İyimserlikte acele mi ettik?

2020’nin son günlerinde umut veren haberler almaya başlamıştık. Covid aşısı bulunmuş, kullanımına başlanmış, ABD’de piyasalara yardım paketi onay aşamasına gelmişti. AB’den Türkiye’ye olumlu sinyaller verilmiş, ekonomi yönetiminde daha rasyonel kararlar alınır olmuştu. 

Tüm bunların üzerine adeta nazire yaparcasına, İngiltere’den Covid virüsünün mutasyona uğramış yeni bir türünün yayılmaya başladığı haberi geldi. Bu senenin mart ayında yaşadıklarımızı yeniden yaşamaya başladık. 

Birbirine seyahat yasağı koymaya başlayan ülkeler, virüs bizim ülkemizde görüldü, görülmedi gibi açıklamalar, Covid’in ilk yayılmasındaki gibi görüntüler, haberler. Bütün bunlar yılın bitimine yaklaşırken yaşamaya başladığımız iyimser havayı birden dağıttı. 

Konunun uzmanı olmadığımız için mutasyon haberlerinin içeriğini tartışmayacağız. Ama ola ki pandemi yasakları konusunda yeniden başa döneriz o zaman bizi bekleyen ihtimallere şöyle bir bakmakta fayda var. 

Her şeyden önce evlere kapanma, sokağa çıkma kısıtlamalarında deyim yerinde ise orta karar bir yerdeyiz. Ne tam kapanma ne de çok gevşek, sadece hafta sonuna indirgenmiş bir kısıtlama halindeyiz. Bu, ekonomiyi canlı tutma açısından çok kritik. Yeni virüs dalgası daha şiddetli olur da tam kapanmaya dönersek çok olumsuz etkileneceğimizi söylemek mümkün.  

Kira yardımı, evden çalışma ödeneği, işten çıkarma yasağı gibi sosyal önlemlerle küçük ve orta işletmeler ayakta tutulmaya devam ediliyor. Ancak bunlarla bile zor ayakta duran bir çok sektör, şartlar yeniden ağırlaşırsa ne yapabilir, öngörmek zor. 

Bir başka nokta ise yaklaşmakta olan turizm sezonu. 2020 bu açından ölü bir yıl olmuştu. Seyahat yasaklarının kalkması, havayolları uçuşlarının nispeten daha normalleşmesi bir nebze rahatlama sağlamıştı. Aşının da gelmesiyle 2021’de bu anlamda işlerin normale döneceğini umuyorduk.  

Fakat şimdi yeni virüs dalgası ile İngiltere’ye karşı başlayan ülkeleri kapatma uygulaması yaygınlaşırsa, Türkiye’de turizm sezonunun 2021’de de kötü geçmesi muhtemel. Bu da ülkeye döviz girişini çok olumsuz etkileyecektir.  

Gerek özel sektörün gerekse devletin ciddi bir şekilde döviz borcu olduğunu düşünürsek, döviz ihtiyacımızın boyutunu da kavrayabiliriz. Borçların çevrilmesinde bu durumun etkisi olumsuz olacaktır. Bugünden yarına değil ama en geç Nisan gibi kısmen eski normale dönmemiz döviz gelirleri açısından çok kritik.  

Bütün bunlara bir de ara sıra gündeme gelen ve yalanlanan erken seçim haberlerini de eklerseniz 2021’in ne kadar önemli bir viraj olduğu ortaya çıkıyor. Bir erken seçim demek -ki biz hiç ihtimal vermiyoruz- en az altı ayın daha kaybedilmesi demek. 

Şimdilik pause tuşuna basılmış olan Libya, Suriye, Kuzey Irak ve Doğu Akdeniz gibi cepheleri de unutmayalım. Oralardaki gelişmelerin ne yöne ilerleyeceğini henüz bilmiyoruz. Allah korusun bir savaş, hem insani hem de ekonomik açıdan yıkım demek olacaktır. 

Özetlersek, bu mutasyona uğramış virüs dalgasının kısa sürmesini, etkisiz kalmasını ve aşının bir an önce hayatımıza girmesi en büyük dileğimiz. Normalleşmeye başlamış bir Dünya ve Türkiye, ekonomi ve toplumsal hayat açısından herkes için en acil ihtiyaçtır. 

Çok zor zamanlar yaşamış bir milletiz. Zamanında o zorlukların hepsinin üstesinden geldik. Bugünleri de atlatacağız, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Gönül ister ki bu süreç çok uzun ve çok sancılı olmasın. 

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum