‘Millet iradesi’nin hapiste tutulduğu bir ülkede yaşamanın bedeli

Türkiye son beş yılda hukuk devleti anlayışında çok şey kaybetti, artık bunu biliyoruz. Geçmişte AK Parti iktidarı dahil bütün iktidarlar döneminde Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve bütün mahkemelerin kararları konusunda memnuniyetsizlik ifade eden ciddi eleştiriler oldu. Bu bağlamda iktidarlar, siyasi partiler yargı kararlarına yüksek perdeden itirazlarda da bulundular.

Ama kurumsal anlamda Anayasa Mahkemesi’ne kavuştuğumuz günden bu yana ilk kez Yargıtay, anayasanın açık hükümlerine karşı bir kalkışma girişiminde bulundu. Yargıtay üyelerinin hala neden böyle bir kalkışma içinde yer aldıklarını anlayabilmiş değiliz ama sonuçta hukuk sistemimiz böyle bir talihsizliği yaşamak zorunda kaldı.

İktidarın yeni anayasa söylemleri dikkate alındığında, bu krizin böyle bir amaca matuf olduğu iddia edilebilir. Eğer bu iddia doğruysa, iktidar yerel seçim sürecinde Can Atalay’la ilgili ‘ihlal kararı’nı vesile kılarak “Anayasa Mahkemesi teröristleri affediyor” gibi tehlikeli bir söylemi meydanlara taşımak istiyor olabilir. Ayrıca ekonomik krizin ve fukaralığın seçimlerde bir ölçüde perdelenmesi açısından da bakıldığında “Vatan-millet” üzerine bina edilmiş hamasi söylemlerin son derece kullanışlı bir argüman olduğu da muhakkak.

Evet Yargıtay’ın yarattığı krizin iktidar açısından bu tür faydaları olabilir. Nitekim 14/28 Mayıs seçimlerinde de yüzde 80’lere varan bir enflasyon yaşayan halk, ekonomik krize bakarak değil, hamasi söylemlerle coşarak oy verdi.

Ancak bütün bunlar MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin, Anayasa Mahkemesi’ni hedef alan ağır sözlerini açıklamak için yeterli değil. Zira Bahçeli özellikle AYM Başkanı Zühtü Arslan’a yönelik öylesine ağır suçlamalarda bulundu ki doğrusu bu sözleri insaf ve hakkaniyetle bağdaştırmak mümkün değil. İşte o sözler: “Zillet İttifakı’nın yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı koludur! Haddini ve hududunu çok açık şekilde aştı; Türk devletiyle uğraşma cesaretin varsa Kandil’e git! Anayasa Mahkemesi ya kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır.”

Siyasetçiler, bireyler ve de farklı toplum kesimleri elbette yargı kararlarını eleştirebilirler, geçmişte de bu tür eleştiriler yapılmıştı. Dolayısıyla bugün de eleştirilebilir, bunda anlaşılmayacak bir durum yok.

Ancak hemen belirtelim, Türkiye’deki en üst yargı kurumunun başındaki bir isme “Kandil’e git…” şeklindeki bir ifadeyle hakaret etmeyi eleştiri olarak kabul etmek mümkün olmadığı gibi, bir siyasi parti liderine de yakışan bir durum olamaz.

Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MHP liderinin açıklamalarını biraz aşırı bulmuş olmalı ki Çarşamba günkü grup toplantısında yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki meselenin, iki yüksek yargı organının görev alanlarıyla ilgili görüş farklılığından ibaret olduğunu belirterek yargıda yaşanan krizi bir ölçüde sönümlendiren ifadeler kullanmayı tercih etmiş bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Anayasa Mahkemesi’ni Kandil’e göndermeye çalışan Bahçeli’nin açıklamalarının aksine, daha mutedil bir yaklaşım sergilemesi önemli bir makuliyet göstergesi olduğu kanaatindeyim.

Maalesef Yargıtay’ın anayasayı ‘ilga’ girişimi dahil, Bahçeli’nin Türkiye’nin en güzide hukuk kurumu olan AYM’yi itibarsızlaştırma amacı taşıyan sözleri hukuk sistemimiz adına gerçekten büyük bir talihsizlik.

Çünkü bütün bu olumsuz gelişmeler, ne yazık ki zaten diplerde seyreden adalete olan güveni giderek daha da zaafa uğratmaktadır.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD), “Bir Bakışta Hükümet 2023” raporu da bu gerçeği teyit etmektedir. Rapora göre 2010 yılında yüzde 59 olan Türkiye’deki vatandaşların yargıya güveni, 2020 yılında yüzde 37’ye, 2022 yılında ise yüzde 33’e kadar gerilemiş bulunuyor. Türkiye, OECD’ye üye 38 ülke arasında yargıya güven sıralamasında ancak 36’ncı olabildi.

Toplumda adalete olan güven bu kadar sarsılmışken, Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın 2023 Temmuz ayında çıkarılan bir yasaya eklenen ‘gizli af’ maddesiyle erken tahliye edilmesi, vicdanları bir kez daha yaralamıştır.

Ne desek boş, bu ülkenin hukuk sistemi tacizciye, tecavüzcüye, katile anlayışla davranır ama iş milletin iradesiyle seçilen Can Atalay’a gelince ne hikmetse şahin kesilir…

“Milletin iradesi her şeyin üstündedir” nutuklarının atıldığı ama milletin iradesinin ceza evinde tutulduğu bir ülkede yaşamanın bedeli bu olsa gerek…

YORUMLAR (49)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
49 Yorum