Müjde

Geçtiğimiz cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizin Batı Karadeniz’de doğal gaz bulduğu müjdesini verdi. Öncelikle hayırlı olsun diyelim.

Karadeniz’de doğal gaz olduğu uzun süreden beri konuşulmakta idi. Hatta eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız daha önce, cuma günü açıklanan noktaya yakın yerlerde doğal gaz bulduklarını açıklamıştı.

Türkiye’de her konu aşırı politize hale geldiği için bu konuda da çoğu yorumcu kendi tribünlerini coşturacak yorumu yaptı. Müjde’yi göklere çıkaranlar ile hakir gören hatta alay edenler oldu. Ancak son derece teknik bir konu olan enerji konusunda daha soğukkanlı ve rasyonel analizler lazım.

Açıklanan rezerv üç yüz milyar metreküp. Bu rakam Türkiye’nin takribi yedi yıllık ihtiyacı kadar. Türkiye gibi enerji anlamında ciddi bir dışa bağımlılığı olan bir ülke için her tür yerli enerji kaynağı önemlidir. Türkiye’nin efsanevi cari açığı sorununun önemli bir sebebi dışarıdan dövizle alınan enerjidir. Ancak tüm yatırımlarda olduğu gibi burada da işin kârlılığı kritik nokta. Yani ekonomik olarak bu işi yapmaya değip değmeyeceği konusu.

Enerji sektöründen konuştuğumuz uzmanlar, ilk önce rezervin büyüklüğünün, derinliğinin ve kalitesinin netleşmesi gerektiğini söylediler. İlan edilen rezerv kaynağı iki bin metre civarı bir derinlikte ve Türkiye kıyılarına yüz elli kilometre kadar uzakta. Bunun ek bir maliyeti olacak. Çünkü hem kıyıya uzun bir boru hattı hem de kıyıda gazın toplanıp dağıtılacağı tesisler yapılması gerekecek.

Aynı şekilde gazın derinde çok dağınık olması durumda deniz üzerinde bir çok platform kurulması kaçınılmaz olacak. Bu platformların her biri yaklaşık bir milyar dolar civarında. Onların inşa edilmeleri de ayrı bir zaman alacak.

Zaten bu kârlılık meselesi yüzünden Dünya’da keşfedildiği halde kullanılmayan bir çok petrol ve doğal gaz rezervi var. Teknik ayrıntılara çok takılmadan biz işin sosyo-politik tarafına biraz eğilmek istiyoruz.

Her şeyden önce burada bizi en çok memnun eden olay Türkiye’nin artık kendi kaynaklarını kullanmayı ve haklarını aramayı çok daha özgüvenli bir şekilde yapmasıdır. 1950’lerde çıkarılan petrol arama kanunları ile Türkiye kendisine adeta petrol aramayı yasak etmişti. Bu anlamda bu Müjde’yi çok önemli buluyoruz.

Bir başka nokta Doğu Akdeniz’de hali hazırda yaşamakta olduğumuz gerginlik. Kıta sahanlığı üzerinden enerji kaynakları için yapılan bir mücadelede Türkiye’nin niyetinin ciddi olduğunu ve elinin kuvvetlendiğini göstermesi açısından da olumlu.

Ancak şu da var ki bu Müjde’yi çok da abartıp hayal alemine dalmamak lazım. Sosyal medyada; 2023’ten sonra doğalgaza para vermeyeceğiz, artık Dünya’nın süper gücüyüz, kişi başına gelirimiz katlanacak gibi yorumlar okuduk. En ufak bir ciddiyeti olmayan bu tarz sözleri bir kenara koymalıyız. Halkın beklentilerinin yanlış yerlere çekilmemesi lazım.

Ayrıca son kullanıcıya yani halka yansıyan fiyatlarda hükümetin ciddi bir vergilendirme politikası vardır, ki bu doğalgazın yerli ya da yabancı olmasından bağımsızdır.

Dünya’da sadece bir tek doğal kaynağın ticareti ile refah toplumu haline gelmiş bir memleket yoktur. Tek çiçekle bahar olmaz. Petrol zengini arap ülkeleri diyeceksiniz. Onlar Dünya’da petrolün aşırı değerli olduğu bir dönemin geçici zenginliğini yaşadılar.

Aklı başında olanları -özellikle körfez arapları- petrole olan talebin azalması ile başlarına gelecekleri bildiklerinden ülkemiz dahil birçok ülkede çok agresif yatırımlar yapıyorlar. Futbol kulüplerinden, medyaya, turizmden, tarım arazilerine kadar… Ayrıca petrol zengini olan Libya, Irak, Venezuela gibi ülkelerin hali malum. İran ambargo altında ve petrolünü satamıyor.

Karadeniz’deki doğalgaz kaynaklarının, bugün Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimlere neden olup olmayacağı da henüz belli değil. Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı, Ukrayna’nın orada hak iddia etmesi, AB üyesi Romanya ve Bulgaristan’ın alacağı tutumlar çok ciddi sorunlara yol açabilir. ABD’nin İstanbul kanal projesi ve Dedeağaç’a kurduğu üs ile Karadeniz’e girme ve Montrö’yü delme çabaları da eklenince Karadeniz’in ikinci bir Doğu Akdeniz olması muhtemel.

Bu sütunlarda her zaman yazdığımız gibi ülkelerin zengin olması başka, kalkınması, refah içinde olması başkadır. Son ikisi için iyi eğitimli nesiller, hür fikirlerin ve teşebbüslerin rekabeti, tarafsız-bağımsız yargı, demokrasi ve kuvvetli bir sosyal toplum gereklidir. Sürekli kendini eleştiren ve hatalarından ders alıp düzelten ülkeler bugünün refah içindeki ülkeleridir.

Cuma günkü Müjde’ye tüm bu açılardan bakmak iyi olacaktır. Tekrardan ülkemiz için hayırlı olmasını dileriz.


YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.