Türkiye neden Arjantin olamaz
Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei 2023 yılının sonlarında göreve gelmesinden bugüne ekonomide mucize sayılabilecek sonuçlar elde etti. Milei’nin geçen sene kendine has üslubuyla yaptığı ‘’Ekonomi pek yakında bir dalgıcın o..ğu gibi yükselecek’’ açıklaması gerçekleşmiş gibi gözüküyor.
Göreve geldiğinden aylık yüzde 25 olan enflasyon (Yıllık enflasyon yüzde 211’di) Haziran ayı itibarıyla aylık yüzde 1.5’e kadar düştü. 2024 yılında ilk kez, bazı bilanço hilelerinden de istifade edilerek, yüzde 0,3’lük bütçe fazlası sağlandı. IMF tahminlerine göre bu yıl Arjantin ekonomisi yüzde 5,5 oranında büyüyecek. Bu rakam dünyadaki en yüksek büyüme oranlarından birisi.
Milei’nin devrim sayılacak ekonomi reformları, dünya ekonomistleri tarafından da beğeni topluyor. Ünlü ekonomi tarihçisi Nial Ferguson reformları ‘’Milei’in insan eliyle gerçekleştirdiği mucize’’ olarak nitelendiriyor. Alman Vakfı Friedrich Naumann Stiftung gelişmeleri ‘’etkileyici’’ ve ‘’sansasyonel’’ değerlendirirken ABD ve Avrupa medyası da gelişmelerden övgüyle bahsedip, kendi hükümetlerine Milei gibi cesur davranma telkini yapıyor.
***
Yapılan reformların orta ve kısa vadede sorunlar getirebileceği yönündeki eleştiriler bir yana Arjantin tarihinde yaşamadığı başarılı bir ekonomik performans sergiliyor. Milei’nin seçim öncesi vadettiği radikal değişimleri halka kabul ettirebilmesinin en önemli nedenlerinden birisi, Arjantin’de enflasyonun düşebileceğine dair inancı insanlara vermesi. Milei büyük siyasi ve ekonomik risklere girerek, radikal adımlarla enflasyonu düşürmeyi başardı ve bu da kendisine halkın nezdinde büyük bir siyasi kredi açtı.
Milei bu özgüvenle devlet giderlerinde tasarrufa gidebilmek için kamudaki 40 bin çalışanı işten çıkardı. Bakanlıkların sayısını yarıya indirdi ve alt yapı yatırımları için harcamaları hemen hemen sonlandırdı. Devlet teşviklerine son verildi ve Merkez Bankası’nın yeni para basması durduruldu. Milei’nin seçim öncesi bir slogan olarak kullandığı motorlu testere ile devleti düzeltme vaadi, gerçek oldu.
Yeni devlet başkanının verdiği sözleri tutması, prensiplerinde ısrar etmesi, reformların geniş halk kitlelerinde mağduriyet yaratmasına rağmen kabul görmesini ve sürdürülmesini sağlıyor. Göreve ilk geldiği zamanlarda reformların önceleri acı vereceğini ancak yakın gelecekte kalıcı olarak ekonomik iyileşme sağlanacağı vaadi de gerçekleşen sözlerden birisi oldu. Yoksulluk oranı 2023 yılı sonunda yüzde 41,7 iken, 2024 başında yüzde 52,9’a yükseldi ancak bu oran 2025 başında yüzde 31’lere kadar indi. Fakat başta emekliler olmak üzere düşük gelirli insanların mağduriyeti hala sürüyor ve uzun vadede de bu durum değişmeyecek.
***
Milei’nin bütçeyi kontrol altına alması ve enflasyonu düşürmesi kendisine bir tür siyasi dokunulmazlık ve özgüven sağladı. Arjantinliler uzun yıllardan sonra ilk kez geçtiğimiz Nisan ayında hiçbir üst sınır olmadan kendi paraları pesoyu dolarla değiştirme hakkını elde etti. Bu izin pesonun büyük değer kaybetmesi, hatta yeni bir ekonomik krize neden olabilecek kadar bir risk barındırıyordu. Ancak bu olmadı, peso çok az değer kaybetti. Bu başarı, muhalifleri kızdırsa da Milei’ye IMF’den 20 milyar dolar kredi imkanı sağladı.
Milei’nin yandaşları tarafından bile eleştirilen yönü ise empati eksikliği. Radikal bütçe kısıtlamaları en çok gelir seviyesi düşük insanları mağdur ediyor ve Milei bunu pek önemsemiyor. Bu aralar Buenos Aires’de kanserli çocukların tedavi edildiği bir hastane, ekonomik kesintilere nedeniyle zorluk yaşıyor. Bu ve benzeri örnekler ülkenin her yerinde yaşanan protestoların en önemli motivasyon kaynaklarından biri.
Arjantin acı hapı içmeyi kabul etti ve tedavinin müspet sonuçları yavaş yavaş kendisini gösteriyor. Gerçi Arjantin ekonomisi kalıcı bir refahı tesis edecek olgunluğa ulaşmadı ama Latin Amerika’nın parlayan yıldızı olacağına dair önemli göstergeler var.
***
Milei programı Türkiye için de uygulanabilir bir çözüm olabilir mi? Aslında ekonomide bu tür radikal tedbirlerin alınması kaçınılmaz fakat Türkiye’deki ekonomik durum Arjantin’in Milei öncesi dönemi kadar kötü olmadığı için seçmenlerin böyle radikal tedbirlere ikna etmek mümkün gözükmüyor. Halk ekonomik durumundan rahatsız olsa da bu konuda gönüllü olarak fedakarlık yapmaya hazır değil. Türkiye’de hiçbir siyasi parti de zaten Milei türü bir radikal çözüm önerisi sunmuyor.
Milei’nin devleti küçültme, gücünü azaltma vs. gibi Türkiye’de günün sonunda devlet düşmanlığı gibi algılanacak söylemlerinin de Türk seçmeni nezdinde kabul göreceğini düşünmek hata olur. Türkiye’de devletin sağlayacağı imkanlar (memuriyet, teşvik, ücretsiz hizmet, yüksek emeklilik maaşları vb gibi imkanlar) önemli bir siyasi tercih nedeni.
Milei’nin işine son verdiği kamu personelinin sayısı 40 bin. Ulvi Saran’ın Karar’da yayınlanan ‘’5.5milyon kamu personeli ne kadar verimli çalışıyor?’’ başlıklı yazısı üzerinden yapılacak bir hesaplamaya göre matematiksel anlamda Türkiye’de ortalama 2,6 milyonun üzerinde fazladan kamu personeli var. Herhangi bir liderin Türkiye’de kamu personelinden tasarruf mottosuyla seçim propagandası yapacağı düşünülemez bile.
Radikal ekonomik reformlar, devletin sunduğu bu imkanların bir kısmının son bulması anlamına geliyor ki, Türkiye’de tercih edilen partilerden bağımsız olarak, hiçbir seçmen grubu böylesi bir fedakarlığı yapmaya hazır değil.
