Sayın Bahçeli seçime gidiyoruz savaşa değil
Seçim yaklaştıkça MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin söylemlerindeki kızgınlık dozu da giderek artıyor. Önce Kayseri’deki bir etkinlikte AK Parti’ye daha doğrusu AK Partili adaylara karşı zehir zemberek açıklamalar yaptı: “Özellikle AK milletvekili adayları oyuna gelmeyin. Kendinize dikkat edin, fitneye düşmeyin. MHP’yi dışlamaya gücünüz yetmeyecektir. Bunu böyle bilin.” Galiba Bahçeli’nin kızgınlığının temel nedeni şu; kimi AK Partili adaylar ‘Cumhur ittifakı’ndaki oy geçişkenliğinden endişe ederek seçmenlerin oylarını MHP’ye değil, kendi partilerine vermeleri konusunda telkinde bulunmuşlar.
Yani MHP lideri, AK Partili adayların “Oylarınızı MHP’ye değil, bize verin” benzeri propaganda yapmalarından rahatsız olmuş ve dolayısıyla bu tavrı ittifaka ihanet olarak değerlendiriyor. Açıkça ifade etmek gerekirse, bu garip bir rahatsızlık... AK Partili adayların kendi partilerine oy istemelerinden daha doğal ne olabilir ki... Herhalde “Bize değil, MHP’ye oy verin” diyecek halleri yoktu.
Kuşkusuz Bahçeli’nin kızgınlığı sadece AK Partililerle sınırlı değil. Meydan mitinglerinden çok kapalı salon toplantıları yapan MHP lideri Cumartesi günü yaptığı bir toplantıda, bu kez yeni düşmanlar icat ederek onlara saldırıyor. Öyle anlaşılıyor ki artık Bahçeli tümüyle vitesi boşa almış ve bayır aşağı gidiyor. Doğrusu şu ifadelerdeki hayali düşmanlar fazlasıyla izaha muhtaç: “Kim ki Cumhur İttifakı’nı dinamitlemeye kalkışırsa, kim ki Cumhur İttifakı’na vade biçip çürütmeye çalışırsa, biliniz ki Türkiye’nin mahvına hizmet eden saat ayarlı alçaklardır.”
Nasıl yani... 24 Haziran’da seçime değil, savaşa mı gidiyoruz? Hemen belirtelim MHP liderinin bu sözleri, kelimenin tam anlamıyla dehşet verici... Bildiğimiz kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana serbest seçimler nasıl yapılıyorsa, 24 Haziran’daki seçim de öyle yapılacak, en azından biz öyle biliyoruz. Ama sayın Bahçeli’nin 24 Haziran’la ilgili başka niyetleri varsa onu bilemeyiz.
***
Siyasi tarihimize baktığımızda, bütün seçimlerde siyasi partilerin birbirlerini kıyasıya eleştirdiklerini, hatta zaman zaman eleştiriyi de aşan bir siyaset dili kullandıklarını rahatlıkla görebiliriz. Ama siyasi geleneğimizin hiçbir döneminde, seçimlerin ‘vatan müdafaası’ gibi algılandığına tanık olmadık.
Cumhur İttifakı’nı dinamitlemek ne demek?
Bu ülkede bizim bilmediğimiz bir takım güçler ‘Cumhur İttifakı’na karşı savaş başlattı da acaba bizim mi haberimiz yok. Eğer gerçekten fiili bir saldırı varsa, devletin güvenlik güçleri bunun için var, müdahale ederler. Yani Bahçeli’nin endişelenmesini gerektirecek bir durum yok. Yok eğer ‘dinamitlemek’ten kastedilen muhalefetin eleştirileriyse o başka... Bildiğimiz kadarıyla muhalefetin eleştirilerinden kurtulmanın bir tek çaresi var; muhalefeti seçimlere sokmamak...
***
Böyle bir demokrasi örneği olmadığına göre, herkes eleştirilere tahammül edecek. Açıkça ifade etmek gerekirse, Bahçeli’nin sözlerini tercüme etmek gerçekten zor. Seçim kampanyasının bütün hızıyla sürdüğü şu günlerde Cumhur İttifakı’na mensup partilerle Millet İttifakı içinde yer alan partiler birbirlerini kıyasıya eleştiriyorlar. Ayrıca iktidarın, muhalefetin seçimlerde başarısız olmasını istemeye ne kadar hakkı varsa, muhalefetin de iktidarın başarısızlığını istemesi o kadar haktır. Doğal olanı da budur zaten... Ayrıca bütün demokratik dünyada da bu işler böyle oluyor.
Burada doğal olmayan, Bahçeli’nin seçimi adeta bir savaş olarak algılaması... Bütün bu kızgınlıklardan anlaşıldığı kadarıyla galiba MHP liderinin kendisine bile açaklamakta zorlandığı çok daha derin bir problemi var; altındaki zemin kayıyor... Anlaşılan Bahçeli sahaya indikçe bizzat kendi tabanının başka mecralara kaydığını görüyor ve çaresizlik içinde yeni düşmanlar icat etmek zorunda kalıyor. Ama bunun bir çaresi yok ki, siyaset böyle bir şey... Kaldı ki kimse kimsenin tapulu malı da değil.