Geç ama çok geç değil

Hayatımızda bazı şeylerin değişmesi gerektiği düşüncesi yaşam boyu bize refakat eder. Bazen bu düşünce zihnimizde lüzumundan fazla yer kaplayarak, özgüven eksikliğine neden olacak anlamsız bir saplantı haline gelebilir. Öz eleştiri yapalım derken farkında olmadan kendimize haksızlık yaparız. Aslolan imkanlarımızın gerçekçi bir değerlendirmesini yaparak potansiyelimiz oranında hayatımızdaki gerekli değişiklikleri yapabilmek.

Uzun süren korona felaketi nedeniyle hem bireysel hem de toplumsal bir bekleme sürecinden geçiyoruz. Kısıtlamalar nedeniyle evde geçirmek zorunda kaldığımız zamanlar, başlangıçta hayal bile edemeyeceğimiz alışkanlıklarımızdan, davranışlarımızdan feragat etmeyi bize öğretti. Yeni normale hepimiz alıştık. Sorgulamadan, kısıtlı yeni yaşamımızı sürdürüyoruz.

Zaten hamaset, popülizm, cepheleşmeye dayalı siyasi tartışmalar bu kez merkezinde koronanın olduğu eski kasvetli haliyle devam etti. Korona felaketinden dersler çıkarıp yeni çözümler peşinde koşmak varken, ülke gündemini yine polemikten yaşayan trollere teslim ettik. Pandeminin bize sunduğu bol zamanı polemikler ve anlamsız çekişmeleri daha da arttırarak heba ediyoruz.

* * *

Pandeminin verdiği mesaja kafa yoran hemen hemen kalmadı. Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir pandemiye eski alışkanlıklarımızdan hiçbir taviz vermeden tepki vermeyi sürdürüyoruz. Dönüşümü adeta zorlayan bir salgın, eski günlük hayatımıza yeniden başlamak üzere verilen uzun bir ara gibi algılanıyor. Oysa salgın bittiğinde dünya çok değişik bir dünya olacak.

Salgın sonrası bizi bekleyen ekonomik ve siyasi sorunlar var. Bu sadece Türkiye özelinde değil dünya genelinde beklenen bir durum. Koronanın yol açtığı toplumsal etkilerin, durum normale döndüğünde elbette siyasi sonuçları da olacak. Dünyanın 1990’ların başında doğu batı bloğundan globalleşmeye geçtiği dönemlerin benzeri bir sürecin eşiğindeyiz. Pandemi belki sınırları değiştirmeyecek ama dünyadaki siyaset, toplumsal uzlaşma ve denge konusunda öngörülmez bir değişimler bizi bekliyor.

Birçok ülke pandemi sonrası için alınan yapısal tedbirlerde, başta dijital dönüşüm olmak üzere, salgın öncesi ihmal edilen önemli dönüşüm hamlelerini, salgını vesile kılarak telafi etmeye çalışıyor. Gelecekte ortaya çıkması muhtemel öngörülemez felaketler için de ekonomik ve yapısal önlemler alınıyor.

* * *

Türkiye henüz bu aşamaya gelemedi. Pandemiye karşı verilen başarılı mücadelenin toplum nezdindeki olumlu kredisi ile iktifa ediliyor. Oysa salgın hem yapısal reformların gerçekleşmesi hem de Türk demokrasisinin su ve ekmek gibi ihtiyaç duyduğu toplumsal uzlaşmasının sağlanması için çok iyi bir vesile olabilirdi. Geç kalındı fakat çok geç kalınmış değil.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum