüyorum ertesi gün ithalatçılara satıyorum.”
TCMB’nin ihracatçıların dövizini alması yanlış bir uygulamadır. Bırakın bankalar alsın veya satsın. Bu kontrol, piyasa mekanizmasını zayıflatıyor.
HGE: Apartman görevlimiz olan Sadık Abi’ye de çoğu zaman fiyatları soruyorum. Onu sorguya çekiyorum. Ben ‘indi’ diyorum. O ‘inmedi’ diyor. Sürekli “Fiyatlar inmedi, istersen git şu soğanın fiyatına bir bak” diyor.
Sadık abi, az ya da çok fiyatların artmaya devam ettiğini iddia ediyor.
Sayın Erkan ise, enflasyon oranının düşmesi ile ürün fiyatlarının düşebileceğini düşünüyor.
Öyle görünüyor ki Sadık Abi, Sayın Erkan’dan daha iyi bir iktisatçı.
HGE: Cumhurbaşkanımıza “Bize üç alan söyleyin, biz şahlandıralım. Sizin stratejik gördüğünüz nasıl savunma sanayiinde önümüzü açtınız, stratejik gördüğünüz alanları söyleyin, destekleyelim…” dedim.
Bir TCMB başkanının “şahlandıralım” ifadesini gerektirecek bir anlatısı ve vaadi olamaz.
Siyasilerden rol çalmaya çalışması, iş güvenliği veya siyasi hırs sebebiyle görevini, hakkıyla yapmayabileceği kaygısı uyandırıyor.
Sayın Gaye Erkan’ı, bu itirazlarım bağlamında izlemek artık bir zorunluluk.