Polemiklerle yitirilen zamanlar

Korumacılıkla gündem belirleme, dozu iyi ayarlandığı müddetçe, çok anlamsız bir yöntem değil. Yaşanan sorunun çözümüne bir katkı sağlamamakla birlikte, bu aracı kullanan siyasetçilere zaman zaman fayda sağlayabiliyor. Sayın Erdoğan’ın sosyal medya hakkında yaptığı açıklamaları da belki bu bağlamda değerlendirmek gerek. Dünyanın en demokratik ülkelerinde de sosyal medyanın kişilik haklarını rencide eden, nefret saçan kullanıcılarına karşı her gün tedbirler alınıyor, yasalar çıkartılıyor. Bu sorun bütün yönleri ile tartışılıyor.

Ancak dijital dönüşümün temel neticelerinden birisi olan sosyal medyayı yasaklama, toptan engelleme bağlamında tartışmaya başladığımızda, özgürlükleri tartışmaya başlamışız demektir ki, bunun toplumda bir karşılığı yok. Ahlaki bir farkındalık için zemin hazırlayarak, yasal düzenlemeler yaparak sorunun çözümüne katkı sağlamak durumunda olan iktidarın, gerekirse yasaklarız çıkışı hayatın normal akışı ile bağdaşmıyor. Bu çıkışın amacını aşan bir açıklama olduğ da, Sayın Cumhurbaşkanının bu minvaldeki açıklamalarının kendi sosyal medya hesaplarından, Anadolu Ajansı’nın sosyal medya hesaplarından kaldırılması ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın konu hakkında yapığı açıklamalardan anlaşılıyor.

Toplumun korona nedeniyle ekonomik bir kriz endişesi yaşadığı dönemde sosyal medyada yasaklanmaya varacak kısıtlamalardan bahsetmek yerine, hükümetin garip bir şekilde henüz ilk gündemine alamadığı dijital dönüşümden bahsetmek daha sağlıklı bir çıkış olurdu. Dünyadaki gelişmelerden payımıza düşen, bu teknolojilerin zararlı yönleri bahane edilerek, korumacı ve yasakçı tedbirler değil, yeniliği teşvik eden motive edici bir söylem olmalıydı.

* * *

Koruyucu söylemler, sosyal medya tartışmalarında gündem olan ve cazibe merkezi haline gelen Z kuşağının beğeni tahdidini de pek kaldıracağa benzemiyor. Z kuşağı kavramını kullanarak dile getirdiğimiz genç kitle aslında, bu kuşak üzerinden yaptığımız bir gelecek tartışması. İktidarın sosyal medya çıkışı da bu yönüyle gençleri heyecanlandıracak bir hamleye benzemiyor.

İktidarın sosyal medya trolleri arasında yaşanan savaşta kullanılan üsluba kendini kaptırarak yaptığı bu sosyal medya hamaseti aslında iktidarın dijital karnesi ile de bağdaşmıyor. Türkiye’de iktidarın artı hanesine yazılacak 81 Teknopark, bini aşkın Ar-Ge merkezi ve üç yüze yakın tasarım merkezi bulunuyor. Start upp girişimleri hem devlet hem özel sektör tarafından destekleniyor. Bütün bakanlıklar dijital tabanlı yenilikleri destekliyor.

Sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamaya soktuğu 2023 Vizyonu bile iktidarın sosyal medya polemikleri ile ne derece gereksiz vakit kaybettiğini göstermeye yeter. Türkiye’nin dünya ile dijital rekabette hayati öneme sahip adımları tartışması geliştirmesi gerekirken, gelip tıkandığımız nokta, iktidarın elindeki yasama gücünü kullanarak, yaptığı sosyal medya kısıtlaması tehditleri.

* * *

Siyaset algısı bir üniversiteyi kapatmaya varacak kadar sığlaşan bir iktidardan, inovatif adımlar atmasına beklemek yanıltıcı olurdu. Sosyal medya kısıtlamaları ile başlayan polemik devasa potansiyellerimizi nelere harcamak zorunda bırakıldığımızı bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye’ye yazık oluyor.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum