Getto dindarlığı ile yüzleşme

Dini cemaatler ve tarikatlar hiçbir zaman öz eleştiri ya da yenilenme teamülü içinde olmadı. Mevcut yapıların çoğu hayatın gerçekleri ile tüm bağlarını koparmış, lider sultası ve kutsiyeti ilkesiyle varlıklarını sürdürüyor. İmanın muhafaza ve ihyası, yaşamla bağlarını asgari düzeye indirgemiş, dünyayı kendi gettosundan anlamlandırmaya çalışan sığ ve baskıcı yorumlarla sağlanmaya çalışılıyor. Kullanılan dil ise sadece kendi içlerinde iletişimi mümkün kılan imalar, sınırlar ve yasaklarla dolu bir örgüt dili.

Bu gruplarda sürekli dini referanslara gönderme yapılmakla birlikte, İslam tarihi boyunca oluşan fıkıh müktesebatını irdeleyecek, aktaracak bir ulema sınıfı yok. Sadece bu cemaatlerin kendi gettosunda yetişen ruhani liderleri var. Cumhuriyetin din karşıtı atmosferi içerisinde, çoğu taşrada kapalı devre eğitim verilen yerlerde (Bunların medrese olarak adlandırılması doğru değil. Çünkü klasik anlamda bir medresenin sahip olması gereken şartlara haiz değiller) yetişen şahısların, kent yaşamına karşı duyduğu özgüven eksikliğinin şekillendirdiği bir din anlayışı söz konusu.

Muhafazakar aydın kesim bu cemaatlerde yaşanan aksaklıları ya da bu cemaatlerin sebep olduğu arızaları, Cumhuriyetin din karşıtı politikalarına ve aşırı laikçilere karşı, kol kırılır yen içinde kalır mantığı ile uzunca bir süre görmezden geldi. Muhafazakar kesim içinden yapılan eleştiriler, istisnai birkaç ilahiyatçının yaptığı uyarılar da, teorik zafiyetlerinin gayet farkında olan kanaat önderleri tarafından tekfirle ve çoğu kez tehdide varan tepkilerle susturuluyor.

****

Son feci olayda kabul edilemez bir örneği yaşandı ancak genel anlamda kadınların, aklın ve vicdanın ve tabi fıkhın da kabul edemeyeceği bir yerde konumlandırıldığı gerçeğiyle artık yüzleşmemiz gerekir. Başörtülü kadınlara sağlanan temel haklarla sosyal hayatta yer almaları ve tüm resmi dairelerde çalışıyor olmaları, tarikatların/cemaatlerin fecaat arz eden bir kadın algısına sahip olduğu gerçeğini görmemizi engellememeli.

Dindar kamuoyunun bilgisi, entelektüel düzeyi ve kurumları, getto dayanışmasına evrilen taşra dindarlığını, saplandığı bataklıktan çıkarmaya aslında müsait. Kendileri dışında hiçbir Müslüman gruba karşı ahlaki, vicdani fıkhi bir sorumluluk hissetmeyen bu yapılanmalara hak ettikleri tepkiyi göstermek tarihi bir sorumluluk. Türkiye dinarlığı, aşırı örneğini aktüel olarak İran’da yaşadığımız bir kırılmaya uğramadan, bu tarikatların günlük hayatla olan bağları ikame edilmeli hatta buna (sosyal ve entelektüel anlamda) zorlanmalıdırlar.

Şuuraltımızda bir yerde kadının toplumdaki rolü, batı merkezli bir dayatma olarak yer etmiş durumda. Bu ideolojik saplantıyı aşarak, sahici bir hesaplaşmayı bir an önce yapmamız gerekiyor. Aksi taktirde ortaya çıkacak mağduriyetler artık istisna değil kaide olaracak ve telafisi mümkün olmayan hasarlara sebebiyet verecektir.

YORUMLAR (39)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
39 Yorum