Ayasofya öncesi, Ayasofya sonrası

Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi ile oluşan atmosfer, karar hakkında kamuoyunda oluşan şaşkınlığı gayet güzel yansıtıyor.

Ne Ayasofya’nın açılmasını isteyenlerin olağanüstü coşkusundan ne de bu karara karşı olanların gösterdiği olağanüstü bir tepkiden söz edebiliriz. Karar öncesi dönemde, muhafazakârların sabrının sonuna gelindiği, bu mabedin artık bir an önce ibadete açılması gerektiği gibi bir baskıdan söz etmek mümkün değil. Nitekim Sayın Erdoğan’ın 2019 yılında Ayasofya’nın yeniden cami olmasının gündeme gelmesi hakkında “yeri ve zamanı değil“ minvalindeki açıklamaları, cami olsun diyenler arasında bir infial yaratmamış ve tabanda da kabul görmüştü.

Sayın Cumhurbaşkanının bu kadar kısa süre içinde fikrini değiştirerek, Ayasofya’yı neden ibadete açtığını muhtemelen daha uzun süre tartışacağız. Türkiye’nin dünya ile olan gerilimlerini azaltmak istediği bir dönemde, dünyaya meydan okumak için böyle bir kararın alındığını iddia etmek gerçekçi görünmüyor. Ak Parti tabanını konsolide etmek adına atılan bir adım olduğunu düşünmek de olayı tam izah etmeye yetmiyor. Şayet böyle bir niyetle yapılmış olsaydı, bu çok güzel bir seçim müjdesi olurdu. Bu saatten sonra erken seçim olsa bile Ayasofya efekti, arzulanan faydayı sağlayamaz. Çünkü sürpriz boyutu kaçtı.

Ak Parti ve MHP tabanının liderleri üzerinde Ayasofya’nın açılması yönünde bir baskısı da yoktu. Elbette Türkiye’deki muhafazakârlar Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması gibi bir beklentiyi yıllardır dile getiriyordu. Ama bu hiçbir zaman öncelikli bir talep olmadı. Daha çok muhafazakarlığın söylem bazında kimliğinin bir parçası olmuş, tarihi mağlubiyet hissini bertaraf etmeye yönelik sembolik bir arzuydu. Yani “olmazsa olmaz“ noktasına bugün de dahil hiçbir zaman gelmemişti.

***

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi kararı ertesinde, büyük bir tartışmanın başlamamış olması, en azından kararın bu ilk günlerinde, dikkate değer. Kararı tasvip edenler ve etmeyenler arasında kitlesel bir karşıtlık atmosferi oluşmadı. Bunda karar karşı gelmenin, cami açılışına karşı gelme, Müslüman Türk kimliği açısında bu denli önemli sembolik değeri olan bir eyleme karşı, yanlış yerde durma endişesinin de payı büyük.

Bir diğer etken de kararın hem taraftarlarının hem de karşıtlarının, pozisyonlarından yüzde yüz emin olmaması olabilir. Her halükârda, sahip olduğu tarihsel öneme rağmen, karar hakkında ne olumu ne de olumsuz anlamda büyür bir heyecan yaşanmıyor oluşu gözden kaçmıyor. Ortaya çıkan sürpriz netice ihtiyatla izleniyor.

Korona krizi nedeniyle sıkça kullanır olduğumuz, hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak sözü Ayasofya’nın açılışı ile birlikte oluşacak sosyo-kültürel atmosferi için yüzde yüz geçerli. Muhafazakâr kesim, önündeki en büyük sembolik engellerden birisi olan Ayasofya engelini aştı. Bu muhafazakârlar için zafer anlamına gelmez. Tarih içinde gelişen muhafazakar düşüncenin temel dinamiklerinden birisi olan reaksiyoner tavrın en önemli dayanak noktasının ortadan kalkması anlamına gelir. Bu hem ahlaki hem de zihinsel olarak yeni sorumluluklar yüklenmek, yeni meydan okumalarla karşılaşmak demek. Türkiye için Ayasofya öncesi ve Ayasofya sonrası diye ayrıştırılacak bir dönem başlıyor. Zihinler sürekli bu kıyası yapacak.

YORUMLAR (25)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
25 Yorum