Faşizmin hayaleti: Bütün yabancıları öldürelim
Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’nda milyonların ölümünden sonra insan hakları ve özgürlükler konusunda önemli kararlar aldı, insani değerler bağlamında önemli kriterler belirledi.
Kuşkusuz bu yeni demokratik değerler konsepti Avrupa için olduğu kadar bütün insanlık için de son derece önemliydi. Nitekim Avrupa Birliği de bu kriterler etrafında şekillendi.
Ancak Avrupa şu anda büyük bedeller sonucunda belirlediği insani ve demokratik değerler konusunda o kadar yorgun ki, başını kaldırıp kendi içinde ve dünyada yaşanan insanlık dramları ve antidemokratik uygulamalarla ilgili elini kaldırıp bir cümle söylemeye bile takati yok.
Daha da dramatik olanı, dünyanın döngüsü maalesef Avrupa’yı yeniden tarihindeki insan kırımının kıyılarında dolaştırmaya başladı.
Görünen o ki Batı demokrasilerinin temelini oluşturan ‘toplum sözleşmesi’nin temelleri sarsılıyor.
Ne yazık ki bugün Avrupa’da faşizmin yeni hayaleti dolaşıyor. Oysa Avrupa uzun yıllar bu hayaletin korkusuyla yaşadı ve ona karşı tedbirler geliştirdi.
Bugün ise bu hayalet bütün Avrupa sathında ete kemiğe bürünerek somut bir tehdit haline gelmek üzere. Maalesef başta AB olmak üzere Avrupa’nın siyasi aktörleri bu hayalete karşı üç maymunu oynuyor.
Yeni faşizm tehlikesi artık Avrupa için uzak olan bir tehdit olmaktan çıkarak somut bir tehdit haline gelmiştir. Her ne kadar bu faşist hareketler söylemlerini Müslüman düşmanlığı üzerinden dile getirseler de aslında Avrupa’nın çok kültürlülüğünü hedef almaktadırlar. Yani iktidara geldiklerinde toplumdaki bütün muhalif ve farklı kesimleri hedef tahtasına oturtacaklardır.
Avrupa’da İslamofobya ve yabancı düşmanlığı rüzgarlarının ‘bütün yabancıları öldürelim’ duygusuyla güçlendiğinin altını çizmek gerekiyor. Bu yüzden de yabancılara diş bileyen popülist liderler dönemi başlıyor. Kısacası yeni Avrupa’da manzara şöyle:
Fransa’da François Hollande, hasarlı durumda. Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, pusuya yatmış ilkbahardaki seçimleri bekliyor; ilk hedefi yabancılar ve Müslümanlar... Sağcı Marine Le Pen zaten müseccel bir yabancı düşmanı...
Avrupa’nın en önemli siyasetçisi Almanya Başbakanı Angela Merkel, mültecilere kucak açtığı için seçmen öfkeli, faşist partilerse ellerini ovuşturuyor.
Birleşik Krallık’ta yeni Başbakan Theresa May de yabancılardan arındırılmış steril bir İngiltere kurma hayalinde...
Kısacası Avrupa genelinde hatta İsveç ve Hollanda gibi ülkelerde bile faşizm rüzgarları sert esmeye başladı. Bu gidişle Trump da seçilirse artık Avrupa kıtasında kendisini gayet evindeymiş gibi hissedebilir.
Şimdi Avrupalılar yaşadıkları ekonomik kiriz yüzünden küreselleşmeyi suçluyor ve kötüye gidişten sorumlu tutabilecekleri bir düşman arıyorlar. İslamofobyanın tehlikeli boyutlara ulaştığı yaşlı kıtada artık gri renklere yer yok. Uyum, birlikte yaşama ve insani değerler neredeyse ihanetle eş değer sayılıyor.
Bu fotoğrafın tamamlanması için Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’in yarı despot vizyonuna hayranlık duyan Donalt Trump’un seçilmesi yeterli olacak. Malum Trump seçildiği taktirde Meksika ile arasına duvar öreceğini ve ülkedeki Müslümanlara karşı sert politikalar uygulayacağını şimdiden vaat etmiş durumda. Üstelik PKK’ya da sempati duyuyor...
Trumpların, Putinlerin, Sarkozylerin, Dutertelerin masal dünyasına hoş geldiniz...