‘İyi ekonomi yönetimi’ sadece ekonomi yönetimi değildir

Merkez Bankası’nın beklentilerin üzerindeki faiz artış kararı ekonomide ağustos itibarıyla yaşanan krizin çapını gösteriyor. Piyasada mevduat faizinin 30’ları ve buna bağlı olarak kredi faizinin 45’leri aştığı ortamda Merkez’in böyle bir hamle yapması kaçınılmazdı. Buna rağmen, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son derece kararlı anti-faiz pozisyonuna rağmen bunu yapıp yapamayacağı, yapsa da gereken miktarı ilan edip edemeyeceği merak konusuydu. Meraklar giderildi; tahminlerin de üzerinde yüzde 6.25 bir artış açıklandı. Böylelikle faiz yüzde 17.75’ten 24’e yükseldi.

***

Aylardır herkesin gözünü diktiği ve bir barometre gibi izlediği kur da bu artışa bir tepki verdi ve dolar 6.20, euro 7.22 seviyelerinde demirlendi. İlk günün sonunda oluşan bu rakamlar yeterince iyi sayılmaz. Ne var ki, kurun düşme eğilimiyle birlikte döviz borcu olanların da alışa geçtiği ve bu sebeple düşüşün beklenen kadar olmadığı anlaşılıyor.

Genel tablo ekonomide birden fazla ünitede sorunumuz olduğunu açıkça gösteriyor. Ama Türkiye ekonomisi bunu ilk kez yaşamıyor. 1994 ve 2001 krizleri daha ciddi ve sarsıcıydı, aşıldı. 2008/09’da yaşanan küresel sarsıntıların bize yansımaları da akılda kalan etkiler yarattı. Yine atlatılır mı; ebette atlatılır.

Ancak yaşamakta olduğumuz sıkıntının üstesinden gelmek için gerçek anlamda bir ekonomi yönetimi becerisi sergilemek gerekiyor. Bunun ne demek olduğunu da herkes biliyor. Piyasa kurallarına göre oynamak, siyasi riskleri minimize etmek, öngörülebilir bir hukuk sistemiyle birlikte devletin ekonomi üzerindeki sürpriz yapma kapasitesini azaltmak vs. Sorunu kendimizde aramak, ayağımızı yorganımıza göre uzatmak, hangi alanlara ve hangi sektörlere yatırım yapacağımızı gözden geçirmek, dünyayla ortak dil geliştirmek ve dış politika risklerimizi azaltmak zorundayız. Çünkü, iyi bir ekonomi yönetimi sadece ekonomi yönetiminden ibaret değildir. Devletin denetimindeki birçok sektörü birden uyum içinde sevk ve idare etmek zarureti vardır. Bunları yapabilen bir ekonomi şartlar ne kadar olumsuz olsa da kriz kabusu görmekten kurtulur. Aksi takdirde bazen faiz silahını, bazen sınırlı mali politikalar enstrümanını kullanarak; yani geçici tedbirlerle hem vakit hem de fırsat kaybederiz. Herkes, “Sadece Merkez’in faiz artırması yetmez” demekle bunu kastediyor.

***

Bu noktada dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘faiz’, ‘enflasyon’ ve ‘Merkez Bankası’ hakkındaki sözlerinin arasında kaybolan ekonominin genel yapısına ilişkin sözlerine bakmakta fayda var. Cumhurbaşkanı devlette tasarruf, kamuya sadece emekli olanlar kadar personel alımı ve sadece bitmekte olan yatırımların fonlanması gibi noktalarda alınan kararları da açıkladı. Bu yaklaşım karşı karşıya bulunduğumuz durumun kavrandığını ve doğal sonuçlarını gösteriyor. Nitekim Erdoğan da bütün bunların yapılacak olmasının nedenini “Ekonominin durumu bunu gerektiriyor” sözleriyle ifade ediyor.

Cumhurbaşkanı bir de “İsraf ekonomisinden üretim ekonomisine geçiyoruz” dedi ki içten bir “inşallah” dememek mümkün değil. Asıl önemli konu budur ve umarız artık vakit kaybetmeyiz.

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
29 Yorum