Cumhuriyet olsun da!

Cumhuriyetin kuruluşunun 96’ncı senesi bu kez öncekilerden çok daha coşkulu, geniş katılımlı ve en önemlisi de bütün kesimlerin arzulu, istekli kabulüyle kutlandı. Dünyada rejimini bu kadar ısrarlı müdafaa eden başka ülke var mıdır bilmiyorum ama bu katılımdan memnun olmakta beis yoktur. Her ülke bir sembolü önemser biz de önem sırasının başına Cumhuriyeti koyuyoruz.

Kutlamalarda ilginç olan ise, bir kesim iktidara tepki olarak sahip çıkarken iktidar kanadının da bu reaksiyonu görmezden gelerek Cumhuriyeti sahiplenmesidir. 29 Ekim’in bu kez, karşılıklı sembol yarışının ürettiği ortamda neredeyse bütün vilayetlerde caddelere taşan bir coşkuyla kutlanması bu sayede mümkün oldu. Sadece devlet törenlerine değil, halkın canlı iştirakine şahit olduk.

Coşkulu ya da coşkusuz, heyecanlı ya da heyecansız Cumhuriyete sahip çıkılması isabetli ve gereklidir. Dün siyasi ve sosyolojik şartlar farklıydı coşku bugüne göre azdı, bugün şartlar farklı daha fazla olabilir.

***

Tek mesele Cumhuriyet kadar eski bir tartışmanın ıskalanmasıdır. Demokratik ve hukuk merkezli bir cumhuriyet mi, yoksa cumhuriyet olsun da ne olursa olsun yetinmesi mi? Meselemiz eskiden buydu, ne yazık ki şimdi daha fazla budur. En nihayet bütün rejimlerin vaadi daha fazla özgürlük, daha fazla hukuk, daha yaygın fırsat eşitliği ve tabiatıyla daha fazla refahtır. Bizim cumhuriyetimizin vaatleri de bu hedefleri kapsar. Başlangıçtaki büyük hatalar; tek parti devrinde tatbik edilen ayrıştırıcı ve ötekileştirici politikalar neredeyse bir asrı bulan süreçte hâlâ üstesinden gelemediğimiz problemler üretmiş olsa da Cumhuriyet, bu ülkeye sayısız avantajlar kazandırmıştır. Daha iyi, daha demokrat, daha özgürlükçü, daha az sorunlu bir ülke mümkündü elbette. En baştan bu alanlarda yapılabilecek birçok şey ıskalanmamış olsaydı bugün Cumhuriyeti birbirinden haz etmeyen kesimlerin gösterisi olarak değil, gerçek anlamda birlik ve beraberlik ruhuyla kutluyor olabilirdik.

Onlarca yıldan sonra bugün hâlâ iktidarı ele geçirilmesi gereken mutlak bir hedef ve ele geçirilen sonra da öteki olanın hayat hakkını kısıtlayan bir güç olarak görmezdik. Hâlâ bitmeyen bir politik ve ekonomik paylaşım kavgasıyla enerji kaybediyor olmazdık.

Bununla birlikte yine de bütün suç kuruluş yıllarının ideolojisinde değildir. Türkiye’nin eline işleri yoluna sokmak için o kadar çok fırsat geçti ki herkesin kendisini iyi hissedeceği bir sistem inşa etmek çok defalar mümkündü. Ne var ki toplam kalitemiz bu hedefe ulaşmaya yetmedi. Bunun yerine semboller ve retorik tercih edildi; sistemin herkes için güvenilir bir sığınak olması ve hukukun üstünlüğü gerçekleştirilemedi. Bu istikamette son girişim sayılabilecek “Yeni Türkiye” felsefesi, her fikirden, sosyal sınıftan, etnik kökenden, dini inançtan insanların sistem karşısında eşit erişim ile hukuk önünde eşitlik hakkını içeriyordu ama tatbikat şaştı ve bu kez de laik kimlikler sistemden uzaklaşmaya başladı. Oysa, açıktır ki bir kesimin kalıcı olarak huzur ve kazanımlarının güvencesi ve bunların tek bir seçimle risk altını girmemesi için bütün kesimlerin kendisi sisteme ait hissetmesi ve güvende olması gerekir.

Elbette herkesin gerekçesi ne olursa olsun cumhuriyet fikrine sahip çıkması memnuniyet vericidir ama buna bir yetinme ve demokrasi kıstasına vurulduğunda daha azına razı olma duygusunun eşlik etmesi eksikliktir. Cumhuriyet olsun da gerisi ne olursa olsun, demek bu ülkeye yaraşmaz. Cumhuriyet elbette olacak ama bir toplumu toplum yapan demokrasi, hukuk, kuvvetler ayrılığı, eşit erişim, ifade hürriyeti gibi temel değerler eksilerek değil gelişerek olacak.

96 yıl geçti ve bu temel prensibi hâlâ hakim kılamadık. İnşallah bir dahaki kutlamaya…

YORUMLAR (28)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
28 Yorum