Trump’a çağrı

Bu yazı kaleme alındığı saatlerde henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump arasında görüşme başlamamış, zirvenin iki ülke arasında sorunların çözümüne ya da yönetilmesine ne ölçüde katkıda bulunacağı belli olmamıştı. Umulan sorunların bir önce çözülmesi, Türkiye’nin dünyadaki yerinin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesiydi.

Siz bu satırları okuduğunuz sıralarda ikili ilişkilerde büyük bir olasılıkla sıçrama gerçekleştirilmiş, ABD Başkanı Türk muhatabının beklentilerini, en azından bir kısmını karşılamış olacaktır. Çünkü görüşmenin açıklanan biçimi, yapılan ön hazırlıklar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington’dan eli boş dönmeyeceğine işaret ediyordu.

Umarız yanılmıyoruzdur, umarız buluşmadan uzlaşma ve çözüm çıkar. 1946’dan bu yana süren stratejik işbirliği bundan sonra da sürer, son bir kaç yıldır ama özellikle 15 Temmuz darbe girişimini takiben gerilen ilişkiler normal mecrasına döner. Taraflar birbirlerinin beklentilerine ve hiç olmazsa hayati gördüğü çıkarlarına saygı gösterir. En önemlisi de ABD-PYD ilişkisi Türkiye’yi tehdit eder, geleceği için risk oluşturur mahiyetten çıkartılır.

***

Sorunlar büyük, derin ve çok boyutlu. Ayrıca çözümleri zorlaştıracak çevresel faktörler de mevcut. Ancak sorunların bazıları daha kolay çözülebilecek ya da yönetilebileceğe benzer. Ne de olsa giderek daha fazla “kanaat önderi” Trump’ın Obama mirası Suriye siyasetini eleştiriyor. Yakın zamana kadar sadece Türkiye tarafından dillendirilen kaygılar, artık Amerikalılar tarafından da gündeme getiriliyor.

Amerika’nın eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford’un Atlantik’in web sayfasında 11 Mayıs tarihinde yayınlanan makalesi bu anlamda önemli. Orada Ford, Osman Öcalan’a atfen PYD’nin 2003’de Kandil Dağı’nda PKK liderliği tarafından kurulduğunu vurguluyor. PKK, KCK ve PYD arasındaki ilişkileri somut kanıtlarıyla anlatıyor. Wall Street Journal gazetesine beyanat veren bir PYD’linin daha önce PKK’lı olduğunu söylediğini belirtiyor.

Ford, Obama ve Trump yönetimlerinin yakın zamana kadar (8 Mart 2017) PYD-YPG ile PKK’nın ayrı örgütler olduklarını iddia ettiklerini yazıyor. PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde elde edeceği otonom bölgenin PKK’ya Türkiye’ye yönelik saldırıları için stratejik derinlik sağlayacağını belirtiyor. Kuzey Suriye’de eğitilen “militanların” İstanbul, Ankara ve Bursa’da saldırılar gerçekleştirdiğinin altını çiziyor.

Birleşik Devletlerin bir terör örgütüne karşı başka bir terör örgütüne dayanmakla siyasi tutarlılığını zaafiyete uğrattığını, teröre karşı savaşta güvenirliliğini yitirmesine yol açacağını söylüyor. Üstelik de PYD’nin öyle kutsandığı gibi demokratik olmadığını, başka Kürt gruplara dahi siyasi yaşam hakkı tanımadığını yazıyor. PYD’nin kadın haklarını savunuyor gözükmesinin de IŞİD’e karşı verilecek mücadelede koz değil yük olduğunu anlatıyor.

***

Ford, herhangi biri, sıradan bir akademisyen değil, Suriye’yi iyi bilen bir eski diplomat. Eleştirisinde de hem bir terör örgütünü yenmek için bir başka terör örgütüne destek vermenin ahlaki ve siyasi tutarsızlığına değiniyor hem de Rakka gibi bir yere PYD gibi bir güçle girmenin doğuracağı sonuçlara atıfta bulunuyor. ABD’nin bir sorunu çözerken başka sorunlar yaratacağını anlatıyor. PKK’nın, dolayısıyla da PYD’nin ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edildiğini hatırlatıyor.

Trump ve yakın çevresi Atlantik ve benzeri yerlerde çıkan yazıları okuyor mudur, okuduklarına değer veriyor mudur bilinmez. Fakat PKK’nin araçsallaştırılmasının doğuracağı sonuçlar hakkında artık ABD’de pek çok eleştiri yayınlanıyor, Trump yönetimi Suriye siyasetini bir şekilde gözden geçirmeye zorlanıyor. Belli ki bu tür eleştiriler bundan sonra da sürecek, PYD konusu gündemi, Türkiye’nin tercihlerinden bağımsız olarak da işgal edecek.

Eğer Erdoğan-Trump görüşmesi istenen sonucu doğurmamış olursa ya da sonuç beklendiği ve istendiği kadar tatmin edici olmazsa, Türkiye’nin bu eleştiri zemininden hareketle kendisine yeni bir diplomatik mücadele alanı açması, PYD-PKK ilişkisini her düzey ve düzlemede işlemesi mümkün. Diğer yandan başka ve daha yaratıcı çözümler üretmesi de öyle. Ama önce bekleyip görüşmenin somut sonuçlarını görmemiz, anlayıp, analiz etmemiz gerekiyor...

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.