‘İstiğnâ’

Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedreddin’in (ö. 1420) Vâridât’ından:

“Bekçilerimden biri anlattı” diyor, Şeyh Bedreddin:

“Bahçeye bir çocuk girdi; bekçi arkadaşım onu tokatlamaya başladı. Engellemek istedim, yetişemedim. Tokatları kendim yediğimi hissettim ve yere yığıldım. Çocuk yıkılmadı ama ben yıkıldım.

Bu cümleleri okuyunca günümüz İslâm dünyasında çocukların halini düşündüm ve içim yandı.

Sadece çocuklar mı? Kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar, kimsesizler… hoyratça eziliyor, katlediliyor. İnsanların hakları, onurları, mahremiyetleri ayaklar altında. Şehirler, doğal çevre, maddi ve ahlâkî değerler tahrip ediliyor.

Dünya sevdasının içimizi boşalttığını, ruhumuzu kirlettiğini; insanların kanını, canını ve onurunu ucuzlattığını görmek, her gün hepimizi yeni elemlere boğmakta.

Dünyanın başka yerlerinde de insanî ve ahlâkî sorunlar var. Şu cümleler eski Alman Başbakanı Helmuth Schmidh’in Toplumda Ahlâk Anlayışı başlıklı kitabından:

***

Almanya üzerinde çöküşün hayaleti dolaşıyor: Spekülasyon, yüksek borsa kurları, vergi kaçakçılığı, kendi cebini doldurmaktan başka bir şey düşünmeme, yolsuzluk, ... televizyonun egemenliği ve bunun yüzeyselliğe, şiddete çıkardığı davetiye, gençlik arasında suç oranının artması... Bütün bunlar, değerlerdeki çöküşü gösteren sadece birkaç çarpıcı sözcüktür.

Şu cümleler de Amerika’nın ünlü siyaset bilimcilerinden Z. Brzezinski’ye ait:

Batı’nın çoğunda hâkim olan maneviyattan yoksun sekülarizm, kendi kültürel yok oluşunun filizlerini de içinde taşımaktadır.”

“Kültürel çöküşümüzün, Amerika’nın… örnek bir sistem olarak kalmasını bile engellemesinden korkuyorum.”

Nefsine düşkün, hedonist, tüketime yönelik bir toplum, dünyaya ahlâkî bir motif sunamaz.”1

Doğusuyla Batısıyla dünyanın yaşadığı sorunların en derinlerdeki sebebi, modern seküler insanın Allah karşısında otonomluğunu ilan etmeye kalkışmasıdır. Kur’an’da insanın bu küstah tavrı için istiğnâ (kendini ihtiyaçsız, güçlü görme) kavramı kullanılır.

Allah karşısında sözde otonomluğunu ilan ederken, ilkel güdülerinin kölesi olan, hırslarını doyurma uğruna gücü yettiği ölçüde dünyayı soygun ve yangın yerine çeviren insan modeli… İşte modern dünyanın en büyük sorunu...

***

Aziz Kur’an bunu 14 asır önce bildirmişti:

Hayır! Doğrusu o insan, kendini müstağni görerek zalimleşti” (Alak 96/6-7).

Yemin olsun bürüyüp örten geceye ve aydınlık gündüze ve erkeğiyle dişisiyle canlıları Yaratana… Çabalarınız farklı farklı: Kimi var ki kendinden verir; kötülük işlemekten sakınır ve güzel olanı gönülden onaylar. İşte böylelerine iyilik yolunu kolaylaştırırız. Kimi de var ki, bencilce cimrilik eder ve kendini müstağni görür ve güzel olanı yalan sayıp reddeder. Böylelerine de kötülük yolunu kolaylaştırırız” (Leyl 92/5-10).

İstiğnâ bir kibirdir; Allah’a karşı “ben” iddiasıdır. İslâm ise tevazudur; Allah’a saygı ve teslimiyettir. Kur’an böyle diyor.

Sözde aklının gücüne güvenerek Allah karşısında bağımsızlığını ilan eden modern insan, görünürdeki başarılarına aldanarak –Kur’an tabirleriyle- “müstağni, mütekebbir ve fahur (ben çılgını)” bir görüntü sergiliyor.

Böyle olunca da teknolojik güce sahip olduğu ölçüde zalim, yıkıcı, yağmacı oluyor.

Dünyanın böylesine kirlendiği, İslâm’ın rahmetine bu kadar ihtiyacının olduğu bir dönemde bize düşen ilk ve aslî görev, nefsimizi arındırmak; ahlâk sefaletinin, azgın nefsâniyetin bu zifiri karanlığından bizi ve tüm insanlığı kurtarması için Rabbimize dua etmek:

“Bizi doğru yola ilet yâ Rabbi! Nimetine kavuşturduklarının yoluna… Gazabına uğramışların, dalâlete düşmüşlerin yoluna sapmaktan koru bizi yâ Rabbi!” (Fâtiha 1/6-7)

1 Tümü için bk. Medeniyetler Çatışması (derleyen Murat Yılmaz), İst. 1997, s. 122-133.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum