Pandeminin göbekli gençliği

Eğitim sistemimizin dağ gibi sorunlarına yeni halkalar eklendi. Bir taraftan şampiyonlar, milli yıldızlar yetiştirelim derken, okula başlayan çocuklarımızın, spora dönen gençlerimizin biriktirdiği kilolar ile kafalarda oluşturduğu tahribatı atmak bile başlıbaşına zaman alacak. Bunu gidermek de bir proje olmalı.

andemi süreci, çok özel bir dönem oldu, daha ne kadar süreceğini de kestiremiyoruz… Gençliğimizin ve çocuklarımızın sağlığından çok şeyi aldı götürdü…

Belli aralıklarla sokağa çıkmalarına müsaade edilse de gençlerimizle ilgili gerçekçi bir gözlem yapamamıştık… Ancak, ne zamanki yasaklar kalktı ve parklar, salonlar, sahalar, stadlar, caddeler, AVM’ler şenlendi…

***

Bu sürecin çocuklar ve gençler üzerindeki gerçek tahribatını maalesef gözlerimizle gördük…

Spor yapan gençlerin bile yağ biriktirdiği, bunu stresle yoğurup kafa yapısı dahil iliklerine kadar yaşadığı bir sürece şahitlik ettik…

Dahası, belki toparlanması aylarca, yıllarca sürecek, daha da korkutucu olan kalıcı bir şekilde ömürboyu bir kambur gibi gençlerimizi kemirecek göbekli bir nesil oluştu…

***

Çocuklarımız ve gençlerimizin geleceğe hazırlanmasında zaten çok sorunlarımız vardı. Eğitim ve öğretimle ilgili, yaz boz tahtasına dönen ve bir türlü çözemediğimiz devasa bir sistemsizliğimiz vardı..

Bu Pandemi sürecinde sorun yumağı haline geldi…

Haksızlık etmeyelim, Pandemi süreci, bütün dünyanın eğitim sistemini olumsuz etkiledi. En modern ülkeler bile çaresiz kaldı. Belki bu dönemde en iyi değerlendiren, en pratik çözüm üreten ülkelerden de biriyiz…

Ancak biz tedrisat sorununu hiç bir zaman çözememiştik ki…

***

Bilmiyoruz, yeryüzünde çok örneği var mıdır, kendi öz evladını ömür boyunca sınavdan sınava koşturup yormak ve iş hayatı boyunca yorgun kalmasına sebep olup üretkenlikten uzaklaştırmak, işe başladığı gün, emekliliğinin çetelesini tutmasına zemin hazırlamak...

Daha ana karnında başlayan ders çalıştırma planları, doğar doğmaz programlaşmış hayatlar, ilkokulda robotik vücuda dönüştürülen genç beyinler...

***

Sosyal hayatı yaşayamayacak, oyuncaklarıyla bile oynayamayacak bir yoğun ders yüklemesi, serbest zamanı olmayan, bulabildiği aralarda dinlenemeyen çocuklarımız, gençliğini bile yaşamadan stres bulutları altında ezilen değerlerimiz...

İstemediği halde, sırf aile zoruyla okutulan okullarda, “her şey olsun diye yetiştirilip, hiçbir şey olamayan” gençlerin işsiz güçsüz dolaştığı bir ülke...

***

2002 sürecinden sonra okullarda tek tip kıyafetten kurtulmak ve çok renkli bir giyim kuşamı benimsemek, ders programlarının esnetilmesi, aşırı kuralcılığın terk edilmesi, önemli bir projeydi...

Ancak, sınavlardan kurtulmak için yapılan hamleler, hep çocuklarımızı yeni sınavlarla boğdu gitti..

Dört duvar arasında, sürekli ders masasında, bilgisayar başında verimsiz yoğun çalışmalar, hür iradeyi, sınav esiri haline getirdi...

Hiçbir spora gidemeyen, elini kolunu, ayağını oynatamadan gününü tamamlayan, ertesi gün okulda da, beden eğitimi dersi ve teneffüslerde bile oyun dışı kalıp beynini körelten gençler, hem bilimden uzak, ezberci bir birey oluyor, hem de bütün hastalıkların altyapısını hazırlıyor...

***

En önemlisi de takım oyunu, ekip ruhu yerine, bireyselliğe esir olmuş, psikolojisi bozulmuş, insani değerlerini aşındırmış bireyler türetiliyor...

Müzik, resim, tiyatro, STK faaliyetleri dahil, her şeyi aksatıyor, başarısızlık korkusu, kabusa, intihara dönüşen büyük travmalara yol açıyor...

Aslında büyük bir fırsat var önümüzde... Çocuklarımızı sınav kabusundan kurtarmak için yapılan çalışmaların yerine kalıcı alternatifler üretmek yerine, yine aynı kısırdöngüyü yaşamak kaderi gençlerimizin…

Ne yapılabilirdi biz bilmiyoruz ama ne yapılmamalıydınız, çocuklarımızla birlikte yaşıyoruz… Belki yormayan, stressiz bir sınavlı programla eğitim-öğretim sistemini yeniden dizayn edebiliriz...

***

Daha ilkokul çağında, Gençlik ve Spor Bakanlığı koordinesinde, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık ve Kültür Bakanlığı, TMOK, ASKF, federasyonlar, kulüpler ile bünyesinde spor bilimleri fakülteleri bulunan üniversiteler ve de STK’lar el ele vererek gençlerimiz ele almalı…

Sportif kabiliyetler, taranacak, spora yatkın gençler, “ille de okul” dayatmasına muhatap olmadan kabiliyetli olduğu bir branşa yönlendirilecek, her ikisini de bir arada yapmasına fırsat verilecek bir ortam...

***

Tiyatro, müzik, resim ve diğer alanlar... Bunun için de üniversitelerin spora, sanata ve kültüre daha fazla önem vermesi, ilköğretim ve lise dengi okullardaki beden eğitimi dersinin 4 saate çıkarılması gerekiyor...

Türkiye’den de Phelps, Bolt, Naim Süleymanoğlu, Mesut Özil’ler, yetiştirmenin, Mete Gazoz, Buse Naz Sürmeneli ve Çakıroğlu’nun sayısını çoğaltmanın , dünya ve Avrupa arenasında şampiyonluk yaşamanın ve sporda devamlılığı sağlamanın yolu da bu...

***

Pandeminin aksattığı eğitim-öğretim hayatından kaybedileni tekrar toparlamak için yoğun bir tedrisata yönelmek büyük tehlike… Kaş yapayım derken, göz çıkarmak olur bu…

Kaybedileni telafi etmenin yolu, asla spor hayatından veya sosyal faaliyetlerden fedakarlık yapmak olmamalıdır…

Spora kaabiliyetli gençleri, en verimli çağında kültürel yozlaşmaya kurban vermemenin, terör örgütü veya şer güçlere kaptırmamanın, sokaktan ve zararlı alışkanlıklardan kurtarmanın yolu yine birlikte uygulamaktan geçer...

Ya okul, ya spor” tercihine zorlamamanın şartı da bu…

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum